Şili’de 2019 yılında patlak veren kitlesel protestoların birinci yılında 25 Ekim 2020’de seçmenler şaşırtıcı derecede açık bir çoğunlukla yeni anayasaya onay vermişti. Devlet başkanlığı seçimlerinin Kasım ayı sonunda yapılan ilk turunda solcu aday Gabriel Boric oyların yüzde 25’ini, aşırı sağcı aday Jose Antonio Kast ise oyların yüzde 28’ini almıştı. Pazar günü yapılan ikinci tur seçimlerde, Almanya doğumlu sağcı politikacı José Antonio Kast ve eski öğrenci lideri Gabriel Boric, başkanlık sarayına girmek için yarıştı.
Eski öğrenci lideri de olan Gabriel Boric, ikinci turda oyların yaklaşık yüzde 56’sını alarak modern Şili tarihindeki en genç Cumhurbaşkanı oldu. Alman asıllı sağcı José Antonio Kast ise, oyların yüzde 44’ünü aldı. Kast, yenilgisini kabul etti ve Twitter’da rakibini “Az önce Gabriel Boric ile konuştum ve büyük zaferinden dolayı onu tebrik ettim.” diyerek tebrik etti. Boriç ise ilk mesajında, seçim sürecinde keskinleşen “sağ-sol kutuplaşmasını” yumuşatmak istediği görüntüsü vererek “bütün Şilililerin başkanı olacağını” söyledi.
“İtibarı destekliyorum” anlamına gelen “Apruebo Dignidad” adlı “sol” seçim ittifakının adayı olan 35 yaşındaki Boric’in seçim vaatleri arasında; emeklilik reformu, zenginlere yönelik daha yüksek vergiler, daha fazla sosyal yardım, göçmenlerin, yerli halkların ve eşcinsellerin haklarının savunulması, iklimin ve çevrenin daha fazla korunması vardı.
Die Zeit’ın haberine göre Boric, ülkenin güney ucundaki Punta Arenas’ta yaşamış, Hırvat ve Katalan göçmen bir aileden geliyor. Şili’deki büyük toplumsal eşitsizlikten sorumlu tuttuğu eski askeri diktatör Augusto Pinochet’nin mirası olan neoliberal kapitalist politikaları törpülemeye dönük vaatler öne sürüyor. 2011’den itibaren daha iyi bir eğitim sistemi için kampanyalar yürüten ve öğrenci lideri olan Boric, 2014’te kongreye seçildi. Komünistler de dahil olmak üzere geniş bir ittifak tarafından desteklendi.
Almanya doğumlu Kast ise kurucusu olduğu aşırı sağcı Cumhuriyetçi Parti’nin başkanıydı. Eşcinsel evliliği ve kürtajı reddeden Kast, seçim kampanyasında anti-komünist propagandaya ağırlık verdi, hakları ve gelecekleri için sokaklara çıkanları “terör” demagojisiyle hedef gösterdi. Kitle gösterilerinin ve polis terörüne karşı kurulan barikatların resimlerini göstererek, “Şili’de şiddet durmalı, nefrete ve şiddete yer olmamalı” demagojisiyle oy toplamaya çalışan sağcı aday “Bu 19 Aralık’ta sadece bir cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Özgürlük ve komünizm arasında seçim yapacağız” iddiasında bulunuyordu. Kast, rakibi Gabriel Boric’i kaosu, açlığı, şiddeti ve komünist diktatörlüğü temsil etmekle suçluyordu.
Bu iki “uç” arasında yapılan seçimlerin sonucu bir dönüm noktası olarak kabul edildi.
***
Kapitalizmin neoliberal programının ilk uygulandığı ülkelerden olan Şili’de sosyal-ekonomik sorunlar ve çok yönlü kriz halkı kuşatmış durumda. Sağlık ve eğitim sisteminin büyük bir kısmının özelleştirildiği ülkede, krizin de etkisiyle giderek daha fazla Şilili yoksullaşıyor. İki yıl önce, binlerce gösterici haftalarca her gün sosyal reformlar ve Başkan Sebastián Piñera’nın istifası talepleriyle sokaklara dökülmüştü. Kitle hareketinin, Boriç’in de desteklediği en önemli taleplerinden birini şimdiden hayata geçirilebileceği bekleniyor. Pinochet askeri diktatörlüğü (1973-1990) döneminden kalma anayasanın yerine yeni anayasanın yürürlüğe girmesi için çalışmalar yürütülüyor. Yeni devlet başkanının ise Mart ayında göreve başlaması planlanıyor.