Kapitalizm tüm alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da yıkım yaratmaya devam ediyor. Her şeyin meta haline gelerek alınıp satıldığı bugünün dünyasında sağlık hizmetlerinin bir meta haline getirilmesi ve hastaların müşteri olarak görülmesi, sağlık sektöründe devasa sorunlara yol açıyor. Yediğimiz yemek, içtiğimiz su, soluduğumuz hava dahil her alan bundan etkileniyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) açıkladığı 2019 yılı raporu buz dağının görünen kısmını sunuyor. Rapora göre 1,6 milyardan fazla insan kuraklık, açlık ve savaşın baş gösterdiği yerlerde yaşam mücadelesi veriyor ve bu insanlar temel gereksinimlere bile ulaşamıyor.
Rapor, bir milyarı aşkın kişinin yeterli düzeyde sağlık hizmeti alması, bir milyara yakın kişinin de acil tedavi gerektiren hastalıklardan korunması ve daha iyi sağlık koşullarına sahip olması gerektiği gibi hedefler de saptıyor.
Dünya Sağlık Örgütü, 2019 yılı için insan sağlığını tehdit edecek 10 büyük sorunu şöyle sıralıyor:
1- Hava kirliliği ve iklim değişikliği: DSÖ’ye göre 2019’un en büyük ve en riskli çevresel sorunu hava kirliliği olacak. Dünyada her sene 7 milyon kişi kirli havanın tetiklediği hastalıklar sebebiyle hayatını kaybediyor. Araştırmalara göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 90’ı, “zehirli hava” soluyor. Hava kirliliği sonucu yaşanan ölümlerin yüzde 90’ının refah düzeyi düşük ve orta düzeyde olan ülkelerde gerçekleştiğini belirten rapor, 2030 ila 2050’de iklim değişikliğinin sonucu olarak kötü beslenme, sıtma, ishal ve ısıya dayalı stres sebebiyle her yıl 250 bin kişinin daha öleceğini ileri sürüyor.
2- Bulaşıcı olmayan hastalıklar: Dünyada her yıl şeker hastalığı, kanser ve kalp rahatsızlıkları gibi hastalıklar nedeniyle 41 milyon kişi yaşamını yitiriyor. Ölümlerin yaklaşık yüzde 85’i ise refah düzeyi düşük ve orta düzeyde olan ülkelerde meydana geliyor. Sağlıksız beslenme ve hava kirliliği ölümlerin iki önemli nedeni olarak sunuluyor. Sağlıksız beslenme ve hava kirliliğinin yanı sıra aşırı alkol ve tütün kullanımı gibi faktörler aynı zamanda zihinsel hastalıklara da neden oluyor. Rapor, zihinsel hastalıkların yaklaşık yüzde 50’sinin henüz 14 yaşına gelmeden oluştuğunu ve zamanında tedavi edilmediğini ileri sürüyor. Yanı sıra 15 ile 19 yaş arasında, zihinsel hastalıklar sebebiyle intihar eden kişilerin ölüm oranının oldukça yüksek olduğu da raporda yer alıyor.
3- Genel grip salgını: DSÖ, ne büyüklükte ve nerede olacağı bilinmemekle birlikte dünyayı büyük bir grip salgınının beklediğini öngörüyor. Araştırmalar, bu hastalıkla ilgili acil durum hazırlıklarının birçok ülkede en düşük seviyede olduğunu gösteriyor.
4- Asgari sağlık koşullarının iyileştirilmesi: Dünya nüfusunun yüzde 22’si kuraklık, açlık, savaş ve göç gibi sorunlarla yüz yüze olduğu için, bu nüfusun yoğunlaştığı bölgelerde temel sağlık hizmetleri ve tedavilerinde büyük zorluklar ve sorunlar yaşanıyor. Yanı sıra dünyanın her bölgesinde temel sağlık hizmetlerinin verilemediği yerlerin olduğu da raporun verdiği bilgiler arasında bulunuyor.
