Emperyalist zirveler ve ABD’nin hesapları

ABD, Baltık-Doğu Avrupa-Karadeniz-Kafkasya-Orta Asya hattı ile Rusya’ya karşı; Orta Asya-Hint Denizi-Güney Çin Denizi-Japonya hattı ile de Çin’e karşı cepheler inşa etmek istiyor. Bu stratejik hedefler için müttefiklerini harekete geçirmeye çalışıyor. Orta Asya, ABD’nin Çin ile Rusya arasına girebileceği bölge olması ve Çin’in batıya, Rusya’nın güneye açılan kapıları olması nedeniyle önemli. Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önünü kesmeyi amaçlayan ABD için Orta Asya’da istikrarsızlık yaratmak kritik önemde.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 12 Temmuz 2021
  • 21:52

Başını ABD’nin çektiği emperyalist batı bloku son iki aydır yapılan zirvelerle egemenliğini sağlamlaştırmaya çalışıyor. Son yıllarda emperyalist dünya düzeninde yaşanan hızlı değişim, ABD emperyalizminin sarsılmakta olan hükümranlığı, tek kutuplu dünya hayalinin Çin ve Rusya tarafından zorlanması, bu gelişmelere uygun stratejileri kaçınılmaz kılıyor.

Bu ihtiyaç üzerinden gündeme gelen zirveler, temelde iki soruna çözüm üretmeyi amaçlıyor. Birincisi, Çin'in önü alınamayan ekonomik ve askeri büyümesi, Rusya-Çin ittifakının her geçen gün güçlenmesidir. Bir diğeri, emperyalist batıda uluslararası tekellerin çıkar çatışmalarının ortaya çıkardığı sorunların giderilmesidir.

Brüksel’de toplanan AB zirvesinde, kimi farklılıklar içermekle birlikte, Rusya’ya karşı daha sert bir döneme girilmesi gerektiği konusunda mesajlar verildi. Somut adımların nasıl olacağı ise NATO zirvesi sonrasına bırakıldı. AB ile çatışmalı olan Trump’ın seçimleri kaybetmesi, yerine Transatlantik ilişkilere önem veren Biden’ın gelmesi de bunu gerektiriyor. Zira AB’nin ABD’yle uyumlu hareket etmesini sağlamak Biden’ın öncelikleri arasında yer alıyor.

Rusya ve Çin’e karşı müttefikleri çoğaltma, Biden’ın dış politikasının esasını oluşturuyor. ABD için AB ve NATO, Çin’i geriletmek, Rusya’nın Doğu Avrupa’daki etkisini kırmak bakımından önem taşıyor. Bu çerçevede, 11-13 Haziran G7 zirvesi, 14 Haziran NATO zirvesi ve 24-25 Haziran AB zirvesinde ağırlıklı olarak Çin ve Rusya’ya karşı hangi adımların atılacağı ele alındı.

Gerçekleşen zirvelerle ABD, emperyalist ülkeler arasındaki sorunların çözümünü ve ittifakların güçlendirilmesini hedefliyor. Batılı emperyalistler arasındaki çıkar çelişkilerinin derinleşmesi, koordinasyonun silikleşmesiyle ortaya çıkan sorunların çözümü için ortak düşmanların yaratılmasını hedefliyor. Biden bunu sağlayamadığında, ABD’nin Transatlantik ittifaka liderlik edemeyeceğinin farkında.

NATO zirvesinde kabul edilen yeni strateji belgesine göre; “NATO sürekli kendisini gelecekteki belirsizliklere uydurmalı. Dünya önümüzdeki 10 yılda, ittifakın Soğuk Savaş sırasında ve sonrasındaki on yıllardan çok farklı olacak. Büyük güçler arasındaki rekabetin şekilleneceği, kuralsız dış politika programına sahip kendisine güvenen otoriter rejimlerin güçlerini ve etki alanlarını genişleteceği ve NATO müttefiklerinin sistematik olarak güvenlik ve ekonomi alanlarında meydan okumalarla karşı karşıya kalacakları bir dünya olacak.” Bu metin, emperyalist batı blokunun önümüzdeki on yıl içinde Rusya ve Çin’e karşı tutumunu net bir biçimde ortaya koyuyor.

Çin karşısından gerileyen ABD emperyalizmi militarist üstünlük ile hegemonyasını sürdürmeyi planlıyorlar. NATO devreye sokularak Çin ve Rusya’ya karşı provokasyonlar düzenleniyor. ABD’nin Rusya'ya karşı temel politikalarından biri, Karadeniz’e egemen olmaktır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bugüne Karadeniz’e kıyısı olan Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan’la yakın ilişkiler kuran ABD, Karadeniz’de etkinliğini artırma yolunda ilerliyor. Haziran ortasında yapılan zirvelerinin üzerinden çok geçmeden Defender isimli İngiliz savaş gemisi ABD’nin bilgisi dahilinde Karadeniz’e giriş yaptı. Kırım yarımadası açıklarında Rusya'nın kara sularına izinsiz girerek, tüm uyarılara rağmen provokasyon yaratmaya çalıştı ve Rusya’nın uyarı ateşi ile karşı karşıya kaldı. 

