Covid-19 salgınıyla birlikte karantina sürecine giren toplumda kadına yönelik şiddet ciddi bir oranda arttı. Kadınlar sadece ev içinde değil, iş ortamında da şiddete maruz kalıyorlar. Geçtiğimiz günlerde basına yansıyabilen son örneklerden birinde, İstanbul’da özel bir hastanede çalışan kadın doktor, meslektaşı olan bir erkeğin saldırısına uğradı.
Gerek sağlıkta şiddete gerek kadına yönelik şiddete karşı mücadele için oluşturulmuş mekanizmaların işlemediğinin gün yüzüne çıktığını belirten Türk Tabipler Birliği (TTB), olayla ilgili yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Olayın mesai dışı saatte olması nedeniyle Beyaz Kod verilmesinin engellenmesi, çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu kolluk görevlilerinin saldırgan erkeği kollayan tutumları, işyerinde kadın meslektaşımızın izin alamadığı gibi başhekim tarafından şiddet uygulayan kişiyle aynı yerde çalışmaya zorlanması duyarsızlığın boyutlarını ortaya koymaktadır. Yetkililer derhal sorumlu oldukları alanlarda kadına yönelik şiddet ve sağlık çalışanına şiddetle ilgili görevlerini yerine getirmeli ve eksikliklerini gidermelidir.”
Covid-19 salgını sürecinde en yoğun çalışan kesimlerden birini sağlık emekçileri oluşturuyor ve istatistiklere göre sağlık alanında son yıllarda kadın çalışan sayısı büyük bir artış gösteriyor. TÜİK’in verilerine göre kadınlar, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri alanında çalışanlarının %65,5’ini teşkil ediyor. Tesadüf olmayan ya da kadınların toplumsal üretime katılması için planlanmayan bu artış, tam olarak toplumsal cinsiyet ayrımının bir sonucu. Sağlık sektörü ise bu ayrımcılığın ön planda olduğu bir alan.
Birgün gazetesine röportaj veren sağlık emekçisi Burcu Özdoğan sağlık emekçilerinin hayatlarını tehlikeye atarak çalışmalarını herkesin gururlanarak izlediğini ama gerçeklerin o kadar pembe olmadığını vurguluyor. Tüm ülkede kısıtlı sağlık ekipmanlarıyla müdahale edildiğini belirten Özdoğan, sağlıkta şiddet konusunda şunları söylüyor:
“Kişisel koruyucu ekipmanların eksikliği çalışanların sağlığını ve hasta sağlığını tehlikeye atıyor. Artan acil başvuruları ve hastaların sağlık hizmeti konusunda kışkırtılmış taleplerinin karşılanması konusunda ısrarcı olması sağlıkta şiddeti körüklüyor. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin odağında kadın çalışanlar bulunuyor ve alınan ‘önlemler’ çalışanları korumakta yetersiz. İzole edilen hastalar ve hasta yakınları şiddete eğilimli hale geldi. Bu durum sağlık çalışanlarını şiddetle karşı karşıya getiriyor. Acilen sağlıkta şiddete yönelik köklü önlemler alınmalı, kadın çalışanlar öncelikli olmak üzere çalışanlar için güvenli çalışma ortamları oluşturulmalı.”
Kapitalizmde zaten çifte sömürüye ve şiddete, hakaret ve ayrımcılığa maruz kalan kadınlar, korona salgının da en çok mağdur ettiği toplumsal kesimdir. Buna ancak tüm işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle son verilebilir.