Sermaye devletinde “çeteler savaşı” şiddetleniyor...

Soruları savuşturmayı o an için bir “başarı” sayanlar var. Oysa tam tersi bir sonuç çıkıyor ortaya. Zira mafya liderinin iddiaları ve ifşaatları karşısında kendini savunmak zorunda kalan Soylu, soruları yanıtlamaktan kaçınarak, Peker’in iddialarının inandırıcılığını güçlendirdi. Son olarak Peker, dediğini yaptı ve Soylu’nun “arkadaşım” dediği Reşat Hacıfazlıoğlu’yla yaptığı görüntülü telefon görüşmesini paylaştı. Bu konuşma, “Soylu-Peker suç ortaklığı”nın uzun bir maziye dayandığını gözler önüne serdi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Mayıs 2021
  • 22:22

Sermaye devletinde rant ve iktidar kavgasının ürünü olarak yayınına başlanan “Sedat Peker videolar dizisi”, Türkiye’nin, odağında sarayın bulunduğu bir “çeteler-mafyalar-tarikatlar” rejimi tarafından yönetildiğini, hatta rehin alındığını gözler önüne serdi. 

On yıllara dayanan faşist zorbalığın vardığı nokta

Sermaye iktidarının bu derece iğrençleşmesi, devletin on yıllara yayılan faşist baskı ve zorbalığa dayalı politikasının dolaysız sonucudur. 1960’lı yıllarda “Komünizmle Mücadele” adına dinci gericiliği kullanan devlet, 1970’li yıllarda yükselen devrimci hareket ve toplumsal muhalefeti bastırmak için kontr-gerillanın organize ettiği faşist cinayet şebekelerini sokaklara saldı. NATO’ya bağlı ülkücü kılıklı Özel Harp Dairesi tetikçileri bu işi başaramayınca, ABD ve NATO’nun “bizim oğlanlar” dediği generallere faşist darbe yaptırdılar. Sınıf hareketi ve devrimci güçler ancak ordunun vahşi gücüyle yenilgiye uğratıldılar. 

1980’li yılların sonundan 2000’li yıllara kadar hem Kürt özgürlük hareketine hem Türkiye devrimci hareketine karşı kontra güçleri kullanan sermaye iktidarı, “Susurluk kazası” ile artık taşınamaz hale gelen irinleri akıtmış ancak kaldığı yerden kirli işlerine devam etmiştir. Bunun doruk noktası cezaevlerindeki devrimci katliamlarıdır. 2002 yılında işbaşına getirilen AKP ise hevesle görevi devralmış, farklı güçlerle kurduğu ittifaklarla bir mafya, çete, tarikat rejimi kurmuştur. Bu rejim sermayeye ve emperyalizme hizmet ederken, bünyesindeki karanlık güçler de iktidar ve yağmadan payını almıştır. İktidar ve rant paylaşımı etrafında başlayan kavga, saray rejiminin bir tür röntgenini çeken son ifşaatların yapılmasına vesile oldu. 

Hepsi orada

Peker’in 7. videosunda sarayın İçişleri Bakanı S. Soylu’nun yanı sıra AKP şeflerinden eski başbakan Binali Yıldırım, AKP Milletvekili Metin Külünk ve başka isimler, işledikleri suçlarla birlikte anıldı. Kanlı-kirli işleri için bir dönem mafyayı-çeteleri kullanan devletin, artık bir mafya-çete organizasyonuna dönüştüğü, onlarca yıldan beri işin içinde olan biri tarafından ifşa ediliyor. 

Aşamalı ve karşı tarafın verdiği tepkilere göre ilerleyen videolar serisi, perde arkasında hem büyük bir pazarlığın hem büyük bir çatışmanın cereyan ettiğini gösteriyor. Videolar da bu çatışmanın dışa vurumu ve hızlandırıcısı oluyor. İfşaatlar çeteleşmenin ‘90’lı yılların da ötesine geçtiğine işaret ediyor. Zira iktidardan pay alan tüm güçler bu bataklığın içinde yüzüyor. Devlet ile mafya-çete arasındaki çizgi ortadan kalkmış, iki taraf iç içe geçmiş görünüyor. Bundan ötürü, bir organize suç örgütü şefinin ifşaatları rejimi sarsıyor, “büyük reis” dahil herkesi diken üstünde bırakabiliyor. 

