Asgari ücrette sefalet oranı bu kez “bayram müjdesi” olarak açıklandı. Emek düşmanı AKP gericiliğinin yarattığı ekonomik yıkım tablosunun faturası işçi ve emekçilere kesilmeye devam ediyor. Durdurulamayan enflasyon, artan hayat pahalılığı milyonlarca insanın açlık ve sefaletini pekiştiriyor. En temel insani ihtiyaçları dahi karşılamak birçok kişi için artık “lüks” durumunda. Bu yıkım atmosferi içinde, kriz dönemlerini simsarlığa çeviren işbirlikçi ve yabancı sermaye, büyüyerek kâr oranlarını artırıyor. Büyük bir bölümü işçi ve emekçilerin sırtından toplanan vergilerle oluşan hazine, yine sermayeye teşvik olarak aktarılıyor. İşçi ve emekçilerin payına ise her geçen gün daha fazla çalışmak, uzayıp giden mesailer, ağırlaşan çalışma koşulları ve “sudan ucuz işçilik” düşüyor.
Bir kez daha gündeme getirilen asgari ücret tiyatrosunda yine aynı senaryo sahneye konuldu ve hızlandırılmış turlarla sefaletin sefaleti tescillendi. İşçi, sermayedarlar ve hükümet adına masada olanların mutabakatı içinde belirlenen yeni sefalet ücretinin %34 artışla 11 bin 402 TL olduğu ifade edildi. Kapitalistlere verilen asgari ücret desteğinin ise 400 TL’den 500 TL’ye çıkartıldığı söylendi. Görünen o ki, masadaki herkes tablodan memnun ve mutluluğunu göstermekten geri durmuyor. Başta gerici-faşist rejimin şefi olmak üzere birbirlerine teşekkür üstüne teşekkür ediyorlar.
Peki asgari ücret ile yaşamak zorunda olan milyonlarca işçi açısından gerçek tablo ne? Masada güya işçileri temsilen bulunan Türk-İş’in araştırmasına göre, mayıs ayı açlık sınırı 10 bin 360 TL. Yoksulluk sınırı ise 33 bin 740 TL. Bekar bir işçinin yaşam maliyeti ise 13 bin 440 TL. Mayıstan bugüne, özellikle seçimlerin hemen ardından başlayan zam sağanağı, döviz artışları, Türk-İş’in mayıs ayı için açıkladığı bu rakamları dahi kuşa çevirmiş bulunuyor. TÜİK gibi rakamlara takla attırarak yeni asgari ücret oranını “enflasyona ezdirmemek” olarak duyurmak sadece yeni bir yalan olabilir. Bu ülkenin işçi ve emekçilerinin yarısından fazlasının mahkum edildiği asgari ücrette yeni belirlenen oran açlık sınırıdır ve mutluluk dile getirenlerin hepsi işçilerin sefaletine gülümsemektedirler. Kısa bir süre içinde belirlenen miktarın çok daha fazla eriyeceği herkes tarafından kabul görürken, yapılan açıklamalar artık işçi ve emekçilerle dalga geçmek anlamına gelmektedir.
Altı çizilmesi gereken önemli bir diğer nokta ise, yaşanan ekonomik dengesizlikleri, kaos ortamını fırsata çevirerek ucuz işçiliği yaygınlaştırma adımları “başarıyla” atılmaktadır. Sendikalı işyerlerinde alınan ücretler bir kez daha asgari ücret ve biraz üstü denebilecek noktaya gerilemiştir. Sendikal bürokrasinin imzaladığı sözleşmeler çöp olurken, ülkenin işçi ve emekçilerinin neredeyse tamamına yakını asgari ücret dolayında çalışmak ve yaşamak zorunda bırakılmıştır.
Bu tablonun oluşumunda sermaye ve AKP gericiliği kadar her tondan sendikal bürokrasisi de sorumludur. Ülkenin en büyük işçi sendikasının başında bulunan ağaların her asgari ücret sürecinde ortaya koydukları tutumun içler acısı halini biliyoruz. Saray’a yaranmak bu ağaların temel işiyken, ara sıra durumu kurtarmak için “boş efelenmeler” dışında attıkları hiçbir adım yok. Başta kendi üyeleri olmak üzere, işçilerin içine hapsedildiği sefalet ücretlerini olumlamak, sermayenin ihtiyaçlarını öncelik haline getirmek ve işçileri hareketsiz kılmak bu ağaların esas misyonudur. Hak-İş’i AKP payandalığı dışında işçileri etkileyen gündemlerde saymak bile gereksiz. Geriye bir de DİSK kalıyor. Güya “mücadeleci” olmakla övünen, tarihini ikide bir hatırlatarak gururlanan DİSK bürokratları ise keskin açıklamalar dışında bir şey yapmıyorlar. Asgari ücretin ne kadar olması gerektiğini söylemek sınırında kalan bir “mücadeleyi” temsil ediyorlar.
Yeni asgari ücret oranlarından AKP memnun, sermaye örgütleri memnun, Türk-İş kazasız-belasız bir süreci daha geride bırakabildiği için memnun! Masada bulunan şer üçlüsünün memnuniyeti, görevlerini yerine getirerek açlığın-yoksulluğun yaygınlaşmasındandır. Asgari ücrete mahkum edilen milyonlar, ücretleri asgari ücret düzenine düşen sendikalı işçiler “insanca yaşanılabilir bir ücret” için birliğini kurup mücadeleye girişmedikçe tablo değişmeyecek.