Fransa’da son bir hafta içerisinde basına yansıyanlar, sermaye devletinin faşist çetelerin önünü açtığını gözler önüne serdi.
Yaz tatili dönemi olması nedeniyle faşistlere ait iki organizasyonun kamp haberleri basına yansıdı. Bu faşist örgütlerden biri, Bakanlar Kurulu kararıyla 2013 yılında bir anti-faşist olan 17 yaşındaki Clement Meric'in katledilmesinden sonra sözde feshedilmişti. Fakat bu çete, isim değişikliğine giderek aynı grubun yönetiminde faaliyetlerine devam ediyor. Jeune Nation ismini göstermelik olarak değiştiren faşistler Œuvre française adını kullanıyor.
Ulusal Cephe'nin eski belediye meclis üyesi, şimdiki Fransız Milliyetçi Partisi'nin sözcüsü tarafından yönetilen kampta “fransız üstünlüğü” üzerine propagandalar yürütülüyor. Kamp lideri faşistin denetiminde çadır kuran izinsiz adım atmamayı öğrenen gençlere Nazilerin gaz odalarının Yahudilerin uydurduğu yalanlar olduğu anlatılıyor. Nazi artığı bu faşistler yemeklere de Nazi selamı ile başlıyor. Askeri bir kamp havasındaki yaz kampında gençlere kurumuş bir dere etrafında ağaç kesmek, arazide çukur açmak gibi amaçsız işler yaptırılarak doktriner bir yönetime biat etme kültürü aşılanıyor.
Yaz dönemini eğitim kampıyla geçiren faşist örgüt sadece Œuvre française de değil. Son yıllarda adını göstermelik işgal eylemleriyle duyuran Génération identitaire de bu faşist çetelerden biri. Auvergne'deki yaz kampıyla ulusal sınırlara vurgu yapan faşist çete, katılımcılarına "tek tip elbise ilk elden" mesajını veriyor. Bu kampta da faşist öğretiler için seminer programları verilirken kampın asıl farkı diğer aktivitelerinde ortaya çıkıyor. Génération identitaire kampında esas olarak faşistlere eylemlerde nasıl davranacaklarına dair eğitimler veriliyor. Bir işgal eyleminde polis müdahalesine karşı pratik tutumdan boks eğitimine kadar çeşitli programlarla çeteciler eğitiliyor. Türkiye'deki faşist çetelerin komando kampları gibi Fransa'da da faşistler bu kamplarda eğitilerek alanlara sürülüyor. Génération identitaire grubu, 13 Haziran'da polis tarafından katledilen Adama Traore için Republique Meydanı'ndaki eylemde bir binanın çatısından “Beyaz hayatlar değerlidir” pankartı açmıştı. Anti-faşistler ve diğer eylemcilerse çatıya çıkarak pankartları parçalayıp faşistleri indirmiş, faşist çeteye gereken yanıtı vermişti.
Faşistlerin bu kamplarına izin veren sermaye devleti, yahudilere ve müslümanlara yönelik düzenlenen ırkçı-faşist provokasyon ve saldırılara göz yumuyor. Bunun son örneği, bu hafta içerisinde Lyon'daki iki camiye üst üste iki gün saldırı düzenlenmesi oldu. Devlet, açık kundaklamaların "saldırı olabileceğini düşündüğünü" açıklarken gerekli önlemleri almıyor.
Anti-faşistler devletin hedefinde
Öte yandan Fransız devleti anti-faşistler üzerindeki baskıyı da arttırıyor. Paris'in 20. bölgesinde yer alan bir bara karantinanın bitiminden beri ikinci kez 15 günlük kapatma cezası verildi. Perşembe akşamı 3 sivil polis tarafından bara kapatma kararı tebliğ edildi. Ceza “koronavirüs önlemleri” bahanesiyle gerekçelendirildi. Aynı meydanı paylaşan iki bar ve bir restoran daha olmasına karşın sadece bu bara, “salgın dönemi yoğunluk yarattığı” gerekçesiyle ceza verildi. Fakat cezanın gerçek nedeni bu değil, zira birçok bölgede insanların bar ve restoranlarında mesafeye dikkat edilmeden oturmaya izin veriliyor.
Ceza verilen Saint Sauveur barı bölgedeki anti-faşistlerin işlettiği ve buluştuğu yer olarak biliniyor. Zaten bundan dolayı Clement Meric'in ölüm yıldönümü olan 5 Haziran günü faşistler bara saldırmış fakat mahalledeki anti-faşistlerin hızlı karşılık vermesiyle faşistler kaçmak zorunda kalmıştı. Yakalanan faşistler cezalandırılıp teşhir edilmişti. Devlet sözde koronavirüs nedenli kapatma cezasında buna da değinerek faşistleri kolladığını da açıkça gösterdi. Kapatma cezasında “kavgaya neden olmak” diye tarif edilen gerekçede faşist saldırının sorumluluğu da bara yüklendi. Koronavirüs salgınında uzun dönem karantina nedeniyle kapalı kalan bar, ikinci 15 günlük kapatma cezası ile ekonomik olarak zorda bırakılarak iflasa itiliyor.
Fransa'da sermaye devleti üstü örtülü bir şekilde faşistlerin etkinleşmesine izin veriyor. Medya karşısında “aşırı sağ” eğilimlerin desteklenmediği iddia edilirken pratikte önleri açılıyor. Fransız devleti, saldırı gerçekleştiren faşist çeteleri gözaltına alma gereği dahi görmüyor.
Fransız devletinin bu politikalarına rağmen faşizme karşı güçlü bir mücadele geleneği olan ülkede, faşist çetelerin etkisi sınırlı durumda. Devletin ve faşist çetelerin tüm baskılarına karşı anti-faşist mücadele sürüyor.
Kızıl Bayrak / Fransa