Bolivya’da bir askeri darbe daha püskürtüldü

Bolivya’daki darbe girişimi kıtada çalkantılı dönemin devam edeceğine, sınıf çatışmalarının şiddetlenme eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Sınıf çelişkilerinin beslediği kitlelerin direniş dinamikleri ve bundan güç alan sol/sosyalist akımların mücadelesinin kırılması mümkün görünmüyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 28 Haziran 2024
  • 14:30

Latin Amerika’da askeri darbelerin tarihi neredeyse yüz yıl öncesine dayanıyor. İlk dönem ilerici yönetimleri devirmek için ABD emperyalizmi ve kıtadaki işbirlikçileri tarafından tezgahlanan darbeler, kıtada ilerici-devrimci toplumsal hareketleri kanla bastırmak için “yaygın bir yönetimi biçimi” olarak kullanıldı. Bu vahşet çarkından geçirilmeyen ülke kalmadı. Bazı ülkelerde ise, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi birden fazla faşist darbe yapıldı. Benzerlik tesadüf değil elbet. Çünkü darbeler Pentagon-CIA tarafından planlanıyor, Amerikancı generaller tarafından uygulanıyordu. ABD, darbeci yetiştirmek için okul bile kurmuştu.

Latin Amerika’da darbeler serisine maruz kalan ülkelerden biri de Bolivya’dır. Bu ülke 20. yüzyılda sayısız darbe ya da darbe girişimine sahne oldu. Sosyalizme Doğru Hareket’in (MAS) lideri Evo Morales’in Devlet Başkanı seçilmesinden sonra da ikisi başarısız biri “başarılı” üç askeri darbeye maruz kaldı. Buna karşın Bolivya’da kitlelerin örgütlü mücadelesi faşist bir cunta rejiminin kurulmasına artık fırsat vermiyor. 26 Haziran Çarşamba günü gerçekleştirilen darbe girişimi ise saatler içinde geri püskürtüldü.

Askerler önce önemli hükümet binalarının bulunduğu başkent La Paz'daki Murillo Meydanı'nı kapattı ve Başkanlık Sarayı'nı kuşattı. Gün içinde ise zırhlı araçlar ve silahlı birlikler, La Paz'ın merkezini ele geçirdi. Başkanlık sarayı silahlı askerler tarafından kuşatma altındayken bir konuşma yapan Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce, halkı harekete geçmeye çağırdı. Konuşmada, "Bugün ülke bir darbe girişimiyle karşı karşıya. Bolivya halkının demokrasi adına darbeye karşı örgütlenmesine ve harekete geçmesine ihtiyacımız var. Darbe girişimlerinin Bolivya'da bir kez daha can almasına izin veremeyiz” ifadelerini kullanan Arce, darbeciler karşısında geri adım atmadı. Eski Başkan Morales de kitleler darbeye karşı direniş çağrısında bulundu. 

Yansıyan bilgiler askeri darbeye tüm ordunun katılmadığına işaret ediyor. Darbecilerin başını Juan Jose Zuniga adlı General tarafından başını çekti. Halkı darbeye karşı direnişe çağıran Arce, ordusunun üst düzey komuta kademesini hızla görevden alarak yenilerini atadığını ilan etti. Yeni komuta kademesinin askerlere “kışlalara geri çekilin” çağrısı yapmasından sonra darbecilerin başı Zuniga geri adım atmak zorunda kaldı. Başkanlık sarayının kapılarını tanklarla kıran darbecilerin başı Zuniga, ilk açıklamasında çok iddialı görünse de kısa sürede teslim bayrağını çekmek durumunda kaldı.

***

20 Ekim 2019’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden üç hafta sonra, Bolivya Cumhurbaşkanı Evo Morales ve Sosyalizme Doğru Hareket Partisi (MAS) hükümeti, ABD’nin desteklediği ve Bolivya ordusu tarafından açıklanan bir muhtıra ile istifaya zorlanmıştı. Morales öncesinde de başarısızlığa uğratılan bir darbeye maruz kalmıştı.

