Fransa Başbakanı Jean Castex geçtiğimiz ayın başından itibaren yaptığı çeşitli açıklamalarda, sermayedarlara yeni teşvikler verileceğini ve enerji sektöründeki fiyat artışlarının kademeli olarak işçi ve emekçilerin sırtına yükleneceğini ilan etmişti. Castex, ekonomik kriz döneminde patronların kazançlarını korumak ve artırmak için hükümetin çaba sarf ettiğini de dile getiriyor. Bu çaba, işçi ve emekçilere yönelik her türlü çirkef söylem ve “algı operasyonlarıyla” hayata geçiriliyor. Başbakan, işçilerin çalışmak istemediği algısını yaratarak, “işgücü kıtlığından” şikâyet edip, sermayedarlar için yeni yatırımlara gidileceğini belirtiyor.
Castex, 1,4 milyar euro civarındaki teşviklerin, “400 saatten az olan ‘İstihdam için Operasyonel Hazırlık’tan (POE) faydalanarak, iş arayan kişilere eğitim verebilmeleri için işletmeleri güçlendirmek” adı altında yapılacağını duyurdu. Şirketlerin, sözde yetenekleri tam istedikleri gibi olmayan 50 bin işsize formasyon verebilmeleri için, var olan bir uygulamaya 210 milyon euro aktarılacağını ifade etti. Aynı zamanda, “1 genç, 1 çözüm” projesi kapsamında halihazırda uygulanan önlemlerin, “Reşitler için profesyonelleşme kontratı” adı altında işe alım yardımının desteklenmesi ve uzatılmasıyla tamamlanacağını aktardı. Bu yöntem sayesinde patronlar çalışanları asgari ücretin altında bir maaşla çalıştırabilecekler. Bu proje için KOBİ’lere 600 milyon euro değerinde bir ek katkı daha sunulacak. Sermayedarlar için düşünülen bu uygulamalar, emek gücü sömürüsünü artırıp, maliyeti daha da düşürmenin önünü açacaktır. Dolayısıyla patronların, kârlarına kâr katmalarına ve kasalarını doldurmalarına yarayacak.
“Gönüllü işsizler” olduğunu iddia eden Castex, “istihdamın iyileşmesini teşvik etme”nin ve çalışmanın “faaliyetsizlikten daha fazla ve daha iyi bir gelir” sağlayacağını söylüyor. Fakat Araştırma, Etüt ve İstatistik Müdürlüğünün verdiği bilgilere göre, boş kontenjan sayısının 264 bin olduğu, bu rakamın son bir senede %50 yükseldiğini ve A kategorisindeki (hiçbir faaliyette bulunmayan) işsizlerin oranına göre düşük olduğu belirtiliyor. Bugün her 13 işsiz için tek bir boş yer olduğu ifade ediliyor.
Castex ayrıca farklı işkollarına göre ücret müzakerelerinin açılması çağırısında bulundu. Fakat iğneden ipliğe tüm ihtiyaçlar maddelerine zamların yağdığı, enflasyonun rekor seviyeye ulaştığı, salgının ekstra maliyetler çıkardığı ve işsizliğin alıp başını gittiği bir süreçte, devlet sermayedarlara verilen devasa paralardan emekçilere aktarılacak olan payı belirlemekten kaçındı. Devletin bu işten kendisini sıyırmaya çalışması, patronları ve işçileri karşı karşıya getiriyor. Esasen patronlara istedikleri zammı keyiflerince belirleme özgürlüğü de tanınmış oluyor.
Enerjide artışlar
Salgın sonrası normalleşme politikaları, üretimin artmasına ve enerjideki talebin yükselmesine neden oldu. Enerjideki tedarikçiler ihtiyaç olan talebi karşılamak yerine, arzı bilinçli olarak düşük tutup, fiyatların yükselmesine yol açıyorlar.
