Çorlu tren katliamı davasının 2. duruşması sona erdi. Ailelerin beyanlarının ardından yeniden bilirkişi raporu hazırlanmasına karar veren mahkeme, ailelerin ve avukatlarının, TCDD ve devlet yetkilileri hakkındaki suç duyurusu taleplerini hazırlanacak rapora göre değerlendirme kararıyla davayı 10 Aralık’a erteledi.
Artı Gerçek’ten Rıfat Doğan’ın haberine göre, dün beyanda bulunan ailelerin, tüm yetkililerden şikayetçi olduklarını belirterek başladıkları ifadelerinde, tren katliamının üzerine gitmesi gerekirken, suçu birkaç çalışanın üzerine yıkılmasına seyirci kaldığını vurguladıkları devletinin tüm birimlerine öfke vardı:
“Sağlık Bakanlığı’ndan şikayetçiyim”
Faruk Koçman’ın babası Ali Koçman: Tüm sanıklardan davacıyım. Hepsinden davacıyım. 25 yaşında kızım öldü. Torunum yetim kaldı. Cezalarını çekmelerini istiyorum.
Sena Köse’nin annesi Aysun Köse: Bu olay olmasaydı hiç mahkeme salonalarına girmeden ölecektik. İlk hafta içinde bir doktor bir görevli ve TCDD’den bir yetkili geldi. Yol bekçilerinin işten çıkarıldığını belirttim. Maaşlarını mı ödeyemediniz dedim. TCDD yetkilisi de bana bu işler sinyalizasyon var onlara gerek yok dedi. Ben sonra araştırdım bizim orada 2020’nin başında yapılacağı belirtiliyordu. Bizim orada sinyalizasyon yoktu. En başından aldatıldım. Beni yanlış yere yönlendirdi. AFAD bana çocuklarınız taburucu oldu dedi. AFAD beni yanlış bilgilendirdi. Hastaneye giremedik. Sağlık bakanlığından şikayetçiyim. Biz hastaneye giremedik. Personel kapısından gizlice girebildik. Belki ben kalp krizinden gidecektim. Ölüm yok yaralılar var dediler. Her kurumdan şikayetçiyim. Bu tren yolu iki saate indirildi. Ben ona güvendim. Çocuğumu o yüzden o yolda gönderdim. “Yaşından çok genç görünüyorsun” dediler bana. Kâr amacıyla hızlandırdılar. Şov için bunun yapıldığına inanıyorum. Gereğinin yapılmasını imza yetkisi olanlardan en üste kadar cezalandırılmasını istiyorum.
“A’dan Z’ye herkesten şikayetçiyim”
Sena Köse’nin babası Gürkan Köse: Heyetinize güvenmek istiyoruz. Kazayı öğrendik bir saat içinde oraya vardık. Ulaşım yoktu, bir eziyet içinde oraya vardık. Çorlu Devlet Hastanesi’ne vardık. Herkes yaşıyor dediler. Üst kata iniyoruz kimse yok, aşağıya iniyoruz yukarıya çıkardılar. En çok zorumuza giden bu yalan haberler oldu. Sabaha kadar orada bekledik. Eşime söylenen laflar zoruma gitti. Eşime “daha gençsiniz” dediler. A’dan Z’ye herkesten şikayetçiyim.
“Türkiye Cumhuriyeti devletinden şikayetçiyim”
Yurdagül ve Günce Dikmen’in annesi Funda Dikmen: Ben olayı yaşadım. Trendeydim. Cumartesi sabahı düğüne gittik. Uzun süre yolcu tren yoktu. Onlar meraklandı. Büyük kızım “tren hızlı gidiyormuş” dedi. Yola çıktı. Sarılar tarafında yavaşladı. Muratlı’da da yavaşladı ama dönerken ayakta yolcu çok fazlaydı. 360 yolcudan fazla insan vardı. Aşırı ayakta yolcu vardı ve tren çok hızlı gitti. Ben devrilen ikinci vagondaydım. Camlar zangırdamaya başladı. Sonra patlama gibi bir şey oldu. Kızımı orada kaybettim. Bayılmışım. Ayıldığımda etrafıma baktım ama kızlarım yoktu. Makinistler geldi yangın çıkabilir diyerek bizi uzaklaştırmaya çalıştı. Onlar hiçbir şekilde bildirmedi. Vagonların altında insan var diyebilirlerdi. Kendi imkanlarımızla Tekirdağ Devlet Hastanesi’ne gittik. Daha sonra Çorlu Devlet Hastanesi’ne gittik. Sabaha kadar bekledik. Diyeceğim o ki vagonların altında insan vardı. Bizim acil kurtarma ekibimiz yok mu? Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinden şikayetçiyim. Soruyorum hak ettikleri için mi yoksa selamla sabahla mı oralara geldiler. Hepsinden şikayetçiyim.
Erdinç Dikmen: Eşim anlattı. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim.
