İHD’den rapor: “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi hak ihlalleri”

İHD Diyarbakır Şubesi 2021’in ilk 6 ayında bölgede gerçekleşen hak ihlalleri raporunu düzenlediği basın toplantısında açıkladı.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 23 Ağustos 2021
  • 19:52

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi şube binasında düzenlenen basın toplantısıyla “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2021 Yılı İlk 6 aylık İnsan Hakları İhlalleri Raporunu” açıkladı. Yasaklamalardan kaynaklı meydana gelen ihlaller, kadına yönelik şiddet gibi ihlal başlıklarında önemli artışlar yaşandığı ifade edilerek şunlar belirtildi:

“Bölgemizde ve ülkemizde, siyasal ve toplumsal sorunların çözümü için gerekli olan diyalog ve müzakerelerin askıya alındığı, hukuk ve insan hakları politikalarının esas alınmadığı bir dönemden geçiyoruz. Şiddet ve baskıya dayalı yöntemler ve politikalar uygulandıkça birçok alanda ihlallerin artış gösterdiği gözlemlenmektedir. Siyasi iktidarın Kürt meselesi başta olmak üzere ulusal ve uluslararası tüm sorunları, güvenlikçi ve otoriter bir bakış açısı ile baskı ve kontrole dayalı yöntemlerle çözmeye çalışması bu vahim tabloyu ortaya çıkarmaktadır.

“Muhalif kesimlere yönelik, özellikle Kürt siyasetçi ve hak savunucularına yönelik baskı politikalarında en son HDP’ye açılan kapatma davası bu politikanın son halkası olmuştur. Özellikle erken seçim tartışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde, HDP’ye yönelik kapatma davası, parti yöneticileri, üyeleri ve aktivistlerine yönelik özellikle yargı eli ile yürütülen baskı politikalarına en kısa sürede son verilmelidir.”

Pandeminin hak gaspları için bahane olarak kullanıldığı vurgulanan raporda “En az 147 yurttaş gözaltı birimlerinde, ev baskınları, sokakta, cezaevinde işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Yine 7 yurttaş kendilerini kolluk gücü olarak tanıtan kişilerce kayıt dışı gözaltı ve sorgulamayla muhbirlik dayatmalarına maruz kalmış, 5 kişi de çeşitli biçimlerde tehdit edilmiştir.” denildi.

Hapishanelerde hak ihlalleri

Raporda hapishanelere ilişkin olarak şu bilgilere yer verildi:

“Raporumuzda, hapishanelerde ihlallerin belirgin olarak artmaya devam ettiği görülecektir. 2021 yılı başında çıkarılan yönetmelikle ve İdari uygulamalar neticesinde artış gösteren başta sürgünler ve işkence olmak üzere, pek çok konuda ihlaller meydana gelmektedir. Çıkarılan yönetmeliklerle ile süregelen infazdaki adaletsizlik derinleştirilmiş, idari gözlem kurulu raporuna istinaden cezasının infazını tamamlamış mahpuslar keyfi idari kararları ile cezaevinde tutulmaya devam edilmektedir. Bu durumun anayasanın kanunilik ilkesine aykırı olduğunu kişi özgürlüğü ve güvenliğe hakkının ağır ihlali olduğunu belirtmek istiyoruz. 2021 yılı ilk 6 ayında bölgede bulunan cezaevlerinde en az 67 politik mahpus, hiçbir gerekçe gösterilmeden veya politik tutumlarından sorumlu tutularak, ailelerinden uzak illerde bulunan hapishanelere sürgün edilmişlerdir. Yine 50 siyasi mahpus, cezaevinde veya nakil sırasında, cezaevi idaresinin işkence ve kötü muamelesine maruz kalmıştır. Mahpusların sağlık ve iletişim hakları ihlal edilmekte, çeşitli disiplin suçları ile tecrit ve izolasyona tabi tutulmaktadır. Özellikle sağlık hakkı ihlalleri hala devam etmektedir. Derneğimiz Genel Merkezi’nin hapishanelerdeki ‘Ağır Hasta ve Hasta Mahpus Listesi 2020’ verilerine göre, Türkiye hapishanelerinde halen 604’ü ağır 1605 hasta mahpus bulunuyor. Hasta mahpusların nitelikli sağlık hizmetine erişim sağlanmadığı ve cezaevinde yaşamlarını yitirdiği cezaevi politikası sürmektedir. Bu vesile ile cezaevi-hastane arasında kelepçeli şeklindeki devam eden infaz süreci işkenceye dönüşen, cezaevinde kalmasının ağır hak ihlali olan Mehmet Emin Özkan’ın son durumuna da tekrar dikkat çekmek isteriz. Hastanelerin ve yargının kendisi hakkında bilimsel olmayan, hukuksuz, ayrımcı uygulamaları ile ölümcül evrede bulunan hastalıkları ile cezaevinde bırakılması yaşam hakkının ihlali riskini doğurabilecektir. Adalet Bakanlığı’nı cezaevinde yaşanan hukuk dışı koşullara son vermeye, nitelikli sağlık hizmetinden yararlanması için bir kez daha tahliye edilmesi çağrısında bulunuyoruz.

