İstanbul’un Tuzla ilçesi ve Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinden metal işçileri, Metal İşçileri Bülteni’nin Mart sayısı için kaleme aldıkları yazılarda, 31 Mart günü yapılacak yerel seçimleri değerlendirdi. Belediyelerde kurulu rant ve soygun düzenine dikkat çeken işçiler, seçimin çare olmadığını, yaşadıkları sorunların çözümü için işçi ve emekçilerin örgütlü mücadeleyi yükseltmeleri gerektiğini vurguladı.
“Yerel yönetim mi, rant belediyeciliği mi?”
Tuzla’dan bir metal işçisi, yerel yönetimlerin hizmet için değil rant için çalıştığına dikkat çekti. Seçimlerin kaynakları kimin sömüreceğini belirlediğini belirten işçi, şunları ifade etti:
“Belediye bütçesinin yaşanılabilir bir kent için harcanması gerekirken, bu bütçe ihaleler aracılığıyla yerli-yabancı sermaye gruplarına peşkeş çekiliyor. Hal böyle olunca seçimler, devlet ihalelerine, çılgın projelere aktarılan kaynağı kimin sömüreceğini belirliyor.”
Rant odaklı belediyecilik anlayışının kentleri yaşanamaz hale getirdiğini vurgulayan işçi, emekçilerin barınma hakkının elinden alınmasına karşın ‘imar barışı’yla kapitalistler için rant alanı açıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Şehirler, yaşanılamaz hale geldi. Yeşil alanlar, sosyal aktivitelerin yapıldığı mekanlar yerine beton yığınakları yapıldı. Her seçilen yönetimin izin verdiği kaçak, dayanıksız binalar bir bir yıkılıyor. Emekçilerin barınma hakkını elinden alan kapitalistler, imar barışı, kentsel dönüşüm derken yeni bir rant alanı açtılar. Her doğal olayda alt-üst demeden bütün yapı bozuldu. Doğal felaket yaşandığında, toplanma alanı olarak belirlenen alanlar, şehrin havasını, dokusunu bozan gökdelen ve AVM’lerle dolduruldu. İnşaat projelerinin kime pay edileceğine dair kirli pazarlıklar yürütülüyor.”
“Hiçbiri taleplerimizi karşılayamaz”
Düzen partilerinin işçilerin sorunlarına çözüm olmayacağını belirten metal işçisi, sınıf kardeşlerini rant kavgasına alet olmamaya ve gücünü birleştirmeye çağırarak şöyle devam etti:
“Sermayenin ve partilerinin rant kavgasına alet olmamalıyız. Bin bir türlü vaatle, yalanla karşımıza çıkan adayların hiçbiri bizlerin taleplerini karşılamaz. Taleplerimizi kazanmanın yolu, yerel seçimlerde verilecek oylardan geçmiyor. Fabrikalarda sömüren, bizlerden kesilen vergileri kasalarına akıtan sermayeye karşı gücümüzü birleştirmekten geçiyor.”
“Çare sandıklarda değil mücadelededir!”
Çerkezköy’den bir metal işçisi de, gündemdeki seçimin yerel yönetimlerle ilgili olmasına rağmen, havada uçuşan vaatlerin belediye sorunlarının çok daha ötesinde olduğunu söyledi.
Düzen partilerinin seçim yarışında birbirilerinin yaptığı usulsüzlükleri ortaya döktüklerine dikkat çeken işçi şunları ifade etti:
“Vaatler dışında ilginç olan bir detay daha var. Düzen partileri ve adaylarının hepsi birbirini belediyeler üzerinden yaptıkları usulsüzlükler ve rantlar üzerinden suçluyor. Hepsi birbirinin yaptıkları rantları, soygunu belgeleri ile ortaya koyuyor. Bir de utanmadan onlardan birini seçmemizi bekliyorlar. Yani hırsızlardan hırsız beğenmemizi istiyorlar.”
“Seçimlerin bizim için bir anlamı yoktur”
Belediye başkan adaylarının işçi ve emekçilerin karşısına yalanlarla çıktıklarını belirten işçi, karınlarının bu yalanlara fazlasıyla doyduğunu ifade etti ve yaşadıkları hiçbir sorunu sandıklardan çıkacak sonucun çözmeyeceğinin altını çizdi. Kim gelirse gelsin belediyelerde dönen rant ve soygunun değişmeyeceğini vurgulayan metal işçisi şöyle devam etti:
“Bu sorunların hepsinin kaynağı fabrikalarda bizleri köleliğe mahkum eden kapitalist sömürü düzenidir. İşçiler iş kazalarında ve ağır çalışma koşullarında ölüme itilirken, 65 yaşına kadar çalışmak zorunda bırakılırken, hayat pahalılığı almış başını giderken, ay sonunu getirmek artık imkânsızlaşırken, kriz koşullarında her gün işsiz kalma korkusu yaşarken bu seçimlerin biz işçiler için bir anlamı yoktur.”
Çözümün, sorunların kaynağını ortadan kaldırmak olduğunu belirten işçi, örgütlü mücadele çağrısı yaparak şunları ifade etti:
“Yaşadığımız sorunların kaynağı kapitalist para düzeni ise çözümü de onun ortadan kaldırılmasıdır. Yani işçi kardeşlerim, sorunlarımızı çözmek için yapmamız gereken, bu sömürü düzeninin kalbi olan fabrikalarımızda daha fazla mücadele etmektir. Kurulu düzenlerini en başta fabrikalarımızda sonlandırmalıyız. Çare sandıklarda değil mücadelededir!”