Bahattin Doğrul: Eşimi ve çocuklarımı emanet etmiştim. Yağmur yağdığı için elektrik yok diyerek bilet kesmediler. Kondüktör yanıma geldi ancak bilet kesmedi. Ücreti Muratlı’da verdim. Çocuklarımda bir şey yok. Zelzele olduğunu düşündüm. Ondan sonrasını hatırlamıyorum. Şu an boynumdan sakatım. Bir çocuğumun kafası patladı, eşimin durumu iyi.
“Gerçek bir adalet istiyorum”
Yağmur Laçin’in babası Cabbar Laçin: Televizyondan öğrendim. Yediden sonra yayın yasağı geldi. Kardeşimle beraberdik. Ona telefon açtılar. (gözyaşlaırnı tutamadı, ağlamaya başladı). Yağmur Laçin’i kaybettik diğerini bulamıyoruz dediler. O anda bayıldım. Bitkisel hayata girdim. Ne olduğunu bilmiyorum. Burada ihmal çok büyük. Bu bir cinayet. TCDD devletin bir kurumu. Devletin baştan aşağıya kadar suçu vardır. En büyük suç üsttekilerin. Ben bittim. Sizin kızınız çocuğunuz ölseydi ne yapardınız? Gerçek bir adalet istiyorum. TCDD’den bana bir yazı geldi: Gelin tazminatınızı alın. Ben dilenirim yine o parayı almam. Önce bir geçmiş olsun. Aç kalsam bile ekmeğe muhtaç kalsam bile almam o parayı. Bir devlet adamı gelmedi yanıma. AKP ilçe başkanı beni arıyor. Neyin ne olduğunu çok biliyorum. Hepsinden şikayetçiyim.
“Garibanlarla işim yok ben üsttekileri istiyorum”
Melet Tuna’nın eşi Ekrem Tuna: Her bir vagonda 10 kişi 15 kişi fazla vardı. Bizim vagonda 40 kişi fazlaydı. Bir vagonda 80 koltuk var ancak emniyet kemeri yok. Tren doldu taştı insanlar artık nefes alamaz hale geldi. Muratlı’ya geldiğimizde insanlar trenin üstüne çıkacak durumdaydı. Kondüktör bilet kesemedi kalabalık nedeniyle. Muratlı’dan binenler biletsiz öldü. Hiç kimseye bilet kesilmedi. Sarılar Köyü’nü geçtik, tak tak diye vagondan ses geldi. Eşim “ne oldu ölüyoruz” dedi. Vagon devrildi, uçtuk gittik. Eşimi kaybettim. Tuvaletin üstünde yüzü koyun yatıyordum. Vagonun içine girdik, aradık bulamadık. Çok fazla ölü vardı, 25 kişi değil bu sayı. Allaha emanet yaşıyoruz. Hepsi yalan söylüyor. Ulaştırma Bakanı, Mustafa Karaşahin, Sıddık Binboğa, İsa Apaydın, bölge müdürü. Hızlı tren gelecek diye ağaçları kestiler. Sekiz yıl sürdü. 25 kişinin hayatını kaybetmesi 100-150 kişinin yaralanması için mi sekiz yıl sürdü? O mimarları ve mühendisleri karşımda görmek istiyorum. Benim bu garibanlarla işim yok. Ben o üsttekileri istiyorum.
5 yaşındaki Ömer Alperen Can’ın annesi Melike Can: Sağlık Bakanı gelecek diye üzerimi temizlediler. Bana ameliyat giysisi giydirdiler. Ben o saate kadar çamur içindeydim. Uzunköprü’den bindi. Ben kızım, kayınvalidem ve oğlum bindik. Kızım ve kayınvalidem çıktı. Kimse bize yardım etmedi. Sağlık görevlileri gelin size sakinleştirici vuralım dedi. Bu devletin bir helikopteri yok mu iki saat içinde gönderebileceği. Çok yüksek sesle takırtı sesleri duyduk. Sonra zıpladık. Sola doğru devrildik. Çamur içinde kalmıştık. Tanınmayacak haldeydim. Çocuklarımı göremediğim için ayağa kalktım. Yaklaşık bir buçuk saat sonra yardım geldi. Sağlık Bakanı gelecek diye üzerimi yıkadılar. Bana ameliyat giysisi giydirdiler. Ben o saate kadar çamur içindeydim. Şikayetçiyim.
Ersen Gül’ün eşi mağdur Hatice Canan Gül: İki çocuğum yetim kaldı. Bize bu acıyı yaşatanlardan davacıyım. Hepsinden şikayetçiyim. Davaya katılma talebinde bulunmak istiyorum.
Katliamda yaralanan müşteki Emre Kocaağa: Asıl suçluların ceza çekmesini istiyorum. Beni hiç aramadılar. Nerdesiniz demediler. Karşımıza dört kişiyi getirdiler ancak ben asıl üsttekileri istiyorum. Ankara’ya gidip kendi imkanlarımla ameliyat oldum. Halen tedavi görüyorum. Muratlı’dan bindim, biletçi bilet kesmedi. Trenden veriyorlar dediler. Kapıda oturanlar koridorlarda oturanlar vardı. Tıklım tıklımdı. Biletçiler bir şey sorduğumuzda bizi azarlıyordu. Yoğunluktan bilet alamadım. Trene binerken hafif bir yağış vardı. Tren biraz hızlıydı. Bir acelesi var mı diye düşündüm. Bir gümbürtü geldi pat pat ses geldi. Ondan sonra bayıldım. Sonra hastaneye kaldırıldım.
