İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Anneleri 929. haftada gözaltında kaybedilişinin 27. yılında Abdullah Canan için adalet istedi.
Saat 12.00’de paylaşılan videoda basın metnini Cumartesi İnsanlarından Mukaddes Şamiloğlu okudu. Şamiloğlu, bir iş insanı olan ve defalarca jandarma tarafından tehdit edilen Canan hakkında şunları söyledi:
“Abdullah Canan, 17 Ocak 1996 sabahı Hakkâri’ye gitmek üzere Yüksekova’daki evinden ayrıldı. Tanık beyanlarına göre Yüksekova - Van karayolunda askerler tarafından otomobili durdurularak gözaltına alındı. Askeri bir araçla Yüksekova Dağ Komando Taburu'na götürüldü.”
Yine aynı senaryo: Alenen gözaltına alış, utanmazca inkar
“Ailesi yerel ve ulusal tüm makamlara başvurarak Canan’ın bulunmasını istedi. Ancak onun gözaltına alındığı inkâr edildi.
21 Şubat 1996 günü Abdullah Canan’ın ağır işkence görmüş cansız bedeni köylüler tarafından bulundu. Canan, yakın mesafeden atılan 7 kurşunla öldürülmüş, elleri, ayakları ve ağzı bağlı olarak Yüksekova- Esendere Karayolundaki bir menfeze bırakılmıştı. Canan Ailesi, Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak, Abdullah Canan’ın öldürülmesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Binbaşı Yurdakul aleyhine suç duyurusunda bulundu.
Yüksekova taburunda görev yapan itirafçı Kahraman Bilgiç savcıya verdiği ifadede; Abdullah Canan'ın taburda işkence ile sorgulandığını, Tabur Komutanı Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile Bölük Komutanı Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından silahla öldürüldüğünü detaylarıyla anlattı. Albay Kamber Oğur, Yüksekova Savcılığına başvurarak gözaltına alındığı inkar edilen Abdullah Canan’ı Şubat 1996'da tabur karargâhındaki revirde, başı sarılı vaziyette gördüğünü söyledi.
Kahraman Bilgiç, Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul, Yüzbaşı Nihat Yiğiter ve Üsteğmen Bülent Yetüt hakkında Diyarbakır DGM Savcılığı’nca soruşturma açıldı. Bu kişiler, Abdullah Canan’ı tasarlayarak öldürmekle suçlandı.”
Katiller cezasızlık zırhıyla korunuyor
Ancak Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada katillerin cezasızlıkla korunduğunu belirten Şamiloğlu şunları söyledi:
“Canan Ailesi 1 Aralık 1997 tarihinde davayı AİHM’e taşıdı. AİHM 3. Dairesi, ‘Aralarında askeri
personelin de yer aldığı tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere Abdullah Canan'ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır. Canan öldürülmeden önce ağır işkence görmüştür.’
tespitinde bulundu. Türkiye'nin iç hukuktaki yaklaşımını şaşkınlık verici olarak değerlendirip oy
birliği ile mahkumiyet kararı verdi.”
Şamiloğlu Canan ve gözaltında kaybedilen herkes için adalet talep etmekten vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak konuşmasını bitirdi. Ardında Abdullah Canan’ın oğlu Tayyüp Canan konuştu.
Kızıl Bayrak / İstanbul