2019’da darbeciler iş başına geçse de kitlelerin direnişini kıramadılar. Gösteriler ve grevler devam etti. İlk seçimlerde %55 oyla birkez daha MAS’ı seçen işçiler, emekçiler, yerliler halklar darbecilerin yönetimine son vermişlerdi. Morales’in yerine Arce’yi aday gösteren MAS’ın beş yıl sonra yeni bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalması, sağcı-faşist güçlerin orduda etkin olduğunu gösterdi. Bolivya’nın egemen sınırları tarafından desteklenen sağcı-faşist örgüt ve partiler de küstahça çıkışlar yaparak siyasi arenada boy gösteriyorlar.

Egemen sınıflarla uyum içinde olmaya özen gösteren MAS, örgütlü ve hareket halinde olan kitlelerin taleplerini de gözetmek zorunda kalıyor. Egemenler ve onların siyasi arenadaki sağcı-faşist temsilcileri ise o kadar pervasız ki, MAS’ın bu sınırlı adımlarına bile tahammül etmek istemiyor. Bu güçlerin arkasındaki ABD emperyalizmi de darbeleri destekliyor. Kitleler uzlaşmacı, kapitalistlerle iyi geçinen bir yönetim çizgisi izlemesine rağmen MAS’ı destekliyor. Zira sağcı-faşistlerin işbaşına geçmesi durumunda neler yapabileceklerini hem tarihsel hem güncel deneyimlerinden biliyorlar.

Mücadelede kararlı olan emekçiler hem fabrikalarda hem emekçi semtlerinde örgütlüler. Bolivya’da yerli halklar da örgütlü ve ilerici-devrimci mücadele dinamiklerinde etkin bir rol oynuyor. Bu kitle dinamizmi darbelerin başarısızlığa uğramasını sağlamaya ve MAS’ı bir şekilde iktidarda tutmaya yetiyor. Ancak devrimci bir önderlik altında birleştirilemediği için de küstah kapitalistlerin ve onları temsil eden sağcı-faşistlerin etkisini de kıramıyor.

Benzer durumlar kıtanın başka ülkelerinde de yaşanıyor. Sınıf çelişkilerinin keskinliği ve emekçi kitlelerin sol/sosyalist akımlarla yakın temas ve karşılıklı etkileşim halinde olması reformist solun etkisini güçlendiriyor. Ancak yönetime getirilen reformist sol ne mülkiyet ilişkilerine dokunuyor ne artı-değer sömürüsünü ortadan kaldırma iddiası taşıyor. Yapılanlar daha çok emekçilerin yaşam standartlarını kısmen iyileştiren adımlardan ibaret kalıyor. Bu ise siyasal çalkantıların döne döne yaşanmasına neden oluyor. Kimi ülkelerde reformist sol seçimlerde yenilgiye uğruyor. Ancak kitleler çoğu zaman reformist solu yeniden başa getiriyor. Arjantin’de faşist birinin başa geçmesi bir istisna sayılabilir. Ancak bu durum Arjantin’de kitlelerin militan direnişini kırabilmiş değil. Faşist yönetime karşı grevler, gösteriler, direnişler eksik olmuyor.

Kitlelerin direnişi belli noktalarda egemenlere kısmi geri adımlar attırıyor. Ancak bu kadarı sistemde kayda değer bir değişiklik anlamına gelmiyor. Bununla birlikte kitlelerin mücadeledeki ısrarı belli kazanımların geri alınmasına ve 20 yüzyılın ikinci yarısının önemli bir kısmını kaplayan faşist cuntaların işbaşında kalmasına izin vermiyor. Peru’da yapılan darbeye karşı da kitlelerin direniş devam ediyor. Brezilya’da iş başına getirilen faşist Bolsonaro da bu kitle dinamikleri sayesinde kovuldu. Eski Başkan Lula yeniden seçildi.

Bolivya’daki darbe girişimi kıtada çalkantılı dönemin devam edeceğine, sınıf çatışmalarının şiddetlenme eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Sınıf çelişkilerinin beslediği kitlelerin direniş dinamikleri ve bundan güç alan sol/sosyalist akımların mücadelesinin kırılması mümkün görünmüyor. Ayrıcalıklı konumlarını koruyan, üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran, sırtını ABD emperyalizmine dayayan kapitalistlerin ve onları temsil eden sağcı-faşist partilerin etkisi geriletilse de devam ediyor. Bu çalkantılı kararsız durumun emekçiler lehine aşılması için kitlelerin mücadele dinamiklerinin anti-kapitalist, anti-emperyalist devrimci önderlik altında birleştirilmesi gerekiyor.