“Kendi imkanlarımla ulaşmasaydım oğlumu kaybedecektim”
Katliamda hayatını kaybeden Emel Duman’ın eşi Erkan Duman: Bir meleğin insan şeklini almış olan eşimi kaybettim. Evladım yaralandı. İki ay yoğun bakımda kaldı. Yüzünde ömrü boyunca taşıyacağı izler kaldı. Kendi imkanlarımla cerrahlara gittim. Çorlu istasyonundaydım. Saat 17.10 gibi kazayı duydum. Aracı duyar duymaz ambulansın peşinden gittim. Eşimi aradım açmadı. Olay yerine gittim. Önümüzden giden ambulans ve itfaiyeciler da olay yerini bulamadı. Makinistler ambulansa haber vereceğine amirine haber veriyor. Olay yerine 25 dakika sonra 17.40 gibi vardım. Polis ve jandarma yoktu. Oğlumu buldum annen nerde diye sordum “annem öldü” dediler. Oğlumu sağlık çalışanlarına teslim etmek istedim. Önce almak istediler, zorlayınca aldılar. Efe 5-10 dakika geç kalsaydı o da bugün ölmüş olacaktı. Eşimi bulamadım. Ceset torbalarının fermuarlarını açık baktım ancak bulamadım. Olay yerinden insanları kasıtlı olarak uzaklaştırdılar çünkü hemen çalışmaya başlayacaklardı. Niye yabancı ülkelere para ödememek için. Herhalde bu para bizim giden canlarımızdan daha değerli. İnsanlar orada can çekişe çekişe öldü. Acil eylem planımız yok. Ambulans ve itfaiye olay yerini bulamadılar. Biz asıl suçluların kim olduğunu biliyoruz. Rapor tutmuş, bunun üzerinde durmamışsın demek. Ben de bazen üstlerime rapor yazıyorum, yapmayınca yine gidip söylüyorum. Onun da öyle yapması lazım. Hayallerimiz yarım kaldı. Biz şu an yaşayan ölüleriz. Hayallerimiz kalmadı. İster buradakiler ister üsttekiler olsun ben suçlular cezalarını çeksin istiyorum. Hastaneye siyasilerden çok gelen giden oldu ancak TCDD’den hiç kimse gelmedi. Hayatımız komple değişti. Çoçuğum arabaya uçağa binemiyor. Tatile gidecekti gitmek istemedi. Sadece benim aracımla seyahat edebiliyor. Herkesten tüm sorumlulardan tüm kurumlardan şikayetçiyim. Oraya kendi imkanlarımla ulaşmış olmasaydım bugün oğlumu da kaybedecektim.
“Burada TCDD olmadığı sürece dört kişiye bir şey demek istemiyorum”
Eşi Derya ve kızı Beren Kurtuluş’u kaybeden Melih Kurtuluş: 6 aylık kızımı kaybettim. Burada TCDD’nin olmaması, böyle bir iddianamenin olması çok ayıp. Burada sadece dört kişinin yargılanıyor olması ve TCDD’nin bu davanın dışında tutuluyor olmasını kabul etmiyorum. Acaba ihaleyi istedikleri kimseler alamadığı için mi iptal ettiler? Bunun da araştırılmasını istiyorum. Burada TCDD olmadığı sürece buradaki dört kişiye bir şey demek istemiyorum. TCDD burada olmalı.
Katliamda kızı Bihter Bilgin’i kaybeden Zeliha Bilgin: (Fotoğrafı göstererek) Ben bu dört canı kaybettim. Ben ihmaller yüzünden kaybettim. Ben vergi veriyorum. Daha iyi şartlarda çocuklarımı yaşatmak için. Kızım Bihter Bilgin gitti. Uzun süredir seferler yoktu. Annem çocuklarımı görmek istiyordu. Treni görmek için gitmişti. Kızıma sordum tren nasıldı diye “tren çok hızlıydı, beğenmedim” diye yanıt verdi. O gün saat 4 gibi yağmur şiddetli yağıyordu. Kısa sürede fırtına halinde yağdı. O arada Bihter beni aradı. Treni beklediklerini söyledi. Ben yemek yaptım ama kızım yemeği yiyemedi. Bihter’i aradım ulaşamadım, Derya ve Emel’i aradım ulaşamadım. Erkan’ı aradım, “abla biz yandık, kim varsa getirin” dedi. Olay yerine gittiğimizde paramparça cesetler, çaresiz insanlar. Ulaştırma Bakanı nerede? O sorunlu menfezin yapılması için benim kızımı kaybetmem mi gerekiyordu? 25 can gitti, 25 acılı aile gitti. Çok ağır bir tedavi görüyorum. Ben hayatımı kaybettim. Ben zıngır zıngır titriyorum. İhmaller yüzünden kızımı kaybettim. O garibanı niye getirdiler önümüze. Kendileri gelecekti. O makinisti İsa Apaydın’ı karşımızda görmek istiyoruz. Mustafa Karaşahin’i görmek istiyorum. İddianameyi ve o TCDD ile ilişkileri olan kişilerin hazırladığı bilirkişiyi kabul etmiyorum. Pamukova katliamında gerçek adalet yerini bulsaydı, Çorlu katliamı Ankara’daki katliam olmayacaktı. TCDD Genel Müdürü’nü istiyorum. Ben onları ihmal yüzünden ölsünler diye büyütmedim. Adalete güveniyorum. Benim gibi anneler bir daha yanmasın.
