Uzun süren belirsizliğin ardından, Lufthansa’nın, kendisine bağlı Catering firması LSG Sky Chefs’i İsviçre menşeili Gate Gourmet’ye satacağı kesinleşmiş bulunuyor.
Gate Gourmet’nin, satış koşullarına dair Lufthansa ile pazarlıkları devam ediyor. Süreç başından beri her türlü aleniyetten yoksun yürütülüyor. Kapalı kapılar ardında yapılan kirli pazarlıklarla ilgili olarak işçilere ne Lufthansa ne de ver.di bürokratları tarafından bilgi veriliyor. Olduğu kadarıyla da açıklamalar işçilerin tabandan baskısı sayesinde mümkün olabiliyor.
Gate Gourmet’nin bu satışı fırsata çevireceğini, çalışma koşulları ve ücretlere yönelik ciddi hak gasplarına gideceğini öngören işçiler bir yılı aşkın bir süredir çeşitli yollarla satışa ve yeni saldırılara karşı koymaya çalışıyorlar. Nitekim ilk alınan bilgilere göre işçilerin birçok hakkı gasp edilmek isteniyor.
Satış sürecinin ve saldırıların bir parçası olan ver.di bürokratları işçilerin tabandan baskısı sonucu da olsa zaman zaman bir şeyler yapmak zorunda kaldılar. Bundan haftalar önce ilan ettikleri bir grevi, Lufthansa şeflerinin yeni bir önerisi üzerine ertelemişlerdi.
ver.di 19 Aralık Perşembe günü 24 saatlik greve gideceğini ilan etti. LSG’deki bazı öncü işçilerin verdiği bilgilere göre ver.di bürokratları bu son grev kararını da işçilerin tabandan baskısı ve yükselen öfkesinden dolayı almak zorunda kaldılar. Zira işçiler en son toplamında 100 kişiyi bulan gruplarla, birkaç defa ver.di’ye bağlı işyeri temsilciliği ile LSG şeflerinin bürolarına baskınlar düzenlemiş ve hesap soran bir fiili eylemlilik geliştirmişlerdi.
ver.di bürokratlarının yetersiz kaldığı yerde sermaye cephesi imdada koştu ve elbirliğiyle bugünkü grev yasaklandı. Frankfurt İş Mahkemesi aldığı yıldırım bir kararla grevi yasakladığını bildirdi. Karar grevin başlamasına iki saat kala, saat 22.00’de sendikaya iletildi. Mahkeme gerekçeli kararında, greve gitmenin yeterince ve uygun gerekçelendirilmediğini iddia etti.
Greve gitmemek için bin dereden su getiren sendika bürokratları da bu kararı adeta sevinçle karşılayarak işçilere bildirdiler.
İşçiler, adeta bir oyuna dönen bu yazboz kararını öfkeyle karşıladılar ve protesto ettiler. İşbaşı yapmada saatleri bulan aksamalar ve iş yavaşlatmalar yaşandı. Bölüm ve vardiya şefleri işe gelmeyen işçileri telaşla arayarak işe gelmelerini “rica” ettiler. Hatta yer yer kendileri tezgâhların başına geçerek çalışmak zorunda kaldılar.
Grev kararı sadece Frankfurt ve Münih’teki işletmeler için alındı. Greve gitme konusunda son derece gönülsüz olan ver.di bürokratları, yasak savma babında aldıkları grev kararına ilişkin ciddi hiçbir ön çalışma yapmadılar. Grev oylaması sırasında da aynı tavrı takınan bu bürokratlar, yer yer işçilere greve gitmenin sakıncalarını propaganda etmekten geri durmadılar.
Bu konuda en pervasız davrananlar ise Düsseldorf’takiler oldu. Düsseldorf’ta ver.di işyeri işçi temsilciliği başkanı zat, grevin anti-propagandasını yapmakla yetinmeyip, greve gitmekte ısrar eden bazı işçileri tehdit edecek kadar pervasız ve utanç verici bir tutum takınabildi. Bu ayak oyunları neticesinde Düsseldorf’taki “oylamada” grev kararı çıkmadı. Bir-Kar hazırladığı bir bildiriyi 19 Aralık Perşembe günü Düsseldorf’taki LSG işçilerilerine dağıtarak bu pervasızlığı teşhir etti.
Öte yandan ver.di yöneticileri bugün mahkemenin yasak kararına itiraz ettiler. Fakat bu itiraz da Frankfurt İş Mahkemesi tarafından reddedildi.
Her şeye rağmen işçiler özellikle grev oylamasında evet çıkması için tabanda ciddi bir çaba içine girdiler. Çekinen ve gönülsüz olan arkadaşlarına cesaret vererek, ikna etmek için uğraştılar. Grevin gerçekleşmesi durumunda katılımın yüksek olacağı tahmin ediliyor. 19 Aralık’taki grev fiilen gerçekleşmemiş olsa bile, işçilerin başta Frankfurt olmak üzere, Münih ve Düsseldorf gibi yerlerde greve gitme konusundaki isteği, kararlılığı ve çabası oldukça önemlidir.
Yine bu vesileyle sendika bürokrasisinin kimin safında yer aldığı işçilerin nazarında biraz daha açığa çıkmış, bürokratlar teşhir olmuşlardır. İşçi sınıfı harekete geçtiği her durumda, ayağındaki prangalarda kimin eli olduğunu daha iyi anlayacaktır.
Günümüzde sendika bürokrasisi, sermayenin safında işçi sınıfına saldıran bir odağa dönüşmüştür artık. İşçi sınıfı, sermayeye karşı mücadelesini, kendisini her adımda arkadan hançerleyen bu hainlere karşı mücadeleyle birleştirmelidir. Tabandan kendi öz örgütlerini yaratarak, sınıf mücadelesinin tarihsel bir kazanımı olan sendikalarını bu asalak takımından temizlemediği müddetçe yol alması kolay olmayacaktır.
Kızıl Bayrak / Frankfurt