Fransa’yla Cezayir arasında yaşanan gerginlik, Cezayir’in hava sahasını Fransa’nın askeri uçaklarına kapatmasıyla sürüyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cezayir’e yönelik açıklamaları gerginliği daha da tırmandırdı.
Fransa’nın Le Monde gazetesi, 2 Ekim’de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cezayir Bağımsızlık Savaşı’yla ilgili görüşlerini sayfalarına taşıdı. Macron, “Cezayir’in bir ulus olarak inşası, izlenmesi gereken bir fenomendir. Soru, Fransız sömürgesinden önce Cezayir ulusu var mıydı? Türkiye’nin Cezayir’de oynadığı rolü ve kurduğu hakimiyeti tamamen unutturabilmesi beni büyüledi ve tek sömürgecinin biz olduğumuzu açıklamak, bu harika. Cezayirliler buna inanıyor” açıklamasında bulundu.
Fransa’nın Cezayir’deki sömürgeciliğine ilişkin, “resmi tarihin gerçeklere dayanmayan şekilde yeniden yazılmasına” tepki gösteren Macron, bu tarih yazımının “Fransa nefreti üzerine bir söyleme” dayandığını iddia etti. “1962 sonrası Cezayir ulusu bir anıt geliri üzerine inşa edildi. Tüm sorun Fransa’ymış gibi gösteriliyor” yorumunda bulundu. Mağripte “daha çok Türkler tarafından yapılan dezenformasyon ve propaganda” ile “yeniden yazılan tarihe” karşı Arapça ve Berberice yayınlar üretmek istediklerini belirtti.
Fransa’nın Cezayir’deki sömürgeciliğini “hata” olarak gören ve bunu hafifleştirmeye çalışan Macron’un açıklamaları Cezayir’de tepkiyle karşılandı. Cezayir Cumhurbaşkanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, “Macron’un sözleri, (1830-1962 yılları arasında) Fransız sömürgeciliğine karşı yiğit direnişle kendilerini feda eden 5 milyon 630 bin şehidin anısına kabul edilemez bir hakarettir” denildi. Macron’un Cezayir’le ilgili sözleri sert bir dille kınandı ve Fransa’nın sömürgeciliği döneminde işlediği sayısız suç ve Cezayir halkına karşı yapmış olduğu “soykırım” hafifletilmeye çalışılırken, Macron’a atfedilen açıklamaların resmi olarak yalanlanmadığına dikkati çekildi.
“Cezayir’in, iç işlerine müdahale edilmesinin kesinlikle reddedildiği” açıklamada, Cezayir’in Paris Büyükelçisi Muhammed Anter Davud’un istişare için derhal Cezayir’e çağrıldığı bildirildi.
Cezayir ile Fransa arasındaki gerginlik Fransa’nın Cezayir, Tunus ve Fas vatandaşlarına yönelik vize uygulamasıyla başlamıştı. Cezayir, vatandaşlarına vize uygulaması getirmesi nedeniyle Fransa’nın Cezayir Büyükelçisi François Gouyette’yi, Dışişleri Bakanlığına çağırarak, tepki göstermişti. Cezayir Dışişleri Bakanlığı, “Cezayir tarafıyla istişare edilmeden alınan bu kararın basında yer alma şeklinin, kararın amacı ve nasıl uygulanacağına ilişkin soru işaretlerine yol açtığını” belirtmişti.
Fransa Başbakanı Jean Castex, Nisan ayında Cezayir’e planladığı ziyareti, koronavirüs nedeniyle “toplantıların verimli geçemeyeceğini” gerekçe göstererek iptal etmiş, bu da iki ülke arasında gerginliğe neden olmuştu. Paris’in sömürgeci tarihiyle yüzleşmekten kaçması Cezayir’i rahatsız etmiş ve sert açıklamalara yol açmıştı.
Cezayir ayrıca, 1960’larda ülkedeki çölde yürütülen nükleer deneme sahalarının haritalarını radyasyondan temizlenmesi için Fransa’dan istemiş, ancak bir sonuç alamamıştı.
Cezayir, Fransa’nın Afrika kıtasındaki sömürgeci tarihinin en kanlı örneğini teşkil ediyor. 1830’da Fransa tarafından işgal edilen Cezayir 1962 yılına kadar Fransa’nın sömürgesi idi. Cezayir halkı 1950’lerden itibaren sömürgeciliğe karşı bağımsızlık mücadelesi örgütlemeye ve sömürgeciliğe karşı savaşmaya başladı. 1962’ye kadar süren bağımsızlık mücadelesinde Cezayir halkı çok ağır bedeller ödedi. Yıllar boyu süren insanlık dışı savaşta yaklaşık 1,5 milyon Cezayirli hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. Fransa Afrika’dan kovulurken, işlediği suçlar tarihe “kara leke” olarak geçti.
Macron yönetimindeki Fransa, bu “kara lekeyi” görmezden gelerek, Cezayir halkını adeta aşağılayarak, “Cezayir’in Fransa’dan önce bir ulus olmadığını” söylüyor.
Elysee Sarayı bugüne kadar sömürgeci politikaları nedeniyle devlet olarak Cezayir’den resmen özür dilemezken, sömürge yılları ve sonrası döneme ait dosyaların iki ülke arasında hala beklemede olduğu belirtiliyor. Yüzlerce belge ve eseri içeren Cezayir arşivine de el koyan Fransa, bu arşivi iade etmeye de yanaşmıyor.
Cezayir bağımsızlığını kazandıktan sonra da Fransa’nın vesayetinden kurtulma şansı yakalayamadı. Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) önderliğinde inşa edilen rejimin Fransa’ya bağımlılığı sürdü. Cezayir’de hala hafife alınamayacak ölçekte bir Fransız sermayesi var. Bu nedenledir ki Elysee Sarayı kendisinde Cezayir’in “iç işlerine” karışma ve hatta ahkam kesme “hakkı” bulabiliyor.