Katliamda torunu Bihter Bilgin'i kaybeden Mürvet Güvenç: Görevlerini yapsalardı, yavrularım ölmeyecekti. Çok değerli varlıklarımdı. Kimin suçu varsa cezasını çeksin. Allah kimseye bu acıyı yaşatmasın. Adalet istiyorum. Çok acılar çektim. Şikayetçiyim. Davayı müdahil olmak istiyorum.
“Her şeyimi orada bıraktım, bütün sorumlular cezasını çeksin”
Katliamda hayatını kaybeden Serhat Şahin’in annesi Fatma Şahin: Tren iki kez sendeledi daha sonra şiddetli bir sarsılma oldu. Oğlumun uçtuğunu elimden kaydığını gördüm. Kızıma sordum kardeşin nerede diye. Oğlumun sadece kafası ve kolu vardı trenin altında. Saatlerce orada trenin altındaydı. Hastaneye gittim ancak oğlumu kaybettim. Bütün her şeyimi orada bıraktım. Her şeyimi orada bıraktım. Bütün sorumlular cezasını çeksin.
Serhat Şahin’in kardeşi Seren Şahin: Ben de trendeydim. Altınşehir’de hafif sendeledi ve durdu. Pazar günü gittiğimizde ölü sessizliği vardı. Çocuklar sürekli ağlıyordu. Tren önce bir sendeledi sonra şiddetli bir ses geldi. Büyük bir sesti. Ben sonra bayılmışım. Uyandığımda annem kardeşimi aramak için trenden çıktı. Ben de küçük bir delikten dışarı çıktım. Tren sürüklenerek tarlaya gitmişti. Raylar başka yerdeydi. Daha sonra helikopter geldi ancak sadece ölüleri aldı ancak yaralılara dokunmadı. Şikayetçiyim.
“İhaleleri kimler aldı? Yapmıyorlarsa da istifa etsinler”
Katliamda hayatını kaybeden Serhat Şahin’in babası mağdur Hüseyin Şahin: Ben olay yerine vardığımda AFAD ekipleri vardı ama onlar vatandaşları izliyorlardı. Ben hanımın yanına geldiğimde tren altındaki oğlumun bedeni hala sıcaktı. AFAD eğer oraya aletleriyle gelmiş olsaydı, oğlum bugün yaşıyor olacaktı. O kadar görevli vardı ancak ben ve köylüler toprağı kazıyorduk oğlumu kurtarmak için. Onlar da izliyordu. Ben her gün oğlumun mezarına boynu bükük gidiyorum çünkü adaleti halen sağlayamadık. Soruyorum buradaki kişiler vasıfsızsa neden devlette çalışıyor? İhaleleri kimler aldı? Açıklasınlar yapamıyorlarsa da istifa etsinler.
Katliamdan yaralı kurtulan Cihat Subaşı: Ben cuma ve pazar günleri bu treni kullanıyordum. O gün de Muratlı’dan bindiğimizde bilet yoktu çünkü o istasyon pazar günü kapalı. Tren çok doluydu. Annemle ben ayakta bekliyorduk. Bir anda şiddetli bir ses geldi. Tren zıpladı. Ben o esnada sürüklendim. Daha sonra uyandığımda tuvaletlerin oradaydım. Annemin vefat ettiğini düşünerek onu aramadım, çok kötü durumdaydım. Bir delikten çıkmaya çalıştım, birileri geldi aldı beni oradan. Bulunduğum yer hep kan doldu. Annem beni aramış trende. Bir buçuk saat sonra yardım geldi. Sarılar Köyü’nden gelen römorkla başka bir yere götürdüler. Sonra hastaneye ambulansla götürüldüm. Tedavi gördüm bir süre ve taburcu oldum. Hastanede acılı günler yaşadım. Keşke herkes benim gibi kurtulup yaşamış olsaydı.
Katliamda hayatını kaybeden Özcan Cesur’un eşi Hacer Cesur: Muratlı’da bilet alamadık. Trende alacaktık ancak önce pat pat diye sesler ardından şiddetli bir sarsıntı oldu, ben o sırada başımı tavana vurdum. Eşim yanımdaydı, kapı açıldığı sırada eşimin dışarıya fırladığını gördüm. Ben bayılmışım. Hastaneye götürdüler beni. Eşimi saat sekiz gibi vagonun altından çıkarmışlar. Ben 7.30’a kadar oradaydım ancak yardım gelmedi o saate kadar.
Anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal: Kız kardeşim bana saat 6 gibi olayı haber verdi. Sarılar Köyü’ne geldim hızlıca. Yolun kesik olduğunu ve daha fazla gidişin olmadığını jandarma söyledi. Oraya geldiğimde katliamı gördüm. Kurtarma çalışması adı altında bir kargaşa vardı. Vincin zincirlerini doğru düzgün bağlayamadıkları için halatlar koptu. İnsanlara elimizi uzatmaya çalışıyor, ekipler ise bizi uzaklaştırmaya çalışıyordu. Kurtarma çalışmalarının doğru düzgün yürütülmediğini düşünüyorum. Devlette liyakatsız kişiler var. Bu olaydan İsa Apaydın nasıl sorumlu tutulamaz. TC adı altında işletilen bir kurum bu kadar mı kötü yönetilir? Sarılar Köyü’nün müthiş bir çabası vardı. 44 yıllık babamı tanıyamadım. Tonlarca bir ağırlığın altında kalan birini nasıl tanıyabilirsiniz ki? Onlar ölmediler. Acı çekerek can verdiler. Asıl sorumlular gerçek suçular ortaya çıkarılıncaya kadar bu yargılamanın yapılmasıdır. O gece helikopterle getirilen o bilirkişiler dışında başka kimse yok muydu? Bu dosyanın aklanması için ellerinden geleni yaptılar. Yağışa bağladılar. Savcının iddianamesine itiraz ediyorum. Dönemin genel müdürü ve altındakilerinden şikayetçiyim. İhaleyi alanlardan şikayetçiyim. Mustafa Karaşahin dahil olmak üzere hepsinden şikayetçiyim.
Katliamdan yaralı kurtulan Maşallah Katar: Muratlı’da yağmur 14 gibi başladı 16.45 gibi durdu. Tren geldi, son vagona kadar gittik kalabalık olduğu için. Ayakta durduk. Hızlı her zamankinden daha hızlıydı. Biletçi bilet kesti sonra tren sallanmaya başlandı. Biz savrulduk. Birileri beni çıkardı ben de birini daha çıkardım. Orada kalanlara yardım etmeye çalıştım. O ana kadar gelen sağlıkçı yoktu. Şikayetçiyim.
Katliamdan yaralı kurtulan Mehmet Emin Özgür: Trene bindik, kalabalık olduğu için yer yoktu. Beş ile altı arasında arada durduk. Bir zıplama ve sonra pat pat sesi duyduk. Tren devredildikten sonra kapıyı açtık ve dışarı çıktı. İnsanları çıkarmaya çalıştık. Bazı çocukları dışarı çıkardık.
Katliamdan yaralı kurtulan Mehmet Çiçek: Şikayetçiyiz. Bu bir cinayet.
Katliamda hayatını kaybeden Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz Sel: Tam bir senedir bugünü bekliyorum. Üzerimde görmüş olduğunuz evladım gözümün nuru onu eline çöp batmadan büyüttüm. Tatilden dönmüştük. Babasıyla trene binecekti. Sadece trene binmek istiyordu. Hep arabayla giderdik. Oradan geçtiğimizde bir gün trenle gideriz diye düşünüyorduk. Ne yazık güvendiğim hatta pırıl pırıl çocuğumu bıraktım. Dedelerine gittiler. Trenden oğlum fotoğraflar attı. Beni arayıp geleceğini söyledi. Ancak oğlum eve bir daha dönemedi. Beni görüntülü aradığında akşam programını haftalık programını konuştuk. Emniyet kemerinin olmadığını gördüm o arama sırasında. Akşam bir tren kazası olduğunu öğrendim. Ben yoldayken yayın yasağı geldi. Haberlerde 10 ölü olduğu söyleniyordu. Olayın olduğu gün jandarma izin vermedi geçmeme. Su taşıyan aracın içine su taşıyacağımı belirterek bindim. Araçtakiler bu araç batar oraya gidemez diyordu. Diğeri ise biri diğerine dört çarpı dörtler var ama kim izin verecek onlara. Daha sonra başka bir traktöre bindim. Olay yerine vardığımda olay yeri karmaşa içindeydi. Pizza kutuları içinde pizza yiyen kurtarma ekipleri gördüm. Polise çocuğumun nerde olduğunu sordum, listeyi göstermedi, uzaklaştırdılar beni oradan. AFAD’tan bir yetkili kimi arıyorsunuz? Diye sordu. Kıyafetlerini tarif ettim. Babam oğlumu teşhis etmişlerdi. Ben fenalaşacağım için beni oradan uzaklaştırmak için hastaneye gönderdiler. Bize telefon geliyordu. Oğuz Arda çok tanındığı için hastanelerde nöbet tutan insanlar vardı. Bana gelen telefon herkese geliyordu. Bizi olay yerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlardı. Çorlu Devlet Hastanesi’ne geldim. Orası da bir karmaşaydı. Gece 11.30 gibi oğlumu kaybettiğimi öğrendim ve baygınlık geçirdim. Bu olayla ilgili hiç kimse beni aramadı. TCDD yetkilisi aramadı. Savcı başsağlığı diledi ve neye dayanarak 25 kişiden daha fazla ölen olduğunu iddia ediyorsunuz dedi. Ben de orada ölü poşetlerinin daha fazla olduğunu anlattım. Bir yıl boyunca bekledik. Bilirkişiler böyle bir katliamda nasıl Ulaştırma Bakanlığı ve TCDD ile bağı olup da o dosyaya atandılar. Bu iki bilirkişi hakkında şikayetçiyim. Ben bu iddianameyi kabul etmiyorum. Ben 35 yaşında oğlumu kaybetmek için doğurmadım. 25 yaşında doğum yaptım. Ben bir daha evlenmeyeceğim. Bir annenin oğlunu poşet içinde görmesi kadar kötü bir şey yok. Sosyal medya üzerinden Ulaştırma Bakanı’na soru sorduğum için beni engelledi. İsa Apaydın da beni engelledi. Ben sesimi duyurmak istiyorum ve duyuruyorum. Duyuracağım da. Ulaştırma Bakanı, TCDD Genel müdürü ve altındakilerin hepsinden şikayetçiyim.
