Ege İşçi Birliği üyesi olan ve gemi söküm işçilerinin direnişine destek olduğu için işten atılan CMS işçisinin yaptığı konuşmayı yayınlıyoruz…
“Bu benim ilk işten çıkarılışım değil. Daha önce de belli deneyimlerden bahsettim, bu deneyimlerden dolayı daha önce de işten çıkarıldım. İşin doğasında bu var. Ya şunu deseydik habire işten çıkarılıyoruz nasıl geçiniyoruz desek. Bu sefer her girdiğimiz işyerinde her çarkın işleyişine başımızı eğip devam edecektik.
Burada bazen konuşurken geçmiş işçi direnişlerinden bahsediyoruz. Kavel’den, grev hakkının ve 8 saat çalışma hakkının nasıl kazanıldığından bahsediyoruz. Bugün belli haklarımız varsa hangi bedeller ödenerek kazanılmış bundan bahsediyoruz. Mesela Kavel işçileri günlerce direnmiş Türkiye işçi sınıfına grev hakkını kazandırmış. Bir Kavel işçisi günlerce süğren direnişte defalarca dayak yediklerini, defalarca göz altına alındıklarından, defalarca umutsuzluğa kapıldıklarından, defalarca patronun aralarına birilerini katmaya çalıştıklarından bahsediyor. Sonra ona bir soru soruyorlar “Peki sen bu direnişten ne öğrendin” diye. O da bir tek şey söylüyor: “Ben arkadaşlarıma yalan söylememeyi öğrendim”
Ben buraya omuzumda bir onur apoleti ile geldim. Ben buraya gelmeseydim Ahmet’i, Haydar Abi’yi, Cemal abiyi, bu kadar değerli insanı tanıyamazdım. Ben böyle bir okulda dokuz gündür öyle güzel bir eğitim gördüm ki, buradaki eğitimi hiçbir servete değişemem. Siz öyle ya da böyle 22 firma bir araya gelmeyi başardınız. Ortak taleplerinizi belirlediniz, dün hayal edemeyeceğiniz şeyleri yaptınız. Evet bugün bu noktaya geldik. Ama bu noktaya gelmeseydik, daha ilerisini de yapamayız.
“En büyük eksikliğimiz örgütsüzlüğümüz”
En büyük eksikliğimiz örgütsüzlüğümüz. Yaşadığımız deneyimlerde bazı şeyler zorumuza gidecek, eksiklikler zorumuza gidecek, daha dün yanımızda bizden daha fazla bağıran arkadaşın gitmesi zorumuza gidecek. Şu direnişten ve deneyimden ders çıkarmayı unutmayalım. Bizler işçiyiz. Burası olmazsa yarın başka yerde çalışmaya devam edeceğiz. Aynı sömürü şartlarında ezilmeye devam edeceğiz. O sömürü şartlarında bizlerin örgütlenmesinin daha güçlü bir zemini var. Bugün elinizde hiç olmayan bir deneyim var. Sömürü şartlarına karşı örgütlenebileceğiniz bir deneyim.
Siz gemi sökümde 9 günlük bir direniş deneyimi yaşadınız. Eksiği gördünüz, gediği gördüğünüz ama en çok daha bir patronun 50 tane oyunu olduğunu gördünüz. İşçiyi 50 yerden bölmeye çalışacağını gördünüz. İçinize ajan sokabileceğini, polislerin onların arkasında durduğunu gördünüz. Yasaların onların arkasında olduğunu gördüğünüz. Ders çıkartmanız gereken nokta bu!
Eğer patronlar, devlet, amirler, yasalar, mülki amirler işçiye karşıysa işçinin kendi içinde yaşadığı her dersten deneyimden çıkarmalı ki bir daha karşısına çıktığında daha iyisini yapabilsin.
Sizden ricam bu saatten sonra birileri içeri girecekse birbirimizin yüzüne bakarak helalleşerek bunu yapalım. Kenarda köşede konuşarak, gece içerde işi bitirerek sabah buradan giderek yapmayalım. Birbirimizin yüzüne bakalım, o şartlarda çalışalım, o çarklara girelim ama o çarkların bize dayattığı şartları kabul etmeyelim. Bu deneyimi unutmayalım, daha iyisini, güçlüsünü nasıl yaparız diye düşünelim.
“Korkuyu yaratanda bu düzenin kendisi”
Dönenlerin birçoğu “patronların yanındayım” diyerek dönmedi. Bugün patronlar düzeninin işçilere dayattığı işsizlik, geleceksizlik korkusundan, çocuğuma ekmek götürememenin veyahut da kendi karakterinin kaldıramadığı zeminin korkusundan geri döndüler. Bu korkuyu yaratan da bu düzenin kendisi. Biz bu düzene karşı o korkuyu yenecek örgütlenmeler yaratmak zorundayız. Tabandan örgütlenmeliyiz. Yan yana çalıştığımız arkadaşımızla “nasıl yaparız” diye konuşmalıyız. Hayatın gerçeği bu, biz işçiyiz. Bu düzen sürdüğü sürece ezen ve ezilen arasında kavga da sürecek.
“Yarınımızı aydınlatmanın yolu bugünden dersler çıkararak ilerlemektedir”
Aliağa’da eylemimizi yaptık. Artık Aliağa halkı gemi söküm işçisini tanıyor, ne koşullarda çalıştığını biliyor. Sloganımız hala geçerli “Yılgınlık yok, direniş var”. Şu an yılgınlık halindeyiz ama yılgınlık halinden ders çıkaramazsak yarınımız daha karanlık. Yarınımızı aydınlatmanın yolu bugünden dersler çıkararak ilerlemektedir.
Aralarında konuşan arkadaşlarımız bu duruma gelmişse buraya da gelsin, megafonu alsın eline, helalleşsin, yüz yüze baksın öyle ayrılsın. Helalleşerek ayrılmak da oraya gittiğinde her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Bu deneyimden dersler çıkararak ve içeri girip sessiz sessiz de olsa ellerimizi tutalım, sessiz sessiz de olsa omuz omuza verelim, sessiz sessiz de olsa Aliağa’da bir kahvede buluşmaya devam edelim. Patronun aramıza ajan sokamayacağı, mevcut düzenin saldırılarına karşı işçinin kendini nasıl koruyacağı şekilde daha sağlam nasıl yaparız onun planını yapalım.
Gördünüz sizden kuruş almadan sabahını akşamına katan yanınızdan ayrılmayan avukatlar var, devrimci ve sosyalist arkadaşlar buraya geldi. Bu insanlar Türkiye işçi sınıfının tarihini okuyan, direnişleri izleyen, destekleyen arkadaşlar buradaydı.
“Sizden bir kez daha öğrendik”
Biz de kendi tarihimizden işçi sınıfının tarihinden öğrendik. Sizden bir kez daha öğrendik. Sizin gibi onurlu bakan, ışıklı gözler gördük. Bu ülkede emekçiler eğer kurtulacaksa işçi ve emekçilerin mücadelesi ile kurtulacak. Çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak isteyen herkes bu sermaye düzenine karşı mücadele etmekten başka çare yok. Sonuna kadar yanındayız. Bundan sonra da kopmayacağız. Dersler çıkararak daha güçlüsünü yapacağız. Hepinizin emeğine, gözlerindeki ışığa sağlık. Direnen işçi sınıfına selam olsun.”
Kızıl Bayrak / İzmir