Bir dinci-gericilik koalisyonu olan T. Erdoğan AKP’sinin temel önceliklerinden biri, her aracı kullanarak ilkel ideolojisini topluma dayatmaktır. Ortaçağ artığı bu ideolojiyi yaymanın temel araçlarından biri de vakıflardır. Bu kurumların karanlık dehlizlerine hapsedilen küçücük çocukların zihni, ortaçağ artığı ideoloji tarafından esir alınmak isteniyor. Gece-gündüz bu kurumlarda tutulan çocuklar, yoğun bir beyin yıkama programına tabi tutuluyorlar. Öyle ki, 4-5 yaşındaki küçük kız çocuklarına bile bu vakıflarda türban taktırılıyor.
Bu kurumlar toplu çocuk tecavüzleri açığa çıktığı zaman tartışılıyor. Özellikle Ensar vakfında açığa çıkan toplu tecavüz olayı örneğinde olduğu gibi. Bu kirli işlevlerinin yanı sıra, vakıflar birer rant alanıdır aynı zamanda. Yağma sisteminden pay aldıkları gibi, yurtlarında gerici ideolojik beyin yıkama seanslarına maruz kalan çocukların ailelerinden de alıyorlar. Bu tür vakıfların ticari faaliyetleri de var. Yani bir taraftan çocukların zihinlerine ideolojik zehir akıtıyor bir taraftan da saray rejimine hizmet etmenin karşılığında akçeli işlerle iştigal ediyorlar.
T. Erdoğan’ın çocukları dahil AKP’liler tarafından kurulan onlarca vakıf var. İşte T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduktan sonraki ilk işlerinden biri bu vakıflara yeni ayrıcalıklar tanımak oldu. Örneğin son 6 yılda 43 vakfa vergi muafiyeti tanındı.
Tahmin edilebileceği üzere ayrıcalık, öncelikle T. Erdoğan’ın çocukları, damatları, yakınları ya da yandaşlar tarafından kurulan vakıflara tanındı.
BirGün’den İsrail Arı’nın haberine göre, ayrıcalık tanınan vakıfların listesi özenle hazırlanmış: “Binali Yıldırım’ın onur üyesi olduğu Erzincan Kültür ve Eğitim Vakfı, eski Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın Mütevelli Heyet Başkanı olduğu Türk Dünyası Vakfı, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından kurulan Medipol Üniversitesi’nin kurucu vakfı Türkiye Eğitim, Sağlık, Bilim Ve Araştırma Vakfı (TEBA) ve AKP Ankara İl Başkan Yardımcısı Cemalettin Kömürcü’nün başkanı olduğu Türkiye Verimlilik Vakfı…” Liste öylece uzayıp gidiyor.
Asgari ücretin önemli bir kısmına işçilerin eline geçmeden -vergi diye- el koyan sermaye rejimi, kirli işler çeviren vakıflara vergi muafiyeti tanıyor. Oysa bu vakıfların gelirleri kontrol edilmediği gibi ellerinde biriken devasa servetten de vergi alınıyor. Kapitalistler gibi, ayrıcalıklı vakıflar da işçi sınıfının ürettiği artı-değerin yağmasından pay alıyor.