Katliamda hayatını kaybeden Oğuz Arda Sel'in dedesi Fatih Sel: Hepsinden şikayetçiyim.
Katliamda yaralanan Nuriye Erkmen: Tren devrildiğinde ben eşimin ayağının dibine düştüm. Eşim kalkıp kalkmayacağını sordu, ben de belimin kırıldığını ve ayağa kalkamayacağımı söyledim. O beni orada bırakıp insanlara yardım ediyordu. Arada gelip bana nasıl olduğumu sordu. Birçok sorun yaşadım. Bu olayda sorumlu olan herkesin cezalandırılmasını istiyorum.
Katliamda yaralanan Saliha Ergül: Benim eşim TCDD’de güvenlik görevlisiydi. Dürüst bir çalışandı. Bunu hayatını kaybederek ödedi. Bir yıldır ne ben ne de çocuklar babasını göremiyor. Burada sanıklar biz suçlu değiliz diyorlar. Kim suçlu? Biz mi? Eşimi rayların altından aldım eşimi gece yarısına doğru. Siyah poşet içine koydular, helikopterin içine koydular. Eşimi görür görmez tanıdım, yüzüğü parmağında duruyordu. Onu bana emanet etti. Size güveniyorum. Adalet bekliyoruz. 25 can için adalet bekliyorum. Ben bu TCDD ve devleti şikayet ediyorum. Bir yıl geçti, size artık inanmak istiyorum. Çünkü yalan yanlış beyanlar oldu. İhmaller sonucu eşimin öleceğini bilmiyordum. Benim eşim bankamatik memuru olmak istemiyordu. O çalışkan biriydi. Sizi sıkıştıracaklar biliyorum. Devlette çark böyle çalışıyor. Hep iyiler kaybediyor, bu kez iyi insanlar kaybetmesin. İşiniz zor ama sizden adalet bekliyorum.
Hayatını kaybeden Bihter Bilgin’in babası Saim Bilgin: Allah kimse evlat acısı yaşatmazsın. Adalet istiyorum. Herkesten şikayetçiyim.
Katliamda yaralanan Semiha Subaşı: Üst kuruldan alt kurula kadar herkesten şikayetçiyim.
Katliamda yaralanan Türkan Sarı: Üst makamlardan da şikayetçiyim, davacıyım. Buradaki sanıklardan da şikayetçiyim.
Katliamda yaralanan Melike Türkan: Annemle birlikte trene binmiştik. Sarılar mevkinde takırtı sesleri geldi. Daha sonra kaza yaşandı. Uyandığımda sol camın üstünde yatıyordum. Annemle birlikte dışarı çıkmaya çalıştık ancak yürüyemeyecek durumdaydık o sırada bize yardımcı oldu insanlar ve dışarı çıktık. Çerkezköy Devlet Hastanesi’nde ameliyat oldum. Kontrollerim var. Şikayetçiyim.
Katliamdan yaralı kurtulan Zahit Açan: Sizden adalet bekliyorum. Beni TCDD’den aradılar kazadan sonra, şikayetçi misin diye sordular “şikayetçiyim” deyince telefonu yüzüme kapattılar. Şikayetçiyim.
Nurdoğan Aktürk: Trene bindik ve kısa bir süre sonra kaza oldu. 37 gün hastanede kaldım. Halen psikolojik tedavi görüyorum. Nisan ayından bu yana kanser tedavisi görüyorum.
Oğuz Arda Sel’in amcası Fatih Sel: Koca bir devletin nasıl acil bir planı olmaz. Olsaydı belki bugün birileri daha yaşayacaktı. Bu bile bir zaafiyeti gösteriyor. Bu nedenle ben yeğenimi ve abimi kaybettim. Kardeşin ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Abim benim için çok önemliydi. Canım ne zaman sıkılsa onun yanına giderdim. Tutunduğum sağlam daldı. O dalı kestiler. Yeğenim Oğuz Arda Sel’i tanımanızı isterdim. Hayalleri vardı. TCDD üst yönetiminden alt yönetimine kadar herkesten şikayetçiyim.
