Asgari ücret tespit komisyonu, yaptığı birkaç göstermelik toplantının ardından yeni ücreti bir önce belirlemişti. Yapılan zammın ardından asgari ücret 11 bin 402 liraya çıkarıldı. Ankara’daki 1100 odalı sarayının günlük masrafı 22 milyon lira olarak hesaplanan Tayyip Erdoğan, zamlı asgari ücreti “işçilere müjde” diye açıkladı. Bazı yandaş kapitalistler, asgari ücretin bu haliyle kendilerini zorlayacağını iddia ettiler. Oysa temmuz ayından itibaren geçerli olacak bu “yüksek” ücret, 31 Temmuz itibarıyla açlık sınırının altında kaldı. İşçilerin en erken 1 Ağustos’ta alacağı asgari ücret, belirlendiği günden bu yana büyük oranda eridi.
Türk-İş her ay açlık ve yoksulluk sınırını belirleyen bir açıklama yapıyor. Belirtelim ki, Ergün Atalay başta olmak Türk-İş şeflerinin çoğu Saray rejiminin dalkavuklarından oluşuyor. Yani açlık ve yoksulluk sınırını hesaplayan konfederasyonun egemenlerle ya da Sarayla bir sorunu bulunmuyor.
Türk-İş'in "Açlık ve yoksulluk sınırı araştırması" Temmuz 2023 sonuçları, işçiler için durumun günden güne vahimleştiğini ortaya koydu. Buna göre, bu ay 4 kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması, yani "açlık sınırı" 11 bin 658 lira oldu. bu durumda işçilerin alacağı 11 bin 402 liralık asgari ücret ilk günden açlık sınırının altında kalmış oldu. Daha önce bir-iki ay açlık sınırının biraz üstünde seyreden asgari ücret, bu defa tek bir gün bile açlık sınırının üstünde kalamadı. Zira ilk zamlı ücret 1 Ağustos’tan itibaren alınabilecek.
***
Rejimin dayattığı sefalet “olağan” hale gelince yoksulluk sınırını kimse konuşmaz oldu. Çalışanların yüzde 50’sinden fazlası asgari ücretli, asgari ücret ise açlık sınırının altında kalınca, yoksulluk sınırı işçiler/emekçiler için ulaşılması hayal olan bir gelir düzeyi haline geldi. Zira gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu olan harcamaların toplamına denk gelen "yoksulluk sınırı" Temmuz ayı itibarıyla 37 bin 974 liraya ulaşmış.
Bu hesaplamayı yapan Türk-İş’in şefleri, asgari ücret tespit komisyonunda güya işçileri temsil etmek için yer alıyorlar. Ancak asgari ücretin düşüklüğü, bu bürokrat takımının Saray rejimi ve kapitalistler tarafından kullanılan figüranlardan ibaret olduğunu gösteriyor. Öyle ki, artık açlık sınırı üzerinde kalacak bir asgari ücret bile talep edemiyorlar. AKP-MHP rejimi ile asalak kapitalistler ise, işçilerin ücret ve sosyal haklarını kemire kemire asgari ücreti açlık sınırının altında sabitlediler. Buna rağmen hem Saray rejiminin görevlileri hem bazı kapitalistler “asgari ücret zammı tüketimi arttıracağı için enflasyon yükselecek” diye küstahça açıklamalar yaptılar.
***
Ücretli/maaşlı çalışanların milli gelirden aldıkları payı %35’lerden %25’lere kadar düşüren AKP-MHP rejimi, işçi sınıfını asgari ücretle çalıştırmayı, asgari ücreti ise açlık sınırının altında tutmayı ‘olağan’ hale getirme hedefine giderek yaklaşıyor. Son hesaplamalara göre çalışanların %50’den fazlası asgari ücret alıyor. Bu ücretin atlında çalışan yüz binlerce işçi olduğunu da vurgulamak lazım.
İşçilerin açlık sınırı altında bir ücretle çalıştırılması sadece Saray rejiminin körüklediği kapitalizmin krizinden kaynaklanmıyor. İşçi sınıfının “yerli/milli” AKP-MHP rejimini örgütlü mücadele ile basınç altına almaması, saraylarında sefahat sürenleri azdırdıkça azdırıyor. İşçi sınıfı örgütlenip kendisine bu onur kırıcı ücreti reva görenlerin yakasına yapışıp hesap soramazsa eğer, yazık ki daha ağır sonuçlara katlanmak zorunda kalacaktır.