Türkiye geçen yazın ortasından beri gitgide etkisi artan ekonomik kriz ile karşı karşıya. Her işçinin cebindeki para da mutfağındaki aş da günden güne eriyor.
Bugüne kadar hem genel hem de genel seçimle bu durumun üzeri örtülüyor, arka plana itilmeye çalışılıyordu. 7/24 tüm burjuva ve yandaş medya bu gerçeği gizlemeye, yanıltmaya çalışsa da, bunu başaramadı. Çünkü fahiş fiyat artışları, işten atmalar, üretim duruşları, artan vergi yükü ve katmerlenen sömürü daha gerçekti.
Seçimin hemen akabinde TÜSİAD ve TOBB gibi büyük patron örgütleri, ticaret odası başkanları, iş adamı derneklerinin yöneticileri söz birliği etmiş "yapısal reform"ların bir an önce başlatılmasını istiyor! "Hazır 4,5 seçim yok hemen geçirelim" diyorlar. Erdoğan ise balkon konuşmasında "hızlaca ekonomik reformları hayata geçireceğiz" diye patronlardan aldığı mesaja cevap verdi.
Peki nedir bu ekonomik "reformlar"? 2001 krizinden sonra Kemal Derviş önderliğindeki politikalar da yapısal reformlardır! Yani bizi bugünlere getiren; özelleştirme, patronlara peşkeş ve işçilerin haklarını tırpanlama politikalarıdır. Sömürü ve köleliğe yeni bir yasal kılıf giydirmek, kalan son kırıntılara ise saldırmaktır. Patronların yıllardır istedikleri seçimlerin ardından bir kez daha teker teker açıkça ifade edildi. Peki ne istiyor bu patronlar, nedir bu refomlar?
*Patronlar bugüne kadar aldıkları yetmemiş gibi daha fazla devlet teşviki, hibesi ve kredisi istiyorlar!
*İstihdam seferberliği altında ilan edilen ancak işsizlik fonunun yağmasından başka bir şey olmayan, işsizliği azaltmak yerine patronların bedava işçi çalıştırdığı bir uygulamaya dönen durumun yaygınlaştırılmasını istiyorlar.
*Cumhurbaşkanlığının 2019 yıllık planında açıkça vurgulandığı gibi kıdem tazminatının gaspını istiyorlar. Kıdem tazminatlarının fona devredilip, bu fonun da kendilerine hediye edilmesini istiyorlar.
* Herkesin aylık maaşından gasp edilen paralarla kurulan zorunlu BES uygulamasının daha yaygın hale gelmesinin önündeki engeller kaldırılsın diyorlar.
* Emeklilik yaş ve primlerinin patronlar çıkarına bir formülle elden geçirilmesini istiyorlar. Mezarda emeklilik patronları tatmin etmemiş.
*Taşeron çalışma, çalışma yaşamının esnekleştirilmesi ile ortaya çıkan tabloda patronlar sosyal sigortalar kurumunun da kendileri için bir yük olmaktan çıkarılıp kendilerinin hizmetine açılmasını arzuluyorlar.
İşçi kardeşler, seçimden önce dedik yine yineliyoruz; “BİZ İŞÇİLERİN DERDİ SEÇİM DEĞİL GEÇİMDİR!” Ve seçimler geçti, ancak geçim derdimiz geçmedi. Seçimin ardından zam furyası başladı bile. Enflasyon rakamları durmak bilmiyor, patron temsilcileri bile enflasyonun kısa sürede düşmeyeceği, kontrolden çıkacağı görüşünde.
Yani krizin etkisi hızlanıyor, büyüyor. Artık işçileri aşan sisteminin tamamına nükseden bir hal alıyor. Patronların reform sevdası bu yüzdendir. Etkiler büyümeden kendilerine ucuz krediler bulmak, işçilerin fonlarda biriken paralarına el koyarak, işçileri ise tam bir kuralsızlığın içine iterek krizden en ucuza kurtulmayı hedefliyorlar. Hep bir ağızdan aynı şeyi istemelerinin sebebi budur.
Krizin bütün yükünü çeken biz işçiler neden hep bir ağızdan kendi taleplerimizi haykırmıyoruz?
Neden burjuva partilerinin ve onların sermayeye dönük politikalarının bizi ayrıştırmasına izin veriyoruz?
Hangi seçim hayatımızı değiştirdi?
Sırtımıza tüneyen sendika ağalarının palavralarını neden dinlemeye devam ediyoruz?
Artık kendi sınıf çıkarlarımız etrafında kenetlenmenin zamanıdır! Tıpkı patronlar gibi hep bir ağızdan sömürü, kölelik, yağma ve hayat pahalılığına DUR deme, BİRLİK olma zamanıdır. Bu kriz ve sömürü düzeninden ancak birlik olarak, birlikte mücadele ederek kurtulabiliriz.
Metal İşçileri Birliği