Esra Araç: Kazadan 3 ay sonra düğünüm oldu ama gelin bir de bana sorun nasıl oldu diye. Psikolojik tedavi gördüğüm için bebek sahibi olamıyorum. Ülkede yas ilan edilmesi gerekirken başkanlık kutlamaları yapılıyordu. Hayatımız zindan oldu. Bütün sorumlulardan şikayetçiyim.
Oğuz Arda Sel’in dayısı Meriç Öz: Oğuz Arda benim kardeşim gibiydi. Bir çocuğa nasıl öldü denilir bilemiyorum. Hala inanamıyorum. Nasıl bir anneye evladın öldü denir onu da bilemiyorum. Cuma günü milli maç izlemiştik. Her an aklımda. Yanımda olması gerekirken ben onu youtubedan izliyorum. Bu nasıl bir duygu biliyor musunuz? TCDD başta olmak üzere sorumlu herkesten davacıyım.
Oğuz Arda Sel’in ninesi Melek Öz: Arda Sel çok donanımlı bir çocuktu. Olay yerine vardığımda dedesi onu ceset poşeti içinde teşhis etti ancak kızıma söyleyemedi. Kızım duymasın diye başka bir yere yönlendirdik. Kızım hastaneden bizi aradı. Arda Sel’in hastane olabileceğini söyledi. Ben de gördüğümüzün belki yanlış kişi olabileceği ümidine kapıldım. Hastaneye gittik sorduk ancak orada yoktu. Çocuğumun bütün hayalleri gitti. Hepsinden şikayetçiyim.
Oğuz Arda Sel’in dedesi Mehmet Öz: Aileler size anlattı, işiniz sor umarım üzerinizde siyasi baskı olmaz. Olay yerine vardığımda ceset poşedi vardı. Görevliye sordum ancak açmadı, kimlik tespiti yapmam gerektiğini söyleyince poşedi açtı, torunumun bedenden aşağısı yoktu. Kızıma diyemedim. Hastaneye gittik. Morgda torunumu teşhis ettik. O anda torunumun gözünde ölümün dehşetini gördüm. Halen aklımdan çıkmıyor. Cumhurbaşkanından bu olayı araştırmasını istiyorum. O ihaleyi alan şirket kim? Onun araştırılmasını istiyorum. AKP-MHP bu olayın neden araştırılmasını istemedi? Bir çapanoğlu mu var? Merak ediyorum. Burada yargılanan sanıklar sadece birer işçi, tıpkı inşaat işçileri gibi.
Dilek Kaplan: Kazada annemi kaybettim. Annemin o yüzünü hiç unutamıyorum. Aylardan beridir uyayamıyorum. Ben bu bilirkişi raporunu ve iddianameyi kabul etmiyorum.
Emel Tuna’nın oğlu Erdem Tuna: Bütün sorumlulardan şikayetçiyim.
TCDD, davaya katılma talebinde bulundu
Melek Tuna’nın kızı Nükhet Karasu: Duruşmaya annemin kanlı ve çamurlu çantasıyla geldim. İçindeki toprağı bile halen temizlemedim. Sanıklar menfezi hatırlamadıklarını söylüyorlar ya biz de o kanlı menfezi hiç unutmadık. Evimize gelen TCDD avukatı bize hakaret etti. Ondan da tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Adalet rayların altında kalmasın.
Derya Kurtuluş: Bata çıka çamurlar içinde olay yerine gittim. Olay yerine çok geç varmıştım. Oraya vardığımda kaybettiğim sevdiklerimin gözlerindeki çaresizliği gördüm. Ben bir ablayım bunun vicdan azabını yaşıyorum. Boşu boşuna öldüler. Her şey ortada. Aslında 25 kişi ölmedi, hiçbirimiz yaşamıyoruz. Sadece nefes alıyoruz.
Ömer Alperen Can’ın ninesi Nezahat Can: İhmaller yüzünden torunumu kaybettim. Sorumlulardan hesap sorulmasını istiyorum.
Ailelerin beyanlarından sonra söz alan TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü vekili de “Davaya katılma talebinde bulunuyoruz” dedi.
Sanık anlatımları yeni dediller ortaya çıkardı
Ailelerin avukatlarından Can Atalay da sanık anlatımlarının suçluların kim olduğuna dair yeni deliller ortaya koyduğunu bu nedenle mahkeme heyetinin suç duyusunda bulunması gerektiğini söyledi:
“Sanık anlatımlarıyla daha önce hangi makam ne karar vermiş olursa olsun yeni deliller ortaya çıkmıştır. Suç duyurusunuzda bulunmanız dava açısından zorunludur. Sanıkların anlatımlarıyla yukarıya doğru bir yargılamanın yapılması gerektiği şarttır. Bu olmadan yargılamanın eksik kalacağı bellidir. TCDD vekili katılma talebinde bulundu, kabul edilemez. Bu mağdurların acılarıyla dalga geçmektedir. Bu dosyayı karartmaya çalışan bir kurumun bu davaya katılması hukuka aykırıdır.
