Tel Aviv’deki soykırımcı çetenin elebaşı Binyamin Netanyahu kısa süre önce ABD Kongresi’nde bir konuşma yapmış, sözü 57 kez alkışla kesilmişti. Olay, ABD Kongresi’nin pespayeliğini dünyaya göstermiş, bir savaş suçlusu önünde eğilen bir düşkünler topluğu olduğunu ispatlamıştı. O gösteriyi sergileyenler, Gazze’de devam eden soykırım savaşının arkasında olduklarını yeniden teyit ettiler. Nitekim Washington dönüşünün hemen ardından Netanyahu, bölgesel savaşı kışkırtabilecek saldırıların düzenlenmesini emretti. Beyrut ve Tahran’da gerçekleştirdiği provokatif suikastlarla, İsrail-ABD suç ortaklığının tam olduğunu yeniden ilan etti.
AKP şefi, Kongre üyelerinin pespayeliğini diline dolayarak, içeride prim toplamaya çalıştı. Ancak ABD’deki efendilerini taklit etmeye de pek hevesli olan Erdoğan, Netanyahu’nun Kongre’de konuşmasına “tepkisini göstermek” adı altında Batı Şeria’daki Filistin yönetiminin şefi Mahmud Abbas’ı Ankara’ya davet etti. AKP’li Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, bunun için tatilde olan meclisi 15 Ağustos’ta olağanüstü toplantıya çağırdı.
Saray rejimi tarafından yapılan açıklamaya göre olağanüstü toplantıyı Kurtulmuş yönetecek ve ilk konuşmayı yapacak. Ardından Filistin “Devlet Başkanı” Abbas'a sözü verecek. Mevcut olmayan Filistin devletinin Başkanı Abbas, Genel Kurula hitap ederek, milletvekillerine İsrail'in Gazze'de yaptığı saldırıları anlatacak. Olağanüstü toplantıya AKP şefi Erdoğan da katılarak Abbas'ın konuşmasını dinleyecek. Bu mizansenle “dünya lideri” rüştünü “ispatlamış” olacak.
Gazze’de soykırım devam ederken AKP gösteriş derdinde…
Baştan sona gösteriş olsun diye hazırlanan bu mizansenle AKP şefi bir taşla en az iki kuş vurabileceğini var sayıyor. İlki, yapılan “sert” kınamalara rağmen İsrail’le devam eden iş birliğinin üstünü örtmek. Diğeri ise “Amerika ve siyonistlere kafa tutan lider” algısı yaratarak dağılmakta olan AKP seçmenlerini yeniden etrafında toparlamak. Geçmişte bu tür sahte gösteriler Filistin ve Arap dünyasında Erdoğan hakkında temelsiz beklentilere neden olabiliyordu. Ancak o dönem çoktan kapandı. Zira boş laflar etmek dışında bir şey yapmadığını, İsrail iş birliğine ise devam ettiğini artık herkes biliyor.
Son dönemde İsrail karşıtı vaazlarında çıtayı yükselten Erdoğan, boş laflardan ibaret vaazlarında işi, “Katil İsrail’e dur demek için güçlü olmamız lazım. Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım” deme noktasına vardırdı.
Erdoğan bu “keskin” lafları Rize’de AKP’lilere hitap ederken sarf etti ancak bu sözlerin bir palavradan ibaret olduğunu herkes biliyor. AKP şefini taklit eden bazı müritleri de “İsrail karşıtı” dozu yüksek açıklamalar yapıyor. Bu konuda başı Sarayın Dışişleri Bakanı Hakan Fidan çekti. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Soykırımcı Hitler'in sonu nasıl olduysa, soykırımcı Netanyahu'nun sonu da öyle olacak. Soykırımcı Naziler nasıl hesap verdiyse, Filistinlileri yok etmeye çalışanlar da öyle hesap verecek. İnsanlık, Filistinlilerin yanında duracak. Filistinlileri yok edemeyeceksiniz”
Saray rejiminin İsrail’le suç ortaklığını bilmeyenler, edilen bu laflara bakarak AKP şeflerinin gerçekten de ırkçı-siyonist rejime karşı olduklarını, Filistin davasına destek verdiklerini sanabilirler. Oysa 2002’den bu yana AKP’nin hem siyonist rejimle hem ABD’deki Yahudi lobisi ile kurdukları ilişkilere baktıklarında bambaşka bir manzara görüyorlar. Öncesi bir yana, soykırım savaşının 11. ayına girdiği koşullarda bile AKP siyonistlerle iş birliğini sürdürüyor.
***
Özelde ABD genelde Batılı emperyalistler kaba bir yüzsüzlük sergiliyor. Soykırım savaşına dört koldan destek verirken, yüzleri kızarmadan demokrasiden, sivillerin korunması gerektiğinden söz edebiliyorlar. Barbarlığı temsil ederken, kendilerini demokrasi ve özgürlüğün temsilcileri diye pazarlayarak pişkinlikte sınır tanımıyorlar.
