Koronovirüs salgını toplum sağlığını ciddi bir şekilde tehdit ederken, farklı meslek örgütleri salgına karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgilendirme ve açıklamalar yayınlamaya devam ediyor.
Aralarında Adana Barosu, Adıyaman Barosu, Ağrı Barosu, Amasya Barosu, Ankara Barosu, Artvin Barosu, Batman Barosu, Bolu Barosu, Bursa Barosu, Bitlis Barosu, Bingöl Barosu, Diyarbakır Barosu, Düzce Barosu, Hakkari Barosu, Hatay Barosu, Gaziantep Barosu, Gümüşhane-Bayburt Barosu, İstanbul Barosu, İzmir Barosu, Kocaeli Barosu, Manisa Barosu, Mardin Barosu, Mersin Barosu, Muş Barosu, Ordu Barosu, Osmaniye Barosu, Siirt Barosu, Şanlıurfa Barosu, Şırnak Barosu, Tunceli Barosu, Tekirdağ Barosu, Van Barosu ve Yalova Barosu’nun bulunduğu 33 baro, hapishanede tutulan mahkumların yaşam koşulları ve koronovirüs salgını üzerinden çeşitli talepler içeren bir açıklama yayınladı.
“Cezaevleri boyutuyla bu salgın ile etkili mücadele etmek ve olası yaşamsal riskleri minimize etmek için çok acil ve kapsamlı tedbirler alınmalı, çözümler üretilmelidir.” denilen açıklamanın devamı ise şu şekilde:
“Hepimizin bildiği ve takip ettiği üzere, Dünyamız küresel ölçekte bir salgın hastalık tehdidi ile karşı karşıya kalmış, şimdiden binlerce insan yaşamını yitirmiş, yüzbinlerce insanın yaşamını yitireceğinden endişe edilmektedir. Birçok kıtada baş gösteren bu salgın ile mücadele etmek üzere tüm dünyada olağanüstü tedbirler alınmaktadır. Covid-19 olarak bilinen ve ölümcül risklere yol açan bu virüsten hem korunmanın hem de yaygınlaşmasının önüne geçilmesinin yegâne yolunun, hijyenik bir ortamda izolasyon olduğu da genel kabul gören bir gerçektir. Nitekim şimdilik alınan tüm tedbirlerin buna yönelik olduğunu hepimiz müşahede etmekteyiz.
Bu salgın ile mücadele kapsamında ülkemizde alınan önlemlerin bir kısmı amaca uygun ise de, ağır risk grubu olarak tanımlanabilecek diğer bir kısım alanlarda alınan önlemlerin bu amaca hizmet etmediğini, alınan tedbirlerin yetersiz kaldığını kamuoyunun dikkatine çekmek isteriz.
Türkiye cezaevlerinde sayısı üç yüz bini bulan mahpuslar, bu risk grubunun başında gelmektedir. Mahpusların dış dünya ile tek iletişim yolu olan avukat ve yakınlarıyla görüş ve ziyaret haklarının kısıtlanması ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin tam olarak sağlandığını söylemek güçtür. Bu, amaca uygun bir tedbir değildir. Dış dünya ile tek temas yolu olan bu hakkın ellerinden alınarak fiziksel sağlıkları kısmen sağlansa da, bu kısıtlamanın mahpuslar ve yakınlarını ruhsal açıdan bir yıkıma uğratma riskini de barındırmaktadır. Kaldı ki virüs sadece mahpus yakınları tarafından değil, infaz koruma personeli ve diğer güvenlik personeli tarafından da cezaevine taşınabilecektir.
Türkiye Cezaevlerinde koğuş ve hücre bazında kapasitelerinin çok üstünde mahpus tutulduğu, koğuşların ve ortak kullanım alanlarının havasız ve hijyenden yoksun olduğu; sıcak su, temizlik ürünleri ile diğer dezenfektanlara erişimin çok kısıtlı, kapsamlı bir sağlık hizmetine erişimin ise neredeyse imkânsız olduğu bilinmektedir. Cezaevi Komisyonlarımızca hazırlanan raporlarda sıkça belirtildiği üzere birçok cezaevinde mahpusların bir sağlık kuruluşuna sevkleri bazen ayları bulduğu yönünde çokça tespitte bulunulmuştur. Cezaevlerinde binlerce hasta, yaşlı, kadın ve çocuğun bulunduğu göz önüne alındığında ne denli büyük bir risk ile karşı karşıya olduğumuz daha net anlaşılacaktır.