“Keşif acilen yapılmalıdır, ertelenemez. Yargılamaya bundan sonra böyle devam edilemez. Anayasaya aykırıdır. Siz bu raporla müşteki ifadesi almaya devam ederseniz, bu silahların eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Başsavcının istemiyle bilirkişi atanıyor ama bunun nasıl yapıldığına bu kararın nasıl alındığında dair bir belge yok. Bu bilirkişilerin isimlerini başsavcılığa kim verdi? Bu bilirkişileri TCDD talep etti, o atanmasını istedi çünkü suçu örtbas etmek istedi.”
Savcılık TCDD’nin katılma talebinin reddini istedi
Duruşmada daha sonra iddia makamı görüşlerini sundu. Savcılık mağdur ve müştekilerin katılma kabulünü, Tekirdağ Barosu ve TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürlüğü’nün katılma talebinin reddini, bilirkişi raporu için teknik üniversitelerden isim istenmesini, rapordan sonra suç duyurusu istemenin görüşülmesini, tarafların bildirdikleri Mümin Karasu, Tevfik Baran ve Levent Kaytan gibi tanıkların dinlenmesini, delillerin toplanmasını, sanık Turgut Kurt’un yeniden adli kontrol altına alınmasını, diğer sanıklar Çetin Yıldırım, Özkan Polat hakkındaki adli kontrolün devamını, sanık Celaleddin Çabuk hakkındaki adli kontrolün kaldırılmasını talep etti.
Duruşmaya 1,5 saat ara verildi.
Duruşma 10 Aralık’a ertelendi
Aradan sonra kararını açıklayan Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesi, mağdur ve müştekilerin davaya katılma talebinin kabulüne, Çorlu Cumhuriyet başsavcılığına müzekkere yazılarak soruşturma hakkında bilgi istenmesine, bilirkişiler hakkında suç duyurusu yapılıp yapılmadığı hakkında bilgi istenmesine, TCDD’ye yazı yazılarak organizasyon şemasının istenmesine, yine TCDD’ye yazı yazılarak son 50 yıllık bakım onarım işlemlerinin istenmesine, bilirkişi keşfi yapılmasının kabulüne, suç duyurusu talebinin deliller toplandıktan ve keşif raporunun ayrıntılı incelenmesinden sonra görüşülmesine, sanık Celaleddin Çabuk’un adli kontrolünün kaldırılmasına TCDD Taşımacılık A.Ş’nin davaya katılma talebinin reddine karar verdi.
Karar göre bilirkişi isim listesi İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Sakarya Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nden (YTÜ) istenecek.
Aileler: Umut veren bir karar çıktı
Dava 10 Aralık 2019 tarihine ertelendi. Aileler ve avukatlar duruşma sonrası açıklama yaptı. Aileler “Alabileceğimiz ve duyabileceğimiz en olumlu kararları duyduk. En azından talepleriniz doğrultusunda çıkan kararlar bir nebze olsun bazı şeylerin istediğimiz yönde gittiğinin ilk ışığını gösterdi bize. Daha sonra tabii ki devamı çok önemli olacak O nedenle ilk duruşma için bizim adımıza umut veren bir karar çıktı” vurgusu yaptı.
Ne olmuştu?
8 Temmuz 2018'de, Edirne'nin Uzunköprü ilçesinden İstanbul Halkalı'ya gitmek üzere hareket eden, 362 yolcu ve 6 personelin bulunduğu yolcu treni, Tekirdağ'ın Çorlu ilçesi Sarılar Mahallesi yakınlarında raydan çıkarak devrildi.
Kazada 7'si çocuk, 25 kişi hayatını kaybederken 328 kişi de yaralandı. Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kazanın meydana gelmesinde asıl kusurlu bulunan, TCDD 1'inci Bölge Müdürlüğü Halkalı 14'üncü Demiryolu Bakım Müdürlüğü'nde Demiryolu Bakım Müdürü olarak görev yapan Turgut Kurt, Çerkezköy Yol Bakım Şefliği'nde Yol Bakım ve Onarım Şefi olan Özkan Polat, Yol Bakım Şefliği'nde Hat Bakım ve Onarım Memuru olarak görevli Celaleddin Çabuk ile TCDD bünyesinde çalışan ve Mayıs ayındaki yıllık umumi muayene raporunda imzası bulunan, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım hakkında 'taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olmak suçundan 2'şer yıldan 15'er yıla kadar hapis istemiyle Çorlu 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.
Katliamla ilgili ‘asıl kusurlu’ bulunan TCDD personeli Turgut Kurt, Özkan Polat, Celaleddin Çabuk ile Çetin Yıldırım, ‘taksirli ölüme ve yaralanmaya neden olma’ suçundan 2’şer yıldan 15’er yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.