Avrupa Birliği (AB) liderleri “AB Batı Balkanlar Zirvesi” adı altında iki günlük “gayri resmi” bir zirve yaptılar. Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da gerçekleşen zirvede, ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararı, Fransa ile Avusturalya arasındaki denizaltı ihalesinin iptali, ABD, İngiltere ve Avustralya tarafından yeni kurulan AUKUS Savunma Paktı ve Avrupa Birliği’nin uluslararası stratejideki rolü başlıklı konuların ele alındığı bildirildi. 20 yıla yakın süredir aday olmayı bekleyen 6 Batı Balkan ülkesinin adaylıkları da görüşülen konular arasındaydı.
AB Dönem Başkanı Slovenya’nın ev sahipliğinde gerçekleşen AB zirvesinde liderleri ilkin akşam “çalışma yemeğinde” bir araya geldiler. Çalışma yemeğindeki ilk toplantının büyük bölümü, “Jeopolitik alt üst oluşlar ve Avrupa’nın rolü” üzerine tartışmaya ayrıldı. AB ve Çin ilişkileri, ayrıca artan fiyatlarıyla Avrupa’yı tehdit eder hale gelen enerji gibi konular ele alındı.
Zirvenin ikinci gününde, AB’ye girmeyi bekleyen 6 Batı Balkan ülkesi lideriyle bir araya gelindi. Uzun süredir AB’ye girmek için bekleyen Arnavutluk, Bosna, Sırbistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Kosova ile toplantı yapan AB emperyalistleri, bu ülkelere yakın gelecekte birliğe katılma olasılığına ilişkin bir tarih veya takvim vermekten kaçındılar. Fakat Batı Balkanlar’ın entegrasyonuna desteklerini yeniden teyit ederek, “daha fazla reform” ve “tarihi ihtilafların çözümü” için çağrıda bulundular.
Balkan ülkelerine destek veren dönem başkanı Slovenya’nın “AB’nin 2030 yılına kadar üyeliği taahhüt etmesi” önerisi de kabul görmedi. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Buradan açık bir mesaj göndermek istiyoruz: Sizin AB’de olmanızı istiyoruz, rotada kalın, pes etmeyin. Aynı tarihi, aynı kaderi paylaşıyoruz. Batı Balkanlar olmadan AB tam olarak bütünleşemez” diyerek, beklemelerini salık verdi.
İlk toplantının ikinci bölümünde, AUKUS sonrası ABD ile Fransa arasında yaşanan krize ilişkin Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un konuya ilişkin merakla beklenen konuşmasına yer verildi. ABD’nin Afganistan’dan tek taraflı bir kararla çekilmesini eleştiren Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ABD, İngiltere ve Avustralya’nın Hint-Pasifik bölgesini kapsayan AUKUS Savunma Paktı’na da değinerek, şunları söyledi: “Bu yakın zamanda yaşadığımız krizlerden ders çıkarmalıyız. Çin ile rekabete yüzünü dönen ABD’nin yeni stratejik tercihleri karşısında akılcı olmalı ve naif olmaktan artık vazgeçmeliyiz. ABD ile büyük bir geçmişimiz var. Tarihin verdiği, bizi de aşan güçlü bir güvenim var. Ama ilerlemek için açıklığa kavuşturulması gereken noktalar var.” Ayrıca Avrupa’nın kendi savunması ve enerji gibi alanlarda kendi özerkliğini sağlaması gerektiğine dikkat çekti.
Hollanda Başbakanı Marc Rutte, “Avrupa’nın uluslararası camiada savunulacak güçlü bir pozisyonu olduğunu ancak bunun yeterince kullanılmadığını, Fransız, Alman ve İtalyanların dış politikalarını her zaman Avrupa düzeyinde yürütme eğilimine sahip olmadıklarını” söyledi.
ABD ile ilişkilerde görüş ayrılığı
Fransa, AB üyeleri ABD’ye karşı “hiçbir şey olmamış gibi davranılmaması gerektiği ve tepki gösterilmesi konusunda hemfikir oldular” dese de ABD ile ilişkilerde görüş ayrılığının gizlenemez safhada olduğu dile getirildi. Buna rağmen Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, “Tartışmalar, uluslararası düzeyde daha güçlü bir birliğe doğru ilerlememize yardımcı oldu” derken, Fransa da “konu üzerinde üyeler arasında geniş bir yakınlaşma olmasını memnuniyetle karşıladıklarını” açıklamasında bulunabildi. Almanya, Polonya, Baltık ve Kuzey ülkeleri ise, “transatlantik bir ortaklıktan vazgeçmeye hazır olmadıklarını” dile getirdiler.
