Sürmekte olan sözleşme süreçleri, sendikal bürokrasinin ihanetleri ve yaklaşan MESS Grup TİS’leri öncesinde bir araya gelen Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu, gerçekleştirdiği Ağustos ayı toplantısı sonucu olarak aşağıdaki değerlendirme ve kararları ortaya koymaktadır.
-
Sürmekte olan ekonomik krizin faturası işçi emekçilere ödetmeye devam eden sermaye ve Erdoğan başkanlığındaki AKP hükümeti, işçi sınıfının elindeki haklara göz dikmekte, enflasyon ve işsizlik rakamları tırmanmaktadır. Kapitalist krizlerin yaratıcısı sermayenin kâr hırsı ve buna dayalı plansız ekonomik sistemleri iken, faturanın bizlere kesilmesine karşı çıkmalıyız.
-
Açıkladıkları 11. Kalkınma Planı sermayeyi kalkındırma planıdır. Sermayeye teşvikler, peşkeşler, vergi afları, işçi sınıfının sırtına vergiler, ağır çalışma koşulları, kıdem tazminat hakkımızın gaspı anlamına gelmektedir. Bütçe açıklarını kapatmak sermayeye hizmet etmek temel hedefleridir.
-
Kıdem tazminatlarımız on yıllardır sermayenin hedefindedir. Bu hakkımızı, oluşturacakları fon ile kendilerine kaynak oluşturmak için kullanmanın ve gasp etmenin derdindedirler. Hiç de tazminatlarımızı korumak, devlet güvencesi altına almak niyetiyle bu adımları atmamaktadırlar. Fon demek, sermayeye kaynaktır. Fon demek, 10 yıl, 15 yıl boyunca tazminat alamamak demektir. Fon demek, keyfi işten atmaların önünün açılmasıdır, bir anlamıyla iş güvencesi olan hakkımızın ortadan kaldırılmasıdır. Fon adımı ile 30 günlük hakkımızın azaltılması da hedeflerindedir. Kıdem tazminatı sermayenin bizlere lütfettiği değil, hak edilmiş 13. maaşımızdır. Kıdem tazminatı hakkımızı gasp ettirmeyeceğiz. Bu hedefle MİB olarak çalışmalara devam edeceğiz. Meclisin açılması ile oylamaya sunulacak olan yasaları sokakta parçalamak için, üretimden gelen gücümüz dahil her türlü eylemli sürece hazırlık yapmak temel görevimizdir.
-
“Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir!” demek tek başına yeterli değildir. Buna uygun adımlar atmak, buna uygun davranmak, harekete geçmek gerekmektedir. Bu saldırının ancak ve ancak genel grev, genel direniş ile püskürtülebileceği unutulmamalıdır. Şimdiden fabrikalarımızda bunun adımları atılmalıdır. Sendikalarımıza ve konfederasyonlara, bunun adımlarının atılması için basınç uygulanmalıdır. Eylemli süreçleri içeren, genel grev-genel direnişi hedefleyen somut bir mücadele programı ortaya konmalıdır. Aksi günü kurtarmaktır.
-
Maaşlarımızdan kesilerek toplanan ve toplamayı hedefledikleri fonlar ile kendilerine kaynak oluşturmaya çalışıyorlar. İşsizlik Fonu, işsizlerden daha çok sermayeye teşvik olarak sunulurken, zorunlu BES ile, hayata geçirmek istedikleri Kıdem Tazminatı Fonu ile sırtımızdan fonlarla beslenmeye, semirmeye devam etmek istiyorlar. Emeğimizin sömürüsünün üzerine bir de fonları koyuyorlar.