Her tarafı irin dolu “yerli ve milli” rejim

Son yıllarda AKP-MHP rejiminin söylemlerinde “yerli ve milli” olma vurgusu özel bir tarzda öne çıkarıldı. Bu söylemle güya “millet” dedikleri halkı temsil ettikleri yalanını yutturmaya çalıştılar. Oysa videolar serisinde ifşa edilenler sermayeye hizmet ederken, kendi sefil çıkarları için her rezaleti yapan; kan döken, cinayet işleyen, uyuşturucu ticaretini kontrol eden, silah kaçakçılığı yapan, tepeden tırnağa çeteleşmiş/mafyalaşmış bir rejim gerçeğine işaret ediyor. 

Peker’in ifşaatları uluslararası medyanın gündeminde yer alırken saraydan haftalardır ses çıkmıyor. Bugüne kadar ne AKP şefi Tayyip Erdoğan ne MHP reisi Devlet Bahçeli söz söyleyebildi. İfşaatlara ilk tepki veren kişi olan sarayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Peker’in özel hedefi haline geldi ve TV ekranlarına çıkıp bir “savunma” yapmak zorunda kaldı, yetmedi ikinci kez dün de ekrandaydı. Programa rejime muhalif gazetecileri de çağırarak içine düştüğü rezil durumu düzeltmeye çalıştı. “Yerli ve milli” rejimin ilgili ilgisiz her durumda kullandığı “vatan, bayrak, ezan, millet, namus” safsatalarına sarılan Soylu güya kendini aklayacaktı. 

Demagoji, itiraf, pazarlık

Sedat Peker’in ifşaatları ve taktığı sıfatlarla imajı yerlerde sürünen bakanın, TV programını “imaj düzeltme” olarak tasarladığı anlaşıldı. Diğerleri bir yana bırakılırsa rejime muhalefet eden Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz gibi isimleri programa davet eden Soylu, bir saate yakın süre vaaz çekti. Gazetecilerin soru sormasına fırsat vermedi. Kendini savunmak adına ilgili ilgisiz birçok şey söyledi. Ama gündemdeki esas sorunlara değinmekten kaçındı. Zira ifşa edilen suçların çoğunda kendisi de bir şekilde failler arasındadır. 

Programda hedefin kendisi değil Türkiye olduğunu iddia eden Soylu, kendini aklamak adına halen AKP yöneticisi olan bazı kişileri de hedef aldı. Yargıyı, eski içişleri bakanını, evinde para sayma makinası bulunan bakanları ve benzerlerini hedef alan Soylu, istifa etmeyeceğini söyleyerek saraya mesaj verirken, TV ekranlarından AKP şefi ile bir tür pazarlık da yürüttü.

AKP’nin hezimete uğradığı 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında yaşanan kanlı sürece değinen Süleyman Soylu, Erdoğan’ın koltuğunu korumak için kan döktüklerini söyledi ve bunun için dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’yu nasıl tasfiye ettiklerini pişkince anlattı. 7 Haziran-1 Kasım arası dönemde seçimleri kazanmak için cinayet işlediklerini itiraf eden Soylu, AKP şefine “Bu suça senin için ortak oldum, beni harcama” mesajı vermiş görünüyor. 

Canlı yayında suç ikrarı

Kendini aklama vaazını uzattıkça uzatan Soylu, nihayet gazeteciler soru sorma imkanı bulduğunda ise, önemli soruların hiçbirine yanıt veremedi. Sorulara ilgisiz cevaplar vererek ya da gündemle alakası olmayan örnekler vererek sorulardan sıyrılmaya çalıştı. Örneğin Peker videolarının milyonlarca kişi tarafından izlenmesini “Bu kadar kişi çocuk pornosu izliyor” diye savuşturmaya çalışarak, nasıl bir zihniyet taşıdığını da gösterdi. 

Soruları savuşturmayı o an için bir “başarı” sayanlar var. Oysa tam tersi bir sonuç çıkıyor ortaya. Zira mafya liderinin iddiaları ve ifşaatları karşısında kendini savunmak zorunda kalan Soylu, soruları yanıtlamaktan kaçınarak, Peker’in iddialarının inandırıcılığını güçlendirdi. Sarayın İçişleri Bakanı, güya suçlamalara karşı kendini savunmak için program yapıyor ama hiçbir soruya düzgün bir yanıt veremiyor. Bu ise, suçun ikrarından başka bir anlam taşımıyor. Zira iddiaları çürütecek argümanları ya da verileri olmadığını herkes görmüş oldu. 

MHP sahiplendi saray savuşturdu

Yedinci videoya kadar ne AKP’den ne MHP’den kayda değer bir ses çıktı. Oysa ifşaatlar çoktan uluslararası medyanın gündemine girdi. Son videoda okların ucu AKP şefinin dibindeki Binali Yıldırım’a batmaya başlayınca telaş arttı. Sedat Peker’in, Binali Yıldırım’ın oğlunun kokain güzergahını düzenlemek için Venezuela’ya gittiğini ifşa etmesi, AKP’yi karıştırmış görünüyor. İfşaatla ilgili açıklama yapan Binali Yıldırım, olayı doğrulamanın ötesine geçemedi. Oğlunun Venezuela’ya gittiğini itiraf eden Yıldırım’ın, ziyaret için uydurduğu “maske götürdü” iddiasına ise doğal olarak kimse inanmadı. 

Binali Yıldırım’ın çeteler savaşı girdabına çekilmesine rağmen ne saraydan en AKP’den ses çıktı. Ancak S. Soylu’nun son TV programda yürüttüğü pazarlığın bir sonucu olsa gerek, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Selim Köroğlu Twitter’dan cılız bir ses verdi. Peker’in iddialarının hedefinde “Türkiye” olduğunu iddia eden Köroğlu, “Hedef Ne Süleyman Soylu, ne Binali Yıldırım’dır. Hedef ‘Devlet-i Ebed Müddet’, hedef Türkiye’dir” dedi.

Soylu’nun arkasında duran kişi ise faşist partinin başı Bahçeli oldu. “Yerli ve yabancı mihraklar tacizlerine, tahriplerine hız vermişlerdir. Herkesi uyarıyorum, hedef Türkiye’mizdir. Hedef milli birlikte ve huzur ortamımızdır…” açıklaması yapan MHP şefi, Soylu’nun arkasında olduğunu ilan etti. Yalnız bırakılan sarayın İçişleri Bakanı, bu sahiplenmeye hemen bir teşekkür mesajıyla karşılık verdi. 

30 yıllık Soylu-mafya suç ortaklığı

Süleyman Soylu’nun canlı yayınlanan TV programını izlediği anlaşılan Peker, Twitter hesabından programın akışına göre sorular ya da farklı bilgiler yayınladı. Tabii sarayın bakanı bunlara değinmedi. Son olarak “Süslü Süleyman, akşam saat altıda sana bir hediyem var…” mesajını veren Peker, dediğini yaptı ve Soylu’nun “arkadaşım” dediği Reşat Hacıfazlıoğlu’yla yaptığı görüntülü telefon görüşmesini paylaştı.

Sedat Peker yayınladığı videoda Soylu ile anlaştığını, ona yatırım yaptığını, Berat Albayrak’la onun için düşman olduğunu, onu Türkiye’ye dönüş bileti olarak gördüğünü vb. söylüyor. Konuşmada Peker’in Soylu ailesi ile 30 yıla dayanan bir tanışıklık ve işbirliği olduğu dile getiriliyor. Öyle ki, Peker, Soylu’nun babasının işe el atmasını talep ediyor. Reşat Hacıfazlıoğlu da Peker’in söylediklerini doğruluyor. “Pislik” ifadesine tepki gösteren Peker’i sakinleştirmeye çalışan Hacıfazlıoğlu, üstten (saraydan) sıkıştırıldığı için bu sözü ağzından kaçırdığını vb. söylüyor. Bu konuşma, “Soylu-Peker suç ortaklığı”nın uzun bir maziye dayandığını gözler önüne serdi. Görünen o ki, TV programıyla imajını düzeltmeye çalışan Süleyman Soylu battıkça batıyor…