Cezaevleri boyutuyla bu salgın ile etkili mücadele etmek ve olası yaşamsal riskleri minimize etmek için çok acil ve kapsamlı tedbirler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Bu kapsamda alınacak tedbir ve çözümlerin bir kısmı yasal düzenlemeler gerektirse bile, herhangi bir yasal düzenlemeyi gerektirmeyen çözümlerin bulunduğunu da kamuoyunun ve karar vericilerin dikkatine sunmak istiyoruz.”
Barolar adına yapılan açıklamada talep ve öneriler ise şu şekilde şu şekilde sıralandı:
“-Tutuklama müessesesinin son yıllarda istismar edildiği ve istisna olarak düzenlenen tutuklu yargılamanın temel ilke haline geldiği, hukuk camiasının genel kabulüdür. Cezaevlerinde, düşünce ve ifade hürriyetlerini kullandıkları gerekçesi ile tutuklanan ve halen tutuklu bulunan azımsanmayacak sayıda siyasetçi, belediye başkanı, aydın, gazeteci, avukat, öğrenci bulunduğu; bunlardan bir kısmının yaş ve hastalık sebebiyle corona virüsünün ölümcül risk grubunda olduğu bir gerçektir.
-Tek tek isimlerini sayamayacağımız hasta, yaşlı, hamile veya çocuklu kadın tutuklular, acil bir çözüm bulunmaması halinde telafisi imkansız yaşamsal risklerle karşılaşacaktır.
-Tutuklamanın tedbir niteliği ve son yıllarda istismar edilen bu yönü de dikkate alınarak halen tutuklu bulunan mahpusların, tutuklu yargılanması ile sağlık ve yaşam hakkının çatıştığı bu koşullarda, sağlık ve yaşam hakkına üstünlük tanınarak tahliye edilmeleri; ev hapsi ve benzeri adli kontrol hükümlerinin yaygınlaştırılarak varsa tutuklamadan elde edilebilecek kamusal faydanın bu suretle temini elzemdir.
-Tutuklular ile ilgili bu çözüm ve tedbirin herhangi bir yasal düzenlemeyi gerektirmediğini, talep veya resen tutukluluk incelemesi ile bunun mümkün kılınabileceğini önemle vurgulamak isteriz.
-Risk grubunda bulunan yaşlı, hasta, kadın ve çocuk hükümlüler yönünden ise, Ceza infaz kanunundaki ‘infaza ara verme’ ve ‘özel infaz usulleri’ konusunda bir kısım değişiklikler yapılarak veya ek hükümler konularak acil çözümler bulunmalıdır. Uzun süreden beridir Türkiye’nin gündeminde olan infaz rejimindeki iyileştirme konusunda gecikmeksizin bir düzenleme yapılmalıdır. Bu düzenleme yapılıncaya kadar salgın hastalık süresince infaza ara verilmesi veya cezanın evde infazı gibi tedbirlere başvurulması ile hükümlülerin sağlığa erişim hakkının temini ve dolayısıyla yaşam hakkının korunmasının sağlanması gerekmektedir.
-Salgın ile mücadele kapsamında, mahpusların avukat ve yakınlarıyla açık ve kapalı görüşlerine getirilen kısıtlamanın yaratacağı olumsuz etkileri en aza indirmek için mahpusların yakınlarıyla haftada 10 dakika olarak uygulanan telefon görüşlerinin süresi uzatılmalıdır.
-Yine Ceza İnfaz kurumlarında çalışan tüm personellerin de salgına karşı genel sağlık durumlarının korunmasına yönelik tedbirler alınmalı, gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.”