-
Resmi rakamlara göre 4 milyonu aşan, gerçekte ise 7 milyona yaklaşan işsiz sayısı rekor üzerine rekor kırmakta, işçi sınıfını ağır çalışma koşullarında çalışmaya boyun eğdirmek için bir sopa olarak kullanılmaktadır. Bizler sermayenin kölesi değiliz. Keyiflerine göre işten çıkartmalarına, işten çıkarmalar ile krizin faturasını bizlere ödetmelerine izin vermeyelim. İşten atmaların yasaklanması için birlik olalım. Unutmayalım ki; üreten biziz, güç bizde. Bizim emeğimiz üzerinden sermayelerini büyütürken bizlere pay vermeyenlerin, kârları azaldığında bizleri işten atmalarına izin vermeyelim.
-
2019 yılı birçok iş kolunda sözleşmelerin imzalandığı ve imzalanacağı bir yıl olacak. Sermayedarlar ve sermaye devleti bütün sözleşme süreçlerine bir bütün olarak işçi sınıfına boyun eğdirme ve kazanılmış haklarımızı elimizden alma süreçleri olarak bakıyorlar. Her alanda karşımıza çıkan 3 yıllık sözleşme dayatması, enflasyonun altındaki zam oranları, çalışma yaşamında kazandığımız hakların elimizden alınması gibi birçok adım atılıyor. Bütün bunlar da sermaye ve devlet işbirliği ile işsizlik sopası, “kriz var” demagojisi ile yapılıyor.
-
TÜPRAŞ sözleşmesi bunun en somut örneğidir. TÜPRAŞ’taki sözleşme ile Koç sermayesi ve hükümet bütün işçi sınıfına göz dağı vermek istiyor. 3 yıllık sözleşme ve %6 zam, çalışma koşullarının işçiler aleyhine değiştirilmesini öngören sözleşme Yüksek Hakem Kurulu kararı ile, sözleşme masasındaki rakamların da altına sonlandırıldı. Bu süreçler öğretici olmalıdır. Hükümetin rolü, sendika bürokratlarının sınırı ve rolü bilince çıkartılmalıdır. TÜPRAŞ, ülkenin en büyük şirketi durumundadır ve bu büyüme biz işçilerin sefaleti anlamına gelmektedir.
-
Türk-İş bürokrasisinin açık ihaneti ile sonlandırılan kamu TİS’lerinde de hükümetin 150 lira seyyanen zam ve ilk yıl için %8+4, ikinci yıl için %3+3’lük sefalet zammı teklifini kabul eden sendikal bürokrasi yaptıkları açıklamalar ve kameralar önünde Ergün Atalay’ın bakana söylediği “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” cümlesi ile ihanetlerini belgelemektedirler. İmzalar öncesinde “Prosedür gereği grev” söylemleri ile zaten mücadeleden kaçtıklarını, işçi sınıfına ihanet içinde olduklarını gösterdiler. Bayram tatili sürerken imzaladıkları TİS’in ardından kendilerini eleştirenlere terörist demeleri, düzen siyasetinin sık sık başvurduğu “terör” demagojisinin bir parçasıdır ve işçi sınıfının bu söylemlere karnı toktur. Enflasyon oranındaki ‘zam’ maaşımızın yerinde sayması demekken, %6-8’lik zamlar resmen alınterimizle kazandığımız paranın cebimizden gasp edilmesidir.
-
Bu ihanet bütün metal işçileri için öğretici olmalıdır. Sendikalarımıza çöreklenmiş sendikal bürokrasiyi söküp atmak, mücadelede ve TİS süreçlerinde ihanetlerine geçit vermemek için inisiyatifi elimize almalıyız. Varsın onlar ihanet içinde olsunlar, bizlerin fabrikalarımızda üretimden gelen gücümüzü kullanmamızın, işgal-grev-direniş silahımızı kullanmamızın önüne geçemezler. Yeter ki bizler yeterli kararlılık, örgütlülük ve disiplin içinde olalım.
-
En az 140 bin işçiyi kapsayan ancak başta metal sektörü olmak üzere bütün işçi sınıfını ilgilendiren bu süreç de, diğer TİS süreçleri gibi esasında iki sınıf arasındaki çetin bir mücadeledir. Böyle ele alınmalıdır.
