Dünya ekonomik, ekolojik, enerji, gıda gibi kritik alanlarda ciddi krizlerle karşı karşıya bulunurken, kapitalist devletler eşi-benzeri görülmemiş bir silahlanma yarışı içindeler. En ileri teknoloji, yapay zeka, kimyasal, biyolojik ve diğer tüm araç ve imkanları kullanarak daha yıkıcı daha öldürücü silahlar üretiyorlar. Her savaşta yeni silahlar insanlar üzerinde deneniyor. Sadece 2021 yılında silahlanma ve savaş aygıtlarına harcanan para iki trilyon doları aştı.
Dümeni dinci-faşist rejimin elinde olan Türk sermaye devleti de silahlanma ve saldırganlığa devasa kaynaklar aktarıyor. Büyük emperyalist güçlerden sonra silahlanmada ilk sıralarda yer alıyor. Hem kendisi silahlanıyor hem İHA-SİHA örneğinde görüldüğü gibi birçok ülkeye de silah satıyor. Ürettikleri araçların çok öldürücü olmasıyla da utanmadan övünüyorlar.
Biden-Erdoğan ikilisinin ‘at pazarlığı’
AKP şefi kendisinin ‘iyi bir pazarlamacı’, görevinin ise ‘Türkiye’yi pazarlamak’ olduğunu söylemişti. Birçok burjuva devleti yönetenlerin görevi benzer olsa da bu kepazeliği ‘övünerek’ ilan edenlere pek rastlanmaz. Tayyip Erdoğan bu konuda da ‘farkını’ göstermiş, ‘ülkesini pazarlayan başbakan’ unvanıyla anılmıştır. En sıkı pazarlıkları da kendisini ve partisini iktidara taşıyan ABD ile yapmıştır. 2003’te komşu ülke Irak’ın işgaline vereceği destek karşılığında alacağı ganimetler için oğul Bush’la sıkı pazarlık yapmış, dönemin ABD başkanı bunu ‘at pazarlığı’ diye tanımlamıştı.
Aradan 20 yıl geçmesine rağmen Erdoğan, ‘pazarlık gücünü’ koruduğunu son NATO zirvesinde göstermiştir. Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun yayılma stratejisi kapsamında Finlandiya ile İsveç’in üyelik başvurusu gündeme geldiği anda AKP şefi ‘pazarlık kartını açmış’, ABD Başkanı Biden’a ‘pazarlığa hazırlan’ mesajını iletmiştir. 28-30 Haziran tarihleri arasında İspanya’nın başkenti Madrid’de düzenlenen zirvede yine ‘sıkı bir pazarlık’ yapan Tayyip Erdoğan, -diğer şeylerin yanı sıra- Biden’dan, ABD’den F-16 savaş uçakları satın alma sözü de kopardı.
Zaferle-hüsran arasında dinci medya
AKP’de küçük ortağı MHP’de Amerikan imalatı partilerdir. Bundan dolayı olsa gerek, Washington’dan teveccüh görmek onlar için büyük bir önem taşır. Ne var ki Joe Biden başkan olduğundan beri Tayyip Erdoğan’ı dikkate almıyordu. İkilinin Madrid’de görüşmesi, aynı fotoğraf karesinde yer almaları, saray beslemesi dinci medyanın ‘zafer’ havalarına girmesine yetti. Onlar için ‘asıl zafer’ ise, Biden’ın F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye satılmasına onay verdiğini açıklamasıydı.
Saray rejimi daha yıkıcı daha öldürücü olan F-35 savaş uçaklarının ortak üretim projesine katılmış, 1,4 milyar dolar harcamıştı. Silah alımına doymayan rejim Rusya’dan S-400 sistemleri alınca, F-35 projesinin dışına atılmıştı. AKP şefi, o halde harcadığımız para karşılığında bize F-16 savaş uçaklarını satın diye yalvarmaya başladı. Bu yakarışlara son zamanlara kadar Washington’dan kulak asan olmamış, ancak Finlandiya-İsveç ikilisinin NATO’ya katılımına onay verilince, Biden ‘eh olur’ demişti.
Dinci medya bundan hareketle Madrid zirvesinde yapılan pazarlıkta varılan anlaşmayı ‘zafer’ diye yutturmaya çalışmıştı. Milyarlarca dolar ödeyip ABD’den savaş uçağı almanın ‘zaferle’ ne ilgisi var? Bunu bilen yok. Ne de olsa onların maksadı, dayanakları çürük günübirlik propaganda yapmaktır. Lakin bir kez daha faka bastılar. Zira Biden’ın ‘eh olur’ demesiyle sorun hal olmuyor. İşin içinde ABD Kongre’si ile Temsilciler Meclisi’nin alacakları tutum da var.