5- İlaçların mikroplara karşı direncini yükseltme: Antibiyotik, virüs önleyici ve sıtma ilacı gibi ilaçların etkisini yitirmeye başladığı söyleniyor. Bakteri, parazit, virüs ve mantar gibi unsurlar için geliştirilen ilaçlar, artık eskisi gibi zatürre, verem, bel soğukluğu ve et zehirlenmesi gibi hastalıkları tedavi edemiyor. Özellikle vereme karşı geliştirilen ilaçların direncinin azalması nedeniyle her sene 10 milyon kişi hastalanıyor ve bunlardan 1,6 milyonu hayatını kaybediyor.
6- Ebola ve diğer tehlikeli patojen hastalıklar: 2018 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Kongo’da iki ayrı ebola salgını baş gösterdi. Her iki salgından da yaklaşık bir milyonu aşkın kişi etkilendi. DSÖ’nün listesinde ebola harici kanamadan etkilenen ateşli hastalıklar olan Zika, Nipah, MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu), SARS (Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu) gibi salgınlara karşı da acil önlem alınması gerektiği belirtiliyor.
7- Zayıf temel sağlık hizmeti: Gelişmiş ülkelerdeki birçok insan, insanların ömür boyu yararlanması gereken bir hak olan temel sağlık hizmetlerinden faydalanabilirken, ekonomik olarak zayıf ülkelerde insanlar bu temel haklardan yoksun kalmakta ve bu da birçok hastalığı beraberinde getirmektedir.
8- Aşı: Aşı yapımının ihmal edilmesi ya da aşı yapma olanaklarına yeterince sahip olunmaması önemli sorunlardan bir diğeri. Dünyadaki en ucuz hastalık önleyici uygulamaların başında gelen aşı yapmaya gerekli önem verilirse bu sayede 1,5 milyon kişinin ölümü önlenebilecek.
9- Dengue ateşi: Sivrisineklerin bulaştırdığı tehlikeli ve viral bir hastalık olan Dengue virüsü salgınlarında ölüm oranının yüzde 20’leri bulduğu belirtiliyor. Dünya genelinde gittikçe yayılan bu virüs, Bangladeş ve Hindistan’da muson yağmurlarının görüldüğü dönemlerde artış göstermektedir. Virüsün Nepal gibi ülkelerde de yayılması tehlikeyi boyutlandırmaktadır. DSÖ’ye göre dünya nüfusunun yüzde 40’ı Dengue ateşi virüsü tehdidi altında. Her sene bu hastalığa 390 milyon kişi yakalanıyor.
10- AIDS (HIV): ‘80’li yıllarla beraber salgınlara yol açan HIV geçmişten günümüze toplam 76 milyon kişinin enfeksiyon kapmasına ve 35 milyon kişinin AIDS’e bağlı hastalıklar nedeniyle ölümüne yol açtı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre şu anda dünya genelinde 37 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. Bazı ülkelerde bu gruba giren insanların sağlık hizmetlerine ulaşma oranı oldukça düşük. HIV virüsü en çok 15-24 yaş arası genç kadınlarda görülüyor ve bu virüse yakalananların yüzde 25’i Sahra altı Afrika’sında yaşıyor.
***
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ulaştığı bugünkü aşamada, insanların sağlık hizmetlerinden en iyi biçimde yararlanması ve birçok hastalığın tedavi edilmesi mümkündür. Ne var ki bilim ve teknoloji burjuvazinin hizmetinde ve onun çıkarları için kullanıldığı, sağlık sektörünün ticarileştiği ve kapitalizmin kârına hizmet ettiği için, yüz milyonlarca kişi sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamıyor ve önlenebilir hastalıklardan dolayı milyonlarca insan ölüyor. İnsan sağlığı kapitalistler için milyarlarca dolar vurgunun gerçekleştiği ticari bir alan olarak görülüyor.
Kapitalizm koşullarında işçi sınıfının ve emekçilerin sağlık güvenceleri elinden alınıyor, sağlık hizmeti giderek tamamen paralı hale getiriliyor. Böylece insan sağlığı açgözlü tekellerin insafına bırakılıyor. Gelinen aşamada sağlık sektörünün silah sektörüyle yarışan en kârlı ve büyük sektör olması, kapitalizmin çürümüşlüğünün bir başka teyidi oluyor.