-
Türk Metal ile Birleşik Metal-İş arasında imzalanan protokol, sözleşme sürecinde de ortak hareket edecekleri anlamına gelmektedir. Hangi sendikaya üye olursa olunsun metal işçileri bu bürokratik cendereyi parçalamak için kendi arasındaki diyaloğu ve birliği güçlendirmelidir.
-
MESS patronları, hükümet ve sendika bürokratları hummalı bir çalışma içerisindedirler. Dillerinden kriz söylemi, daralma söylemi; ellerinden işsizlik sopası eksik olmamaktadır. İmzalanan sözleşmelerden de güç almaktadırlar. Metal işçilerindeki beklentiyi düşürmek için fabrikalarda konuşmalar yapmaktadırlar. Aykırı sesleri, muhalif işçileri baskı altına alarak, yalnızlaştırarak, ellerinden geldiği yerde işten çıkartarak hazırlığa devam etmektedirler.
-
Türk Metal çetesi ve MESS ayrı ayrı yaptıkları anketlerle bir yanıyla işçilere yoklama çekmekte, bir yanıyla da algı operasyonu ile işçileri yönlendirmeye çalışmaktadır. Birçok fabrikada işçiler anketleri doldurmayarak tutumlarını ortaya koymuştur. Bu anketlerle 3 yıllık sözleşme güzellemeleri yapılmakta, 3 yıllık sözleşme karşılığında zam oranlarının daha iyi olacağı yalanı ortaya konmakta, zam oranlarındaki beklenti düşürülmeye çalışılmakta, ikramiyelerin performansa dayalı dağıtılmasından, sosyal hakların gasp edilmesine kadar birçok saldırı hedefiyle işçileri ikna, yönlendirme ve boyun eğdirme operasyonu yapılmaktadır. Bu hamleleri, MESS Grup TİS’lerine nasıl hazırlandıklarını ortaya koymaktadır.
-
MESS, sermaye devleti ve sendika bürokratları Metal Fırtına’yı akıllarından çıkarmamaktadır. Ancak bizlere unutturmak, Metal Fırtına’yı ve MİB’i karalamak için de ellerinden geleni yapmaktadırlar. Metal Fırtına’da gücünün farkına varan, MESS’in ve Türk Metal’in saltanatını sarsan ve metal işçilerinin birlik olduğunda, inisiyatifi eline aldığında neleri başarabileceğini gören metal işçileri, eksiklerinden dersler çıkartarak önümüzdeki sürece hazırlanmalıdır.
-
Resmi enflasyonun gerçek enflasyonun yarısı kadar olduğu bir tabloda, resmi enflasyon rakamlarının bile altında zam oranları dayatılmaktadır. Bu kabul edilmezdir. Zam talebi, yoksulluk sınırı göz önüne alınarak belirlenmeli, emeğimizle ürettiğimiz değerlerden en fazlasını elde edebilmeyi hedeflemeliyiz. Bizler aç kalmayacak kadar bir zammı değil, insanca yaşayacak zammı hedeflemeliyiz. Unutmayalım ki, sermaye bizleri doyurmuyor. Bizler onları doyuruyoruz. Doyurmaktan öte elde ettikleri bütün zenginlik bizden çaldıklarıdır. Belirlenecek zam oranı bizden çalıp çalmamalarını değil, bizden ne kadar çalacaklarının belirlenmesidir.
-
3 yıllık sözleşme dayatması ile sermaye, kölelik koşullarının uzun vadeli olarak kendileri için sorunsuz bir şekilde devam etmesini garanti altına almaya çalışmaktadır. 3 yıl, bugünün koşullarında metal işçilerinin elinde avucunda ne varsa erimesi anlamına gelmektedir. 3 yıllık sözleşme karşılığında alınacak cüzi miktardaki zam bu dayatmayı kabul edilebilir kılmamaktadır.
