Dinci-gericilik ideolojisi, doğası gereği ayrımcıdır. Etnik, dinsel, mezhepsel ayrımcılık, onların ilkel zihniyetlerini belirliyor. 

“Olağan” koşullarda yaptıkları ayrımcılık bir sır değildi. Bunu hem devlet kurumlarında hem sosyal yaşamın farklı alanlarında yapıyorlardı. Ancak koronavirüs tehlikesine karşı alınacak önlemler konusunda bile ayrımcılığı sürdürmeleri, ilkelliğin vardığı boyutu göstermesi açısından ibret vericidir. 

Mezopotamya Ajansı’ndan Lezgin Akdeniz’in haberinde, Diyarbakır Büyükşehir Belediye’sine atanan kayyımın dini mekanları dezenfekte çalışmalarında ayrımcılık yaptığı belirtildi. Camilerle tarikatların kuran kurslarında dezenfekte çalışmaları başlatan AKP-saray rejiminin kayyım belediyesi, diğer inançların mekanlarını ise es geçti. 

Diyarbakır Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı hem camilerde hem cemaatlere/tarikatlara bağlı kuran kurslarında dezenfekte çalışmaları yaptı. Ancak Meryem Ana Kilisesi ile  Diyarbakır Pir Sultan Abdal Cemevi bu kapsamın dışındı tutuldu. Meryem Ana Kilisesi yetkililerinin bu konuda yardım talep etmesine rağmen olumlu yanıt alınamadığı belirtildi. 

Dünya Sağlık Örgütü, koronavirüsü “küresel veba” ilan etti. Dolayısıyla bu vebaya karşı mücadelenin de küresel çapta örgütlenmesi gerekiyor. Oysa dinci-gerici iktidarın ilkel zihniyetini benimseyenler bir kentin içindeki ibadet mekanları arasında bile ayrım yapıyor. Skandal ötesi bu utanç verici politika, dinci-gericilik zihniyetinin koronavirüsten çok daha tehlikeli bir “virüs” olduğunu ispatlamıştır.