Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) orman yangınlarıyla ilgili açıklamasında “Türkiye, iklim krizi ve ekolojik tahribatın sonuçlarını en ağır biçimde yaşayan ülkelerden biri olmasına karşın iktidar durumun vahametini kavrayabilmiş değil” vurgusu yaptı.
Yangınlar iklim krizinin kaçınılmaz bir sonucu
“İklim krizi ve ekolojik tahribatın yıkıcı etkilerine karşı önlem almamak ve mücadele etmemek hak ihlalidir” başlıklı açıklamada, günlerdir söndürülemeyen orman yangınlarının nedeninin iklim krizi olduğu vurgulanarak AKP-MHP iktidarının sorumluluğuna dair şu ifadeler kullanıldı:
“Günlerdir hem iklim krizi ve ekolojik tahribatın hem de siyasal iktidarın demokrasi ilkelerini, temel hak ve özgürlükleri hiçe sayan, neoliberal ve kutuplaştırıcı politikalarının yıkıcı sonuçlarını en ağır haliyle yaşıyoruz. Bir yandan ulusal felaket boyutuna varan orman yangınları ve seller ile baş etmeye çalışırken, diğer yandan bizi toplum olarak bir arada tutan tüm değerlerin ayaklar altına alınışının derin üzüntü ve kaygısını taşıyoruz.
“Türkiye toplumunu adeta nefes alamaz hale getiren, siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, iklimsel ve ekolojik boyutları olan, ağır bir kriz hali olarak tanılayacağımız bu durumun işaretlerini bir süreden beri güçlü bir şekilde almaktaydık. Orman alanlarının ve su kaynaklarının sermayenin çıkarları doğrultusunda hızlı ve yoğun tahribi ile birlikte yaşanan kuraklıklar, yaygınlaşan ayırımcı ve nefret söylemi ile birlikte artan ırkçı saldırılar, kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet, Marmara Denizi’nde yaşanan musilaj sorunu, suç örgütleri ile girilen ilişkiler sonucu siyaset kurumlarında ve aktörlerinde görülen ağır çürümüşlük, yönetilemeyen pandemi, durdurulamayan hayat pahalılığı, birbiriyle ilişkili ve bağlantılı bu işaretlerden bazılarıdır.”
“Devlet görev ve sorumluluklarını yerine getirmiyor”
İklim krizinin Türkiye’ye özgü olmadığına değinilen açıklamada, dünya genelinde kapitalist-emperyalist devletlerin kâr hırsıyla önlem almadıkları belirtildi. Bu nedenle iklim krizinin her gün daha da derinleştiği vurgulanan açıklamada devletin sorumluluğu şu şekilde ifade edildi:
“Devletlerin kendi yurttaşlarına karşı birinci görevi, onların can ve mal güvenliklerini sağlamak, hakların hayata geçirilmesini güvence altına almak ve sürdürmektir. Ayrıca, gelecek kuşakların haklarını da gözeterek, bir parçası olduğumuz çevreyle ve çevrenin/ekosistemlerin canlı ve cansız bileşenleri ile uyumlu bir şekilde sürdürülebilir bir yaşamın sağlanması da devletlerin görev ve sorumluluğudur.
“Oysa son haftalar içinde Türkiye’nin vicdanı adeta yangınlarda yanıp sellerde boğuluyor ve devlet erkini kullananlar sözü edilen bu görev ve sorumlulukları hiçbir şekilde yerine getirmiyor.”
Yapılması gerekenler
Açıklamanın sonunda ise yapılması gerekenler şu şekilde aktarıldı:
“Sonuç olarak ifade etmek isteriz ki; yaşanan tüm ihlallerin ve hak kayıplarının üstü yine cezasızlık zırhı ile örtülmemeli, süreç hızlı, şeffaf ve etkin bir şekilde soruşturularak sorumlular açığa çıkarılmalıdır. Aynı şekilde, yangınla mücadele konusunda yaşanan eksikliklerden sorumlu olanlar da açığa çıkarılmalıdır. Yanı sıra, yangınla mücadele için acilen şeffaf ve katılımcı (yurttaşları, sivil toplumu ve yerel yönetimleri dahil eden), bilimsel yöntemleri, temel hak ve özgürlükleri gözeten, toplumu doğru ve hızlı biçimde bilgilendiren yeni bir kriz yönetimi oluşturulmalıdır. Öte yandan bir dakika dahi yitirmeksizin, artan şiddetiyle devam edeceği bilimsel olarak da kesinleşmiş iklim krizi ve ekolojik tahribatın yıkıcı etkilerine karşı başta bilim insanları, ilgili uzmanlar, sivil toplum örgütleri ve dezavantajlı gruplar olmak üzere, tüm toplumsal kesimlerin aktif katılımıyla kapsamlı plan ve programlar geliştirilmeli, yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçeklerde acil eylem durumuna geçilmelidir.”