-
İkramiyelerin performansa ve devamsızlığa göre verilmesi, sosyal hakkımız olan ayni yardımların nakdi yardıma çevrilerek ortadan kaldırılmaya çalışılması MESS’in hedefindeki diğer haklarımızdır. Bu sayede kazanılmış haklarımızı işçileri bölmeye yönelik bir saldırıya çevirmek istiyorlar. İkramiyelerin her ay maaşlara bölünmesi gerçekte aldığımız maaşları gizlerken bu hamlelerle buna devam edilecektir. Bu dayatmalar kabul edilemez.
-
Bu süreçte, metal işçileri inisiyatifi eline almalıdır. Bütün fabrikalarda komitelerimizi kurmalıyız. Taleplerimizi belirlemeli, dişe diş mücadele ile elde edeceğimiz bilinciyle arkasında durmalıyız. Bütün bir fabrikada herkesin inisiyatif almasını sağlamalıyız. Taban iradesini açığa çıkartacak mekanizmalar yaratmalıyız.
-
Sermaye devletinin, Erdoğan başkanlığındaki AKP hükümetinin MESS’le ortak hareket ettiğini, sermayenin çıkarlarına hizmet ettiğini bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız. Çıkartılan yasalarla haklarımızın gasp edilmesi, yasaklanan grevlerimiz, YHK kararları bunun en somut örnekleridir. Sözleşme sürecinde kazanmak istiyorsak, grev yasaklarına, MESS’in, hükümetin oyunlarına, baskılarına, dayatmalarına karşı da hazırlıklı olmalıyız. Fiili-meşru mücadele hattı ile kazanabileceğimizi bilmeliyiz. Grev yasaklarını tanımamalı, sendika bürokratlarının hiçbir gerekçesine, tehdidine, ayak oyununa aldanmamalıyız. Unutmayalım ki, işçi sınıfı ne kazandıysa dişe diş mücadele ile kazanmıştır. Sermayenin hizmetindeki yasaları, yasakları tanımayarak kazanmıştır. Grev hakkımızın gasp edilmesini kabul etmemek, sözleşme sürecindeki, en büyük silahımıza sahip çıkmaktır. Grev hakkı olmayan işçi sınıfı eli kolu bağlanmış, zincire vurulmuş demektir.
-
Mücadeleyi tek bir fabrikada başarıya ulaştıramayacağımız açıktır. Saldırılar bütün metal işçilerine yöneliktir ve MESS bir bütün olarak davranmaktadır. Bizler de fabrikalar arası iletişimi güçlendirmeli, fabrikalar arası kurul oluşturmak için adımlar atmalıyız. Metal İşçileri Birliği bütün olanaklarını ve birikimini bu mücadelede seferber edecektir. Bütün öncü metal işçileri MİB’le bağlarını güçlendirmelidir. Metal İşçileri Birliği olarak bir dizi materyal, işçi görüşmeleri, fabrika toplantıları ile bu sürece hazırlanmaktayız. Önümüzdeki süreçte yerellerde ve ülke genelinde toplanacak olan MİB meclisleri ile hazırlıklarımız devam edecektir.
-
Bu sözleşme süreci, kazanılmış haklarımıza yönelik bir saldırı sürecine dönüştürülmeye çalışılmaktadır. Buna izin vermemek bizlerin elindedir. Bu güç, örgütlü işçi sınıfının ellerindedir.
-
Önümüzde çetin bir süreç bulunmaktadır. Bu çetin sürece çok yönlü bir hazırlığın içerisine girmek, yayınlarımızı işlevli hale getirmek ve güçlendirmek en temel görevimizdir. Yerellerden, fabrikalardan yazılar, güçlü ilişkilerin kurulması, elimizdeki olanakların verimli bir şekilde değerlendirilmesi için adımlar atılmalıdır. On binlerce metal işçisinin takip ettiği yayınlarımızı, güçlü örgütlenme araçlarına çevirmek için çaba sarf etmeliyiz. Bütün yerellerden ve öncü metal işçileri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli, önerileriyle çalışmanın güçleneceğini unutmamalıdır.