Karayip ülkesi Küba, tıp alanındaki başarılarının yanısıra dünyanın çeşitli bölgelerinde -kendi deyimleriyle ‘enternasyonalist’- görevler alan sağlık çalışanlarıyla biliniyor. Ancak ABD’nin Küba’ya uyguladığı ambargo ve baskılar ada kıyılarıyla sınırlı değil. Küba’nın dünya genelinde Eboladan yoksul bölgelere kadar üstlendiği sorumluluklar, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından yapılan açıklamayla birlikte ‘kriminalize’ edildi ve Kübalı doktorlar hakkında istihbarat toplama için para ödülü konuldu.
Granma’da yer alan habere göre, ödülün ‘Küba dışında çalışan Kübalı sağlık çalışanları hakkında, zorla çalıştırma da dahil olmak üzere, insan hakları ihlalleri ile ilgili bilgi toplayan, araştıran ve analiz eden kuruluşları kapsadığı’ belirtildi. Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel, Twitter üzerinden haberi paylaşarak “ABD, dünyada hayat kurtaran Küba’ya eziyet etmek için 3 milyon dolara kadar teklif sunuyor. Yanlış düşünceler, yalanlar, alçaklık ve insani değerleri anlamayan emperyal kibir. Bizim tıbbi görevlerimiz Küba’dır” açıklamalarında bulundu. Küba Komünist Partisi’nin resmi yayın organı Granma gazetesi ABD’nin bu tavrını ‘Vahşi Batı stili’ olarak nitelendirdi.
Kübalı doktorların ‘diğer cephenin de’ gündeminde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. AP’nin haberine göre, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, USAID’in ilanından kısa bir süre önce dünyanın çeşitli yerlerinde görev alan doktorlarla ilgili olarak Kübalı yetkililer için ‘vize kısıtlaması’ çağrısında bulunmuştu. Pompeo gerekçe olarak Kübalı yetkililerin doktorları uzun çalışma saatleri ve güvensiz bölgelerde çalıştırmaya zorladığını işaret etti.
Eğer ‘insaniyet’ maskesine bürünmüş diplomatik dili temizleyip Pompeo’nun sözlerini tam anlamıyla çevirecek olursak ortaya çok farklı bir manzara çıkıyor. ABD uzun zamandır Kübalı doktorlara karşı bir program yürütüyor. Küba merkezli Prensa Latina’da yer alan habere göre, 20 yıla yakın bir süredir resmi olarak yapılan çalışmalarla ‘enternasyonalist’ görev için ada dışında çalışan Kübalı doktorları ABD’ye göç etmek üzere ikna etmek hedefleniyor. Farklı şiddetlerde olsa da ABD’nin benzeri politikası uzun bir süredir devam ediyor. Ancak Küba’nın çalışmaları açık bir şekilde takdir edilesi olduğu için bu alandaki anti-propaganda görüldüğü üzere farklı kanallardan yapılıyor. ABD, işin çıkar tarafına odaklanarak ‘kampanya hem Küba’ya itibar, hem de ihtiyaç sahibi bölgelerle ilişkiler sağladığı’ gerekçesiyle durumdan pek hoşnut değil. Buna rağmen böylesi insani bir görevin yerine getirilmesine doğrudan tavır alınamayacağı için ‘zorla çalıştırılan köleler’ kartı meydana çıkıyor. Dünya kamuoyuna servis edilen haberlerde 12 saat yolculuk yaptıktan sonra uçaktan uykulu inen bir Kübalı doktorun fotoğrafını da ‘köle doktor’