Alaattin’e...

Omuzlarımızda senle birlikte sonsuzluğa uğurladığımız nice bedel ödeyen devrimcilerin elleri var. Sizlerle birlikte yürüyoruz geleceğe. Seni anlatmaya devam ediyoruz yeni işçilere. Yeni Alaattin’ler olmak için yürüyoruz.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Kasım 2019
  • 09:17

“Biz bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta.”
(N. Hikmet)

 

Merhaba yoldaş, şimdiye kadar yazamamış olmak içimde kalan bir yaraydı. Yazmak halen de zor geliyor. Nereden nasıl başlamalı bilemiyorum. Ama seni ilk gördüğüm o şanslı tesadüf günlerinden başlamak geliyor içimden.

Seni ilk gördüğüm günün üzerinden 16 yıl geçti ve yıldızlara uğurladığımız günün üzerinden 10 yıl. İlk gördüğüm günden itibaren hep yan yana omuz omuzaydık aslında. Mücadelenin zor günlerinde sen, senden önce ve senden sonra gidenler hep yanımızda oldunuz ve olmaya devam ediyorsunuz.

Ne şanslıyım ki seni kısa bir sürede olsa tanıma olanağım oldu. Ölüm orucu ile birlikte cezaevi çıkışın oluyordu bu süreç. Ben bir metal fabrikasında çalışıyordum. Çalıştığım fabrikanın ismini söyleyince sevinmiştin. Çünkü “oraya girmeye çok uğraştık ama bir türlü olmadı” demiştin. Bu bana daha bir güven duygusu vermişti. Maalesef işe sözleşmeli girmiş ve çıkarılacağım tarih önceden belirlenmişti. Sen ise, “olsun kaldığın sürece harcadığın emeğin karşılığını da eninde sonunda alırsın” demiştin.

Senle konuşmak gözlerinin içindeki ateşi ve umudu görmek, morallerin en büyüğü oluyordu. Çok kısa zamana sığdırdığımız tesadüfi görüşmeler hayatımda unutamayacağım nadir anların başında geliyor. Bir keresinde de yoldaşımızın yanında denk gelmiştik ve lokantaya götürdü bizi. O yerin önünden her geçişimde gözümün bir ucu hep orada kalır. Bir de senle yediğimiz aşurenin tadı. Tadı, tatlının güzel olmasından gelmiyordu seninle beraber yiyebilmekteydi. Akşam aynı evde kaldığımızda senin burada olduğunu duyan soluğu yanında alırdı. Konuşma fırsatımız hep çok azdı, sıra gelmezdi. İnsanlar (ki çevre ilişkileri de dahil) sana sorunlarını anlatmak, tutunabilmek için gelirlerdi. Güç kaynağıydın ve halen öylesin.

Grev ve direnişlerde omuz omuza çekilen halaylarda senin kim olduğunu ancak cezaevinde ölüm orucuna başladığında öğrenebilmiştik. Yoldaşlarımızın yanında elinde başka bir siyasal hareketin dergisi ile halay çekerken oradaki yoldaşların seni farklı bir hareketten sanmaları da bundan geliyordu.

Ama seni uzun uzun tanımak 19 Kasım'da sonsuzluğa uğurladıktan sonra partimizin ve yoldaşlarının yazdıkları ile olanaklı oldu.

On yıl geçti ama sana olan özlemimiz hiç bitmedi. Senden öğrenecek daha çok şeyimiz var. Yoldaşlığı öğreneceğiz mesela. Bu tek kelimenin ardında yatan içtenliği, samimiyeti ve kendini karşındakinin yerine koyup anlama yeteneğini, çözümlerini öğreneceğiz. Yoldaşınla kurşunu paylaşmayı, ölümü göze almayı öğreneceğiz. İradeni öğreneceğiz o zor koşullarda partiye bağlılığını. Et ve tırnağın birleşmesine engel olan zincirin nasıl kırıldığını öğreneceğiz. Sınıf kinini öğreneceğiz.

On yıl boyunca hem öğreniyor hem de seni öğretiyoruz aslında. Bu on yılda kaybettiklerimiz de var kazandıklarımız da. On yılda yolda kalanlar da var, yanına uğurladıklarımız da. Çok acılar biriktiriyor bu topraklar ve kanla sulanıyor. Sen, cezaevi direniş süreçlerinden bunun yakından tanığısın aslında. Ama bu kanı akıtanlar dipten gelen dalganın korkusunu her geçen gün daha fazla hissediyor ve saldırganlaşıyorlar. Dünya bunalımlar, krizler, savaşlar ve ayaklanmalar ile devrime doğru ilerliyor. Omuzlarımızda senle birlikte sonsuzluğa uğurladığımız nice bedel ödeyen devrimcilerin elleri var. Sizlerle birlikte yürüyoruz geleceğe. Seni anlatmaya devam ediyoruz yeni işçilere. Yeni Alaattin’ler olmak için yürüyoruz.

Bir yoldaşın