Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) lüks/şatafat düşkünlüğünün yansıdığı alanlardan biri, toplantıları 5 yıldızlı otellerde yapmasıdır. Aşağısı Diyanet’in şeflerini ‘kesmiyor’ olmalı ki, tüm toplantıları 5 yıldızlı otellerde gerçekleştiriyorlar. Efendilerinin çok sayıda sarayı olunca, Diyanet’in şefleri için lüks ‘nimetlerden’ mahrum kalmak kendilerine yakışmazdı. Ne de olsa Diyanet de saray rejiminin aparatlarından biri ve şeflerin de kendilerini ‘saraylı’ hissedebilecekleri mekanlara kapak atmaları ‘fıtrata’ uygun sayılır.
On milyonların sefalete mahkum edildiği koşullarda, sağlıklı beslenme imkanından yoksun olan emekçilere nispet yaparcasına 5 yıldızlı otellerde konaklamak, Diyanet’in şatafat düşkünlüğünün tartışma konusu edilmesine vesile oluyor. Eh, saray rejiminin aparatı olan bu kurumun şefleri de sessiz duramazlardı. Onlar da kendilerini savunmak için yandaş kanallarda boy gösteriyorlar. Skandallar zincirine ne zaman yeni bir halka ekleseler, yandaş kanalların ekranları onlara açıktır.
Yine lüks düşkünlüğüne yöneltilen eleştirilere yanıt vermek için ekranlara çıkan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen adlı zatın yaptığı açıklamalar, yeni bir skandalın ortaya çıkmasına vesile oldu.
Birgün gazetesinden Mustafa Bildirici’nin haberine göre İşliyen, 11 Ağustos’ta yandaş bir kanalda katıldığı programda şunları söylüyor:
“İmamların, koruyucu hekimlik, elektrikçilik, tesastçılık ve şoförlük bilmesi gerekiyor. Sürekli kendini geliştirmenin zorunlu olduğu bir meslek üretmeye çalışıyoruz. Bu da sürekli meslek içi eğitimlerle çağın gereklerine kendimizi hazırlamamızı zorunlu kılıyor. Bir araya gelip de kaynaşma ve dayanışmayı artırmamız için milletin birlik beraberliğini artırmak için zorunlu bu, zorunlu hale geliyor. Bunun için hizmet içi eğitim kursları düzenliyoruz.”
Diyanet şefinin 5 yıldız otellerdeki aktiviteleri savunmak için sarf ettiği bu sözlerde imamların “koruyucu hekimlik, elektrikçilik, tesisatçılık ve şoförlük bilmesi gerektiği” iddiası dikkat çekti. Zira imamların bu türden “dünyevi işlerle” iştigal etmesi adetten değildir. Üstelik elektrikçilik, tesisatçılık gibi meslek kurslarının 5 yıldızlı otellerde yapılması da pek adetten değildir.
Dinle iştigal eden insanların 5 yıldızlı otellerde keyif sürme düşkünlüğü skandalı bir yana, İşliyen’in açıklamasından daha beter bir skandal faş ediliyor. İşliyen, din adamlarının mezra ve köylerde ‘devletin tek temsilcisi’ olarak kaldığını söylüyor.
Bu açıklama, saray rejiminin köyleri Orta Çağ artığı ideolojisiyle karanlığa boğma politikasının vardığı boyutu gözler önüne seriyor. 20 binden fazla köy okulunu AKP iktidarı, çocukları uzun mesafeler kat edip başka okullara gitmek zorunda bıraktılar. Bu politikanın köylerde yaşayan insanları imamlarla baş başa bırakmayı amaçladığı anlaşılıyor. Zira köylerde okullar varken, belli sorunlarla imamlar değil öğretmenler ilgileniyordu. İşliyen sözleri, saray rejiminin okulları kapatmasının arka planı hakkında da fikir veriyor.
Eğitim emekçilerini köylerden sürüp imamların istediği gibi cirit atabileceği alanlar yaratan rejim, imamları kullanarak Orta Çağ artığı ideolojisini köylerde yaşayan insanlara empoze edebileceği bir iklim yaratmış görünüyor. Saraylarda ya da 5 yıldızlı otellerde sefahat süren bu düşkün adamların din istismarıyla köylerde yaşayan insanları taciz etmesi, AKP-MHP rejiminin kepazelikte hiçbir sınır tanımadığının yeni bir ispatıdır.