Sarayın vakıflarına yağmadan büyük pay

TÜGVA-TÜRGEV ikilisi ile onlarca çocuğa tecavüz edilmesiyle adı anılan Ensar ve İlim Yayma Cemiyeti adlı dört vakfa aktarılan para devasa bir boyuta ulaştı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 24 Ekim 2021
  • 17:20

Bir Amerikan projesi olarak kurulan AKP, aynı zamanda bir vakıflar, cemaatler, tarikatlar çatısı da oldu. Adım adım iktidarı ele geçirirken, gericilik yuvası bu kurumları hem küçük çocukları ve gençleri ortaçağ artığı ideolojiyle zehirleme hem rant elde etme alanı olarak kullandılar. Bu süreçte pek çok yeni vakıf ya da dernek kuruldu. Hem yerel yönetimlerin hem devletin birçok imkanı bu kurumlara peşkeş çekildi. Semirdikçe semiren bu kurumlar, bir tür asalaklar yuvası haline getirildi. 

Yandaşların yanı sıra AKP şefinin çocukları da bu işte önemli bir rol oynadı. Yağma/talan düzeni en çok onların yönetiminde bulundukları vakıflara ayrıcalık tanıdı. Örneğin büyük şefin oğlu Bilal Erdoğan hem TÜGVA hem TÜRGEV yöneticisi. Bu iki vakfa her yıl devasa bir kaynak aktarılıyor. İşsizlik, yoksulluk, sefalet alabildiğine yayılırken bakanlıklar, belediyeler ve “iş adamı” kılıklı bazı tipler vakıflara büyük bir servet aktardılar/aktarıyorlar. Talanda o kadar pervasızlar ki, mahkeme kararına rağmen TÜGVA’cılar Adalar iskelesinin ikinci katını işgal etmeye devam ediyor. 

TÜGVA-TÜRGEV ikilisi ile onlarca çocuğa tecavüz edilmesiyle adı anılan Ensar ve İlim Yayma Cemiyeti adlı dört vakfa aktarılan para devasa bir boyuta ulaştı. BirGün’den Mustafa Kömüş’ün haberine göre, bu yıl Gençlik ve Spor Bakanlığı bu vakıflara öğrenci başına aylık 770 TL ödüyor. 4 vakfa aylık 36 milyon 365 bin TL kaynak aktarılıyor. Yıl sonuna kadar ise aktarılacak toplam miktar, 436 milyon 380 bin TL’ye ulaşacak.

Bu devasa serveti sadece bir bakanlık aktarıyor. Oysa bu gericilik yuvalarına diğer bakanlıklar ve AKP’li belediyeler tarafından da büyük kaynaklar aktarılıyor. Yüzlerce öğrenci yurduna sahip olan bu vakıflar, oradan da büyük bir rant elde ediyorlar. 

Yağma ve talan düzeninden beslenen bu gericilik yuvalarının şefleri son dönemde tedirgin olmaya başladılar. Zira saray rejiminin çökmesi durumunda hem hortumları kesilecek hem Adalar iskelesi örneğinde olduğu gibi, işgal ettikleri binaları boşaltmakla yüz yüze kalacaklar. Bu kurumları yöneten saray beslemeleri işledikleri suçlardan dolayı yargılanırlar mı bilinmez. Buna rağmen kurdukları saltanatın çökmesi kaçınılmazdır. Bunun farkına vardıkları için yağmadan daha çok pay alma telaşına düşmüş görünüyorlar.