ABD Temsilciler Meclisi, Joe Biden'ın Türkiye'ye F-16 savaş uçağı satma planını zorlaştıracak yasa değişikliği önergesini geçen hafta kabul etti. Önergede, Türkiye’ye F-16 satışı için, “ABD Başkanı'nın satışın ABD'nin ulusal çıkarına olduğunu onaylaması” ve “F-16'ların Türkiye tarafından Yunanistan toprakları üzerindeki uçuşlarda kullanılmaması için somut adımlar atılması” şartları yer alıyor.
Saray beslemesi medya, bu kararla zaferden hüsrana savruldu. Büyük şefleri sıkı pazarlık yaparak Biden’ı ikna etmiş, ama Temsilciler Meclisi işe çomak sokmuştu. Suçu Washington’daki Yunan lobisine atan yandaş medya, Amerika’ya karşı ‘diklenmeye’ başladı. İçine düştükleri hüsran ruh halini güya ‘anti-Amerikancılık’ yaparak aşmaya çalışıyor gibiler.
Dinci-medyanın ‘kendinden menkul’ sahte uzmanları, F-16 savaş uçaklarının sadece ‘ABD dükkanında’ satılmadığını, bu uçakların benzerlerinin ‘başka dükkanlardan’ da alınabileceğini vaaz etmeye başladılar. Büyük reislerinin ‘sıkı pazarlık’ yaparak kazandığı ‘zaferin’ Temsilciler Meclisi kararıyla berhava olmasından hiddete kapılan bu ‘uzmanlar’, ‘başka dükkanlar’ hikayesini anlatarak güya Biden yönetimini ‘uyarıyorlar.’
Biden’ı, “Ya bize F-16 savaş uçaklarını satarsınız ya da ‘başka dükkanlar’dan almasını biliriz” mesajlarıyla ‘tehdit’ eden saray beslemesi ‘uzmanlar’, bu söylemle AKP-MHP rejiminin ABD’ye mahkûm olmadığı algısı yaratmaya çalışıyorlar. Ancak bu söylem, içine düştükleri kepazeliği örtmeye yetmiyor. Zira ‘zaferleri’ ne kadar sahte idiyse, hüsranları da o kadar alçaltıcıdır.
Milyonlar sefalet içinde milyar dolarlar silahlara
Modern ölüm/yıkım araçlarının, yani F-35’lerin ortak üretim programına katılan Türk sermaye devleti, bu uçuklardan 100 adet almak istiyordu. Ancak Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alması nedeniyle 2019'da ortak üretim programından çıkarılmıştı. Bu karara tepki gösteren AKP şefi, “Geri adım atmamız söz konusu değil, ABD ya uçaklarımızı verecek ya da paramızı” demişti. Oysa aradan geçen süreye rağmen ne parasını ne uçaklarını alabildi.
Rejimin hedefi F-16 savaş uçaklarından oluşan bir filo oluşturmak. Bunun için hem 80’e yakın F-16 modernizasyon kiti almak hem ABD'li Lockheed Martin tarafından üretilen 40 adet yeni F-16 satın almak için ABD’ye başvurmuştu. Buna göre 120 civarında F-16 savaş uçağından oluşan bir filo oluşturulması hedefleniyor. Bunların yaklaşık maliyeti ise 10 milyar dolar olarak hesaplanıyor.
Türkiye’yi tehdit eden bir güç yokken, tersine Türk ordusu Irak, Suriye, Libya ve başka ülkelerde işgalci güç konumundayken bu silahlanma histerisi hangi ihtiyacın ürünüdür? Kendi silah imalatının yanı sıra birçok ülkeden silah satın almak, F-16 filosu oluşturmaya çalışmak ancak yayılmacı-saldırgan dış politikanın devam ettirilmek istenmesiyle izah edilebilir. Türkiye burjuvazisi ve onun saray rejiminin yayılmacı-ilhakçı hevesleri yeni değil. Ancak bu eğilimin giderek güçlendiği, ekonomi iflas etmişken silahlanmaya devasa kaynaklar aktarılmasından da anlaşılıyor.
Sadece F-16 uçak filosu oluşturmak için 10 milyar doları gözden çıkarmaya hazır olan AKP-MHP rejimi, aynı zamanda on milyonlarca emekçiyi/yoksulu sefaletin karanlık dehlizlerine doğru itmektedir. Saray rejimi ile aparatları, “Bakın modern ölüm/yıkım araçları alıyoruz. Yıkıcı gücümüz günden güne artıyor. Tamam şimdi siz açsınız, sefilsiniz ama bu modern savaş uçaklarıyla gurur duyabilirsiniz” demeye gelen bir anlatımla sunuyorlar silahlanma histerisini.
Toplumun çoğunluğu için sonuçları yıkıcı olsa da düzenin efendilerinin bildiklerinden şaşmasını beklemek ham hayal olacaktır. Bu gidişatı değiştirmenin tek yolu, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin örgütlü mücadeleyi yükseltip bu kokuşmuş düzenin çarklarını kırmasıdır.