Saray rejimi ise lafta Filistin halkından yana, pratikte soykırımcı rejime petrol, elektrik ve başka malzemeler taşıyor. Yani riyakarlığın dik alası bir tutum sergiliyor. Bu bağlamda Abbas’ın mecliste konuşturulmasının çok da bir anlamı yok. Zira Netanyahu’ya alkış tutan ABD Kongresi, pratikte de soykırım savaşına ortaktır. Abbas’ı TBMM’de alkışlamaya hazırlanan Erdoğan’la müritleri ise Filistin halkına, direnişine ne sunuyor? Koca bir hiç! Daha da beteri, soykırım savaşını sürdüren işgalci İsrail ordusuna petrol taşımaya, ucuz elektrik sağlamaya devam ediyor.
Zorlu Holding iştiraki olan Zorlu Enerji’nin yüzde 25 hissedarı olduğu Dorad Energy’nin İsrail ordusuna ait üslere ucuz elektrik sağladığını geçen hafta siyonist medya ifşa etti. Çıkan haberlerde, sözleşmenin yenilendiği belirtildi. Bu suç ortaklığının ifşa olması üzerine Zorlu Holding işbirliğini kabul etmek zorunda kaldı. Bu arada Azerbaycan rejimi halen İsrail petrolünün %40’ını sağlıyor ve bu petrol Saray rejiminin açtığı kanallar üzerinden soykırımcı çeteye taşınıyor.
“Keskin İsrail karşıtı” diye kendini pazarlayan AKP’nin suç ortaklığı bundan ibaret de değil. İsrail’e silah ve mühimmat, yani Gazze halkının üstüne yağdırılan yüzlerce kiloluk bombalar halen İncirlik üssü üzerinden taşınıyor. Kürecik’te kurulan ve İsrail’e istihbarat sağlayan üs de halen aktif. İsrail’e atıp tutanlar, Filistin halkına ya da direnişine destek sağlamak bir yana, Tel Aviv’deki savaş çetesine hizmet etmekten bile imtina etmiyor.
Saray rejimi, İsrail’e hizmetten kaynaklanan bu kabarık suç dosyasını örtme telaşına kapılmış görünüyor. “Keskin” açıklamalar, Mahmud Abbas’ı TBMM’de alkışlamak, İsrail’in Tahran’da katlettiği Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’nin Türkiye ziyaretleri sırasında çekilen fotoğraflarından sergi açmak gibi icraatlarla İsrail’e yaptıkları bunca hizmetin üstünü örtemezler. Bir kere takke çoktan düşmüş, kirli kelleri tüm çirkinliği ile ortaya serilmiştir.
AKP Hamas’a nasıl destek veriyor?
AKP’nin Hamas’a destek verdiğine dair çokça laflar ediliyor. İsmail Haniye dahil bazı Hamas şeflerinin AKP ile geliştirdikleri ilişkiler buna örnek gösteriliyor. Taraflar arasında ilişki olduğu bir sır değil. Ancak AKP ile görüşenler Gazze’de direnenler değil, Katar’da yaşayan siyasi kanattan liderler. Bu ilişkilerin varlığı, AKP’nin ya da saray rejiminin Gazze’deki direnişe destek verdiği anlamına gelmiyor. ABD-İsrail karşıtı direniş AKP’nin temsil ettiği ultra gerici bir zihniyete fersah fersah uzaktır. Nitekim Hamas’la ilişkilerini kullanarak yapmak istedikleri ilk şey, hareketin direnişçi damarını tasfiye etmek ve salt İhvancı bir daireye hapsetmektir.
Haniye öldürüldükten sonra hem Katar rejimi hem AKP ile yakın ilişkileri olduğu bilinen Halid Meşal’i yeniden Hamas’ın siyasi lideri yapmak için çaba sarf etmeleri boşuna değil. Ancak beklendiği üzere hevesleri kursaklarında kaldı. Zira Hamas liderliği tersi yönde bir karar alarak 7 Ekim saldırısının planlanmasında kilit rol oynayan isimlerden biri olan Yahya es Sinvar’ı siyasi liderliğe seçti.
Türkiye’de siyasal İslamcılar hiçbir zaman Filistin direnişini samimi bir şekilde desteklemediler. Yakın zamana kadar Mahmud Abbas gibi uzlaşmacı birinden bile uzak duruyorlardı. Hamas’ın öne çıkmasından sonra Filistin’e “ilgi” göstermeye başlayan AKP, bunu yaparken de direnişi güçlendirmeyi değil zayıflatmayı hedefliyor. Hamas’ın Müslüman Kardeşlerin Filistin’e özgü bir versiyonu olmasından kaynaklanan bu “destek” bile, günün sonunda siyonist rejimin işine gelecek bir hedefe bağlanıyor. Zira Hamas’ın direnişçi çizgiden uzaklaştırılmasını en isteyen taraf İsrail’le ABD’dir. Ancak vahşi işgal devam ettiği sürece ne Katar ne AKP bu gerici hedeflerine ulaşabilir.