Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugün toplanıyor. İşçi ve emekçilerin büyük bir bölümünün mahkum edildiği sefalet ücretinde temmuz zammı gündemde. Hükümet, kapitalistler ve güya işçileri temsil eden Türk-İş yan yana gelerek bir kez daha milyonların gözleri önünde, hepimizin bildiği bir gerçeği yeniden gizlemeye çalışacaklar. Bir-iki kez toplanıp, çaylar içilecek sonra Saray’da belirlenen miktar yine Saray’ın başı tarafından “büyük bir lütuf”muş gibi kamuoyuna açıklanacak. “Kimseyi enflasyona ezdirmedik” propagandası eşliğinde asgari ücrette yeni bir sefalet düzeyi belirlenecek.
Ülkeyi harabeye çeviren, sermaye büyürken işçi ve emekçilere yoksulluk, sefalet ve kölece çalışmayı dayatan, emekçilerin alınterinden oluşan devlet hazinesini kapitalistlerin arpalığı haline getiren, yeni yetme zenginler türeten AKP gericiliği, yine kendinden bekleneni yapacak. Bol reklam, dozajı artırılmış propaganda ve manipülasyon ama “dengeleri” gözeterek belirlenecek açlık koşulları…
Sermaye temsilcisi TİSK ise şimdiden bilinen tekerlemelerini yinelemeye başlamış bulunuyor. Asgari ücrete “ara zam konusunda olumlu” baktıklarını, hatta “bayramdan önce süreci noktalamak istedikleri” gibi içi boş söylemler her yanda. Ama esas dert, teşviklerin artırılarak devam etmesi, "sürdürülebilirlik", "rekabet edebilirlik" tanımlamalarının arkasına gizlenmiş ucuzun da ucuzu işçilik dayatması…
Masada işçiler adına oturduğunu ifade eden ve bostan korkuluğu olmak dışında bir vasfı olmayan Türk-İş yöneticilerinden "kırmızı çizgi" diyerek “açlık sınırını” işaret etmek dışında henüz bir açıklama yok! Zaten önlerine konulana boyun eğmek dışında başka yaptıkları bir şey de yok. Durumu kurtarmak için “imzalamıyoruz” söylemi, bu ağalar için durumu artık “kurtarmıyor.”
Yoksulluk sınırının 33 bin TL, açlık sınırının ise 10 bin TL’yi aştığı bu koşullarda, ardı arkası kesilmeyen yeni zamlar sefaleti derinleştiren bir rol oynuyor. Her yeni sefalet ücreti belirlemesinin imzaları kurumadan güya “refah seviyesi” diye propaganda edilen rakamlar açlık sınırının altına düşüyor. Bu kez de bunun ötesi olmayacak. İnsanca yaşanılabilir bir ücret, insanca yaşanılabilir koşullar ancak işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi ile olanaklı olabilir. Sefalete mahkum edilmek istenilen milyonlar, asgari ücret masasında temsil edilmediklerini bilmeli, esas belirleyici olanın fabrikalarda birleşerek mücadele etmek olduğunu görmelidir.