Yaklaşık 6 aydır eylemlerle ilerleyen Batman'dan Kırıkkale'ye, Kocaeli'den İzmir'e 4 rafineriden roplam 4300 işçiyi ilgilendiren toplu iş sözleşmesinde Yüksek Hakem Kurulu burjuvazi adına işçiyi mahkum edecek bir karar aldı! Bu karar ve dört rafineride oluşan durum göstermiştir ki:
* Yüksek Hakem Kurulu sermaye sınıfının elinde sopa olmuş, hükümet ve Koç sermayedarının krizin hem yükünü işçiye ödetmesinde hem de bu fırsatla kazanılmış haklarını elinden almasında önemli rol oynamıştır.
*Aylardır Petrol-İş Sendikası'nın dört şube yönetimi ve merkez yöneticileri alınan eylem kararından, sürecin nasıl biteceğine kadar tabandan kopuk sadece onayını alan biçimde ilerletilmiştir.
*Sermayedarın dayatmaları sürerken, işçilerin eylemli süreci durdurulmuş, stabil hale getirilmiş ve cevap üretilememiştir. İşyerine kapanma ve satışı durdurma gibi etkili eylemler için geç kalınmış, son birkaç güne sıkıştırılarak etkisi kırılmıştır.
*Yaklaşan Petrol-İş merkez yönetim seçimleri nedeniyle bizlerin sözleşme dönemini koltuk hesaplarıyla ezen ve dağıtan sendikal bürokrasiyle hesaplaşmak gerektiği artık daha yakıcı hale gelmiştir.
* TÜPRAŞ yönetimi ile masada taleplerden geri adım atılmasa da bir diğer sermaye temsilcisi YHK'ya süreç teslim edilmiş, bu durum karşısında hiçbir hazırlık yapılmamıştır.
*On binlerce üyesi bulunan Türk-İş konfederasyonu Tüpraş'ta yaşananlara adeta kulaklarını tıkamış, üyelerini harekete geçirmek için hiçbir şey yapmadığı gibi destek olmaktan bile geri durmuştur.
*En başta Petrol-İş üyesi diğer fabrikalardan işçiler olmak üzere rafinerilerin bulunduğu illerde işçi sınıfı sessiz kalmış, anlamlı bir dayanışma örülememiştir.
*3 yıllık sözleşme dayatması gibi tüm işçi sınıfını örgütsüzlüğe sürüklemek adına yapılan bu saldırının sınıfsal mahiyeti ortaya koyulamamış, bu açıdan tüm emekçileri etkileyecek bir sonuç ortaya çıkmıştır.
*YHK kararının açıklanmasıyla birlikte en çok İzmir rafinerisi işçileri olmak üzere Tüpraş işçisi bu kararı tanımama ve eylemlere devam etme iradesi koymuşken, şube yönetimleri bu iradeyi tanımamış, bu işlerin "merkez"de yani sendika bürokratlarıyla çözüleceğine teslim olmuşlardır.
*Tüm bunların yanında TÜPRAŞ işçisi YHK kararına boyun eğmiş ve eğdirilmiştir. Merkez yöneticilerinin uzlaşmacı tavrı da şube yöneticilerinin teslimiyetçi duruşuna karşın işçiler YHK kararını tanımayıp tepki de gösterse anlamlı bir irade ortaya koyamamıştır.
*Sermaye sınıfının "güvenliği"ni koruyan grev yasağı, yöneticisinden işçisine aşılamaz algısı sinmiş, işçinin tek ve en büyük gücü olan grev hakkını kullanma tartışması dahi sürecin başından itibaren yapılmamıştır. Bizleri işverenin ve YHK'nın karşısında zayıf kılan en önemli etken bu olmuştur.
Tüpraş İşçisi Kardeşler,
Bizlerin kaderini ne Koç sermayedarı, ne sermaye uşağı devlet aygıtı Yüksek Hakem Kurulu ne de sendika bürokratları belirleyebilir! Bu üçlü kıskaçtan kurtulmanın tek çözümü ÖRGÜTLÜ MÜCADELEDİR!
Grev hakkımızı tekrar kazanmak, kaderimizi kendi ellerimize almak, haklarımızın gasp edilmesine karşı koymak için;
*Söz-yetki-kararın işçide olduğu bir sendikal anlayışı örelim,
*Tabandan kopuk işçinin iradesini yok sayan bürokratik anlayışla hesaplaşalım,
*Bizleri YHK kararına teslim eden sendika yöneticilerinden hesap soralım. En kısa zamanda en geniş üyeyle bir toplantı alarak süreci en başından sonuna kadar tartışalım,
* İşçi sınıfının en önemli silahı olan Grev hakkımızı fiili meşru mücadele ortaya koyarak, sınıfın tüm bölüklerini harekete geçirerek kazanmak için örgütlenelim,
*Ünite ünite komiteler kurarak taban inisiyatifini açığa çıkaralım, kararları kendinimiz alıp uygulayalım.
Tüpraş işçisinin kazanacağı çok şey var, yeter ki yaşananları irdeleyerek tartışalım, yeter ki hesap verelim hesap soralım, yeter ki kendimize bir program oluşturarak mücadeleyi sırtlanalım...
Petrokimya İşçileri Birliği