Polis kurşunuyla katledilen komünist devrimci Alaattin Karadağ, 11. ölüm yıldönümünde anıldı.
Gençliğin gerçekleştirdiği anmada ilk önce Alaattin Karadağ’ın yaşamı anlatıldı. Antakya’da dünyaya gelen Alaattin Karadağ’ın yoksul köylü bir ailede büyüdüğü ifade edildi. Kendini bildi bileli proleter olduğu, ailesinin maddi imkansızlıklarından kaynaklı küçük yaşlardan itibaren çalışmak zorunda kaldığı vurgulandı. Küçük yaşlarda henüz devrimci fikirlere sahip olmasa da çalıştığı süre boyunca sömürünün ne demek olduğunu öğrenen yoldaşın, düşük ücrete çalıştırılmaya karşı öfke biriktirdiği söylendi. ‘97 yılına geldiğinde kardeşi ile birlikte büyük kentlere profesyonel devrimci olma amacıyla hareket ettikleri belirtildi. Ancak o dönemin TKİP Kuruluş Kongresi öncesi yaşanan tasfiye sürecine, kongrenin geç yapılmasına ve yaşanılan bir dizi sorunun olduğu bir sürece denk gelmesi, yoldaşta herhangi bir moral bozukluğu veya davaya inanç konusunda herhangi bir eksiklik yaratmadığı vurgulandı. Yoldaşın sınıf çalışmasında proleter kimliğinden kaynaklı işçilerle iletişim kurmada zorlanmadığı ifade edildi.
Yoldaşın İzmir’deki sınıf çalışmasına değinilirken, poliste, işkencede, DGM salonunda ve zindanda aldığı tutum ve sahip olduğu direnişçi kimlik üzerinde duruldu. Zindanda 2001 yılında işkencelere rağmen süresiz açlık grevini ölüm orucu direnişine çevirdiği ifade edildi. 2004 yılında fabrikada pres makinasında sağ elinin dört parmağını kaybettiği, buna rağmen gerektiğinde silahı sol eline alarak mücadeleye devam ettiği ifade edildi. Yoldaşın insani duyarlılığı üzerinde de durulurken, yoldaşlarına bağlılığı yaşamı üzerinden örnek verilerek anlatıldı. Yoldaşın katledilirken dahi başka bir yoldaşını korumaya çalıştığı belirtildi. Daha öncede bir yoldaşı polisin elinden kurtardığı ifade edilirken, yoldaşları uğruna canını feda etmede hiçbir zaman tereddüt etmediği vurgulandı. Yoldaşın yeri geldiğinde partide gördüğü bir eksikliği ilke ve tüzük çerçevesinde eleştirmekten geri durmadığı söylendi.
Partisinin, onu “ölümünden çok yaşamıyla partiyi onurlandıran bir komünist” olarak nitelediği ifade edilirken, Ümit Altıntaş’ın deyimiyle “kökten Ekimci” olduğu belirtildi. Ekim Hareketiyle birlikte yaratılan yeni bir geleneğin, yeni bir kültürün yoldaş şahsında cisimleştiği, yoldaşın gerek yoldaşlarla ve kitlelerle kurulan ilişkiler, gerekse davaya bağlılık konusunda örnek alınması gereken bir militan olduğu vurgulandı. Onu anmanın uğruna yaşamını yitirdiği davayı, mücadeleyi daha da yükseltmekten geçtiği ifade edildi.