ABD Başkanı Joe Biden’ın talebi üzerine zirve öncesi Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ABD Başkanı ile bir telefon görüşmesi yaptı. Görüşmeye ilişkin Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Biden’ın “AB ile ortaklık ilişkisinin önemine vurgu yaptığı” belirtildi.
AB zirvesinde, Rusya’ya karşı ABD’yi bir koruma şemsiyesi olarak gören, ABD ve NATO ile ilişkilerin bozulmasını istemeyen Polonya, Kuzey ve Baltık ülkeleri ABD’nin “hedef tahtasına” konmasına mesafeliydiler. Konsey Başkanı Charles Michel, “Herkes, ABD’nin diğerleri gibi bir ortak olduğu ve bu nedenle AB’nin stratejik özerkliğini güçlendirmemiz gerektiği konusunda aşağı yukarı hemfikir” dese de Letonya Başbakanı, AB’nin bir görüş birliğine varamadığını, diplomatik bir dille, “AB’nin stratejik özerkliğini nasıl güçlendirebileceği hakkında uzun uzun konuştuk, ancak belki her ülke bunu biraz farklı bir şekilde görüyor” diyerek açıkladı.
Zirvenin başladığı salı günü Washington’da bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in, Avrupa Savunması girişimlerini eleştirerek, “Kendi başımızın çaresine bakabiliriz diyerek alternatif bir yapı oluşturmak NATO’yu zayıflatır, Avrupa’yı da böler” uyarısı da Ljubljana’daki AB zirvesinin ortak resmi bir sonuca varamadan dağılmasına yol açan etkenlerden biri oldu.
Sonuç bildirgesinde, “Avrupa’nın enerji, dijital, siber güvenlik, yarı iletkenler, sanayi politikası, ticaret alanlarında bağımlılıklarımızı azaltacağız ve tek pazarı güçlendireceğiz” ifadesine yer verilerek, NATO ya da Avrupa ordusundan söz edilmedi.
“Avrupa savunması konusu” 2022 Mart’ında Fransa’nın dönem başkanlığında yeniden ele alınacak. AB’nin mart zirvesinin ardından ve NATO’nun haziran zirvesinden önce “Yeni bir AB-NATO siyasi belgesi formüle edilecek” denildi.
AB ve Çin
ABD ile Çin’in rekabeti arasında kalan AB liderleri, Ljubljana’da, AB’nin Çin ile nasıl bir ilişki geliştirmesi gerektiği konusunu da ele aldılar. ABD, 2020 yılında Çin ile bir yatırım anlaşması imzalayan AB’nin, Çin’e karşı kendilerinin yanında yer alması için AB’yi zorluyor.
Çin’e ihracatını koruma endişesi olan Almanya ile serbest ticareti savunan İskandinav ülkelerinin de bulunduğu pek çok ülke, şimdilik ABD’nin bu “talebine” direniyorlar. İsveç Başbakanı Stefan Löfven, AB’nin kendi içine kapanamayacağını, hem Çin ve hem de ABD ile iş birliği geliştirmek ve sürdürmek gerektiğini belirterek, ABD’nin dayatmasına adeta cevap vermiş oldu.
Çin ve Rusya’nın Balkanlar stratejisi AB’nin Ljubljana’daki zirvesine damgasını vuran konuların başında yer aldı. NATO üyesi Arnavutluk, Kuzey Makedonya ve Karadağ ile Çin ve Rusya’nın ticari bağları olduğu biliniyor. Keza Rusya’nın Sırbistan vb. ülkelerle geçmişten gelen güçlü ilişkileri var. Çin, Karadağ’ın ödemekte zorlandığı bir yol projesi için ihtiyacı olan 1 milyar dolar da dahil, bu ülkeye büyük krediler verdi. Yine pandemi sürecinde Çin ve Rusya, koronayla mücadele için bu ülkelere milyonlarca doz aşı yardımında bulundu.
Balkanlar’ı, Çin ve Rusya’ya kaptırmak istemeyen AB, zirvede, bu ülkelere önümüzdeki yedi yıl içinde 30 milyar euro değerinde bir yardım paketi sözü verdi.
Zirve öncesi, “Ekonomik özerkliği olmayanın savunmada da özerkliği olamaz” diyen İtalya Başbakanı Mario Draghi, “gayri resmi” zirvenin resmi bir görüş birliğine varamadan dağılacağına adeta işaret etmişti. Nitekim, “AB’nin özerkliği”, “AB’nin Savunma Gücü” gibi büyük hedeflerle bir araya gelen AB liderleri, ortak resmi bir sonuca varamadan dağıldılar. Bu “büyük hedefler” yine başka bir bahara kaldı.