Hemen ardından, Rusya’nın tüm itirazlarına rağmen, NATO’nun dahil olduğu Deniz Meltemi adı verilen Karadeniz tatbikatı, 28 Haziran günü başladı. Bu tatbikat, bugüne kadar Karadeniz’de yapılan askeri tatbikatların en büyüğüdür. Tatbikat 32 ülke, 30 savaş gemisi, 40 savaş uçağı ve 5 bin askerin katılımı ile yapıldı. Japonya, Güney Kore Mısır, Senegal, Fas BAE ve Brezilya gibi Karadeniz’le hiçbir ilgisi olmayan devletler de tatbikata katıldılar.

Bu saldırgan tutuma, ABD’nin Rusya'yı çevreleyen yaklaşık 20 ülkede yeni üsler kuracağını açıklaması eşlik etti. 240 milyon dolarlık bütçenin ayrıldığını belirten Pentagon belgesine göre, ABD’nin askeri tesis kurmayı planladığı ülkeler arasında Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan yer alıyor. Bu gelişme üzerine Putin, “bu süreç, ABD ve NATO’nun askeri altyapısının Orta Asya ülkelerine yerleştirilmesi sürecine dönüşemez ve dönüşmemelidir” sözleriyle tepkisini ortaya koydu.

ABD, Baltık-Doğu Avrupa-Karadeniz-Kafkasya-Orta Asya hattı ile Rusya’ya karşı; Orta Asya-Hint Denizi-Güney Çin Denizi-Japonya hattı ile de Çin’e karşı cepheler inşa etmek istiyor. Bu stratejik hedefler için müttefiklerini harekete geçirmeye çalışıyor. Orta Asya, ABD’nin Çin ile Rusya arasına girebileceği bölge olması ve Çin’in batıya, Rusya’nın güneye açılan kapıları olması nedeniyle önemli. Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin önünü kesmeyi amaçlayan ABD için Orta Asya’da istikrarsızlık yaratmak kritik önemde.

Çin ve Rusya saldırılara meydan okuyor

Rusya'ya karşı tam bir saldırganlık örneği olan tatbikat sonrasında Putin beklenmeyen bir çıkış yaptı: “Bu olay, Cenevre’de ABD ile yapılan zirveden yalnızca birkaç gün sonra gerçekleşti. Cenevre’deki zirvenin ardından Kırım’da savaş gemisinin yer aldığı bir provokasyonu neden gerçekleştirdiler? Kırımlıların görüşüne saygı duymadıklarını göstermek için. O gemiyi batırsaydık bile dünya, üçüncü dünya savaşının eşiğine gelmezdi” dedi. Putin bir televizyon programında da, tek kutuplu dünya döneminin sona erdiğini, ABD'nin Rusya'yı kuşatma ve dünyaya hakim olma çabalarının beyhude olduğunu belirterek, bu saldırılara boyun eğmeyeceklerini ilan etti.

ÇKP’nin 100. Kuruluş Yıldönümü vesilesiyle konuşma yapan devlet başkanı Şi Cinping de, emperyalist batının Çin'e yönelik saldırılarına karşı şunları söyledi: “Hiçbir başka ülkenin halkını sindirmedik, üzerlerinde baskı, tahakküm kurmadık ve bunu asla yapmayacağız. Aynı şekilde kimsenin bizi sindirmesine, üzerimizde baskı ve tahakküm kurmasına asla izin vermeyeceğiz. Buna kalkışanlar kafalarını 1,4 milyar insandan oluşan çelik bir duvara toslayacaklardır.” “Ordumuz dünya çapında bir numaralı ordular arasına getirilmeli, ulusal egemenliğini, güvenliğini ve kalkınma çıkarlarını daha güçlü yetenekler ve daha güvenilir araçlarla savunmalıyız.” Bu sözlerle Şi hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı mesajını verdi.

Müttefikler arası fikir ayrılığı

Biden, Çin’in askeri güçlerini genişlettiğini, Rusya ile işbirliği yaptığını, “kurallara dayalı uluslararası düzene sistemsel meydan okuma” oluşturduğunu söylüyor. ABD’nin Çin’e karşı daha saldırgan bir dil kullanılması talebi kabul edilse de, müttefikler arasında önemli fikir ayrılıkları mevcut. Britanya Başbakanı Johnson, “Bugün bu masanın etrafındaki hiç kimsenin Çin ile yeni bir Soğuk Savaş’a girmek istediğini düşünmüyorum,” derken, Almanya Başbakanı Merkel, Çin’in yarattığı tehditi “büyütmemek gerekiyor, doğru dengeyi bulmamız gerekiyor” sözleriyle Alman tekellerinin çıkarlarını savundu.

Alman Der Spiegel dergisi bu konuda şunları yazdı: “Ekonomisi Çin ile oldukça iç içe olan bazı NATO üyeleri için bu durum, özellikle Almanya ve onun ihracat ekonomisi için çok tehlikeli. Bu nedenle onlar Pekin’e karşı aşırı savaşçı söylemleri engellemek istediler.Reuters de, müttefiklerin Çin ile ekonomik ilişkilere dikkat ettiğini, 2020’de Çin ile Almanya’nın toplam ticaretinin 212 milyar avroyu aştığını vurguladı. Dolayısıyla Rusya ve Çin’i düşman kategorisine koymak isteyen ABD’nin hedefine varıp varamayacağı tartışmalı. 

Emperyalistler arası çıkar çatışmaları rekabeti, silahlanmayı ve bölgesel savaşları körüklemekte, insanlık büyük bir yıkıma doğru sürüklenmektedir. Bu gidişatı durdurabilmenin biricik yolu, tüm bunların kaynağı kapitalizmin sosyal devrimlerle ortadan kaldırılmasıdır.