İfade ve örgütlenme özgürlüğü

“İfade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar, yasaklamalarla ve sınırlandırmalarla maalesef devam etmektedir. Bir hak arama biçimi olarak Anayasa’nın 34. maddesinde tanımlanan ve güvence altına alınan açık hava toplantı ve gösterilerine, Valiliklerin ve Kaymakamlıkların hukuk dışı ve keyfi bir biçimde aldığı kararlar ile yasaklanmakta veya sınırlandırılmaktadır. Toplantı veya gösteriler, kimi kentlerde süresiz, kimi kentlerde ise 15 günde bir ya da her ay yenilerek yasaklandı. 2021 yılının ilk 6 ayında yılında 33 kez yasaklama kararı açıklandı. Güvenlik güçleri tarafından 12 toplumsal gösteri veya açık hava toplantısına müdahale edildi. 16 toplantı toplumsal gösteri ve açık hava toplantısı da yasaklandı. Derneğimiz ve kayıp yakınları tarafından Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde ‘Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın’ sloganıyla her hafta kesintisiz bir şekilde sürdürülen hakikat ve adalet arayışı, 1 Eylül 2018 tarihinden bu yana hukuk dışı ve keyfi Valilik yasağı ile halen devam etmektedir.

“Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlallerde hızından hiçbir şey kaybetmedi. 2021 yılı ilk 6 ay içerisinde bölgemizde, aralarında üniversite öğrencileri ve politikacılarından bulunduğu 116 kişiye politik nedenlerle soruşturma ve davalar açılmış, yine açılan soruşturma ve davalarda 80 kişiye çeşitli cezalar verilmiştir. Yine ekonomik ve sosyal haklara yönelik ihlallerde ise, 12 işçi iş kazasında yaşamını yitirirken 6 işçi de yaralanmış, 104 kişi de haksız şekilde işten çıkarılmıştır. 13 kişi kamu görevinden alınırken, 1 kişide ihraç edilmiştir.”

Kadın ve çocuğa yönelik hak ihlalleri

Özellikle pandemi sürecinde, İstanbul Sözleşmesi’nde çıkılması da hak ihlallerinin arttığı vurgulanan raporda “2021 yılı ilk 6 ayı içerisinde 23 kadın maruz kaldıkları şiddet sonucu yaşamını yitirirken, 13 kadın ise intihar etti. Bu anlamda sözleşme ve diğer koruyucu kazanımların ne denli yaşamsal değerde olduğu görülmelidir” denildi.

Çocuğa ilişkin hak ihlalleri için ise raporda şunlar belirtildi:

“En fazla hak ihlaline maruz kalan kesim arasında yer alan çocuklar, aile içinde ve toplumsal alanda şiddete ve cinsel istismara maruz kalmaya devam etmiştir. Bölgemizde ilk 6 ay içerisinde 4 çocuk maruz kaldıkları şiddet sonucu yaşamını yitirdi, 6 çocuk da intihara sürüklendi. En az 15 çocuk ise, cinsel istismara maruz kaldı.”

İmralı Hapishanesi

Raporda İmralı Hapishanesi’ndeki tecrit ve tecride karşı süren dönüşümlü açlık grevi üzerine şu ifadeler yer aldı:

“İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nde tutulmakta bulunan Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’ın avukatları ve aileleri ile iletişim hakları hukuka aykırı bir şekilde engellenmektedir. Abdullah Öcalan ile ilgili 7 Ağustos 2019 tarihinden bugüne kadar avukat görüş başvurularına izin verilmez iken Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ve Ömer Hayri Konar‘ın ise İmralı Adasına nakledildikleri 2015 yılından bugüne kadar bir kez dahi avukatları ile görüşmelerine izin verilmemiştir. 2019 yılında 5 avukat görüşmesi gerçekleşebilmiş, 7 Ağustos 2019 tarihli son avukat görüşü sonrası kesintisiz yasaklama uygulamasına yeniden başlanmıştır. Türkiye’de çeşitli hapishanelerde bulunan mahpuslar; hapishanelerde yaşanan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması, ağır infaz koşullarının düzeltilmesi ve İmralı Hapishanesi’nde uzun yıllardır sürdürülen ağır tecrit ve izolasyona son verilerek, buradaki mahpusların aileleri ve avukatları ile görüşmelerin sağlanması taleplerine yönelik 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz ve dönüşümlü açlık grevleri başlattıklarını duyurmuşlardı. Eylemcilerin grevi 23 Ağustos 2021 tarihi itibari ile 270. Gününe girmektedir. Hapishanelerdeki tecrit başta olmak üzere meydana gelen kategorik hak ihlalleri BM Mandela Kuralarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Adalet Bakanlığı tarafından bir an önce yasal olmayan bu uygulamaya son verilmeli, gerek avukat gerekse aile görüşleri yaptırılmalıdır. Hakların eşit ve ayrımsız bir şekilde yerine getirilme sorumluluğu ve yükümlülüğü devlet ve devletin yetkili kurumlarına ait olduğunu ifade etmek istiyoruz.”

Raporun sonunda kışkırtılan ırkçılığa, Afganistan’daki gelişmelere dikkat çekilerek İHD olarak barışın savunulduğu vurgulandı.