Bu artışlara karşı TF1 televizyon kanalına çıkıp konuşan Başbakan, “Fransızları fiyat artışlarından korumak” için bir “fiyat zırhı” oluşturacaklarını ve böylelikle elektrikteki fiyat artışını şubat ayında %4’e sabitleyeceklerini söyledi. Gaz artışlarına bakıldığında, 2020 ocağından bu yana %57 oranında zam gerçekleşti ve 1 Ekim için yeni bir zam gündemdeydi. Oysa bahsedilen fiyat sabitlemesi, son gelecek zamla beraber devreye girecek. Orta hali bir ev halkı için gaz faturaları son bir sene içerisinde toplam 600 euro ek ödeme demekti. Elektrik ve yakıttaki ek %12 zam da dahil edilince, enerjideki fiyat başa çıkılamayacak düzeye ulaşıyor.
Aslında fiyat artışlarına karşı konulan “engel” bir yatıştırma politikasından ibaret. Amaç, gelecek 5 ay için fiyatların sabitlenmesi ve zammı sonraki mevsimsel ucuzluğa yansıtarak bir dengede tutmak. Fakat elektriğe yapılacak zam açıklamalarına karşı yükselen öfke sonucu, yeni fiyat artışı Şubat 2022’ye ertelendi. Devlet tüm fiyatlardaki artışları topluma fatura ederken, %80’i devlete ait Fransa Elektriği (EDF) şirketi, hey yıl rekor kazançlar (2019’da senelik cirosu 71,32 milyar, net kazancı 3,9 milyar euro) elde ederek milyarlarca euroyu kasalarına aktardı, aktarmaya da devam ediyor.
Fransa devleti, yakıtı %60 oranında vergilendirerek kendi kasasına para akışını da sürdürüyor. Eşit olmayan vergilendirmeyle elde edilen yüksek girdiler hiçbir şekilde geri de dağıtılmıyor.
Emekçilere kırıntı ve korkulan öfke patlaması
Fransa Başbakan’ı, emekçilere verilecek kırıntılar konusuna da açıklık getirdi. Aralık ayından itibaren çalışıp da 2000 euronun altında geliri olan ailelere, yüksek enflasyon nedeniyle 100 euroluk katkı yapılacağını beyan etti. Bu yardımın kaynağı ise KDV’deki ek nakit girişleri olacakmış. Demek oluyor ki emekçiden alınan paralar emekçiye bir lütufmuşçasına kırıntı halinde geri verilecek. Fransa’da KDV oranı, ortalama %20’de seyrediyor. Buna rağmen devlet ne salgının ilk döneminde ne de şimdi bu oranı düşürmeye yanaştı.
Bilindiği gibi üç yıl önce özellikle yakıttaki fiyat artışına tepki olarak Sarı Yelekliler hareketi sahneye çıkmıştı. Son gelen zamlarla nedeniyle tekrar sokağa çıkma çağrıları yapıldı. Bunun sermayedarların korkularının nüksetmesine neden olduğu görülüyor. Sermayenin tetikçiliğini yapan yayınlardan biri olan Figaro’daki bir yazıda şöyle deniliyor:
“Bu yeniden seferberlik neredeyse tam üç yıl önce günü gününe ‘sarı yelekliler’ hareketinin ortaya çıkmasından sonra gerçekleşiyor, 2018 sonbaharında. Olayları tetikleyen konu aynı: yakıt fiyatlarının artması.”
Pandemi döneminde rekor kârlarından zerrece ödün vermeyen Leclerc, Carrfour veya Casino gibi yakıt satışı da yapan şirketler ise, gelişen öfke karşısında “jest” yapacaklarını duyurmak yoluna gittiler. Ayrıca KDV ve TİPP’e (Petrol Ürünlerinde Yurtiçi Vergisi) işaret ederek topu sermaye devletine attılar.
Devlet yetkilileri, ekim ayının son haftalarında olayların telaşıyla bazı desteklerin masada olduğunu duyurup, peşi sıra açıklamalarla yangının tekrar tutuşmasını önlemeye çalıştılar. Gelişmekte olan öfke karşısında çekinen devlet, hata yapma hakkının olmadığının farkında. Fakat bu son süreçte, toplu ulaşım, hizmet ve eğlence, sanayi, gıda ve enerji sektörlerinde tabandan gelişen grev ve grev hazırlıkları, sermaye devletini zora sokacak sınıfsal çatışmaların habercisi sayılıyor. Fransa’yı çalkantılı ve kavgalı günlerin beklediği, sermaye ile işçi sınıfı arasında da sert çatışmaların kapıda olduğu öngörülüyor.
G. Devran