Çürümüş tek adam rejiminin kokuşmuş yansımaları

Bugün en basit bir memur olabilmek için dahi birçok soruşturmaya maruz kalınıyor. Ancak tek adam rejiminde bir bakan olabilmek için başarılı bir sahtekâr olmak ve devlete “yararlı” hizmetler sunmak yeterlidir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 08 Mayıs 2021
  • 18:13

Tek adam rejiminin çürümüşlüğü artık sayısız örnek üzerinden dışa vuruyor. Yapılan yolsuzluklar, işe alımlarda gerçekleştirilen “torpiller” vb.nden birçok örnek verilebilir. Hem de kanıtlanmış, belgelenmiş bir şekilde… Pandemiyle birlikte bu çürümüşlük, daha fazla gün yüzüne çıkmıştır. Sağlık sisteminde yaşanan kaos, yandaşlara aşıda öncelik tanınması ya da eğitim sisteminde yaşanan sorunlar başlı başına çürümüşlüğün birer yansımasıdır. 

Faşist tek adam rejiminin çürümüşlüğünün bir de içteki boyutları var. Devlete ne kadar çok “yararlı” hizmet edilirse, o kadar yüksek mevkilere terfi ettirilen bir sistemdeyiz. Damadın Maliye Bakanı yapıldığı, kızın baş danışmanlardan biri olduğu, tanıdıkların ise rektör vb. mevkilere kapağı attığı bir rejimdir Türkiye’deki. İçteki bu çürümüşlüğe, burun direklerini kıran kokuşmaya ayna tutacak son örneklerden biri Ruhsar Pekcan vakasıdır.

Ruhsar Pekcan, Erdoğan tarafından 9 Temmuz 2018 tarihinde Gümrük ve Ticaret Bakanı olarak atanmıştı. Ancak Pekcan’ın gümrükten vergisiz mal geçirdiği haberlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte, yine Erdoğan tarafından 21 Nisan 2021’de görevden alındı. Aslında göreve getirilmeden önce ve görev süresi boyunca da yaptığı yolsuzluklar devlet tarafından biliniyordu. Ruhsar Pekcan’ın icraatlarını, birçok vesileyle gazeteciler belgelerle ortaya koymuştu. Oda TV, Bakanın kendi şirketinden dezenfektan alışını ortaya çıkarmıştı. Sözcü gazetesinden Çiğdem Toker, Bakan Pekcan’ın mühendislik şirketine sağlanan ayrıcalıkları yazmıştı. Serpil Yılmaz, Gümrükler Genel Müdürlüğü Özel Bürosu’nun, Pekcan bakan olmadan 20 ay önce, kendi birimlerini Pekcan konusunda uyardığını ortaya çıkarmıştı. İsmail Saymaz ise, Pekcan’ın “Emine Erdoğan’ın yakınıyım” diyerek gümrüklerden vergi ödemeden geçmeye çalışacağı uyarısının belgesini yayımlamıştı. Aynı zamanda Emine Erdoğan’ın o dönemki özel kalem müdürüyle konuşarak süreci de doğrulatmıştı. Bu örnekler dahi devletin, işin içinde olduğunun ya da yapılanlara göz yumulduğunun kanıtıdır. 

Ruhsar Pekcan henüz bakan olmadan önce, 2 Kasım 2016 tarihinde, Pekcan’ın yaptığı yolsuzluklar hakkında dönemin Ticaret Bakanı’nın özel kalemi uyarılmıştı. Bu istihbaratın iletilmesinin ardından, 4 Kasım’da, Bakanlığın Özel Bürosu’ndan Ticaret Bakanlığı’na, “Emine Erdoğan’ın adını kullanarak vergisiz mal çekmeye çalışan Ruhsar Pekcan” uyarısı gitti. “Dikkatli olun” bilgisinin gönderildiği bürokrat takımından 19 Gümrük Bölge Müdürü’ne ve konunun ayrıca üç bürokratın da bilgisine sunulduğu biliniyor. Bunlar bilinmesine ve istihbarat iletilmesine rağmen, Ruhsar Pekcan 2018 tarihinde Ticaret Bakanı olarak atandı. Atandığında ilk yaptığı icraat ise, kendisinin yaptığı yolsuzluklara karşı “Dikkatli olun” uyarısının yapıldığı o 19 Gümrük Bölge Müdürü’nün görev yerlerini ya da o bölge müdürlüklerinin yapısını değiştirmek oldu. 

Bugün en basit bir memur olabilmek için dahi birçok soruşturmaya maruz kalınıyor. Ancak tek adam rejiminde bir bakan olabilmek için başarılı bir sahtekâr olmak ve devlete “yararlı” hizmetler sunmak yeterlidir. 

Bir yanda onuruyla, alınteriyle çalışan ve ancak kırıntı bir ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca işçi gerçekliği varken, diğer yanda o alınterini, emekleri gasp ederek her türlü yolsuzluğa adları karışan burjuva kesim var. Tek adam rejiminin çürümüşlüğü, her alandan yansıyor. Bu çürümüşlüğü kökünden söküp atmak ise, bugün devrimci bir partinin öncülüğünde işçi ve emekçiler başta olmak üzere toplumun tüm ezilen kesimlerinin birleşik, örgütlü bir mücadeleyi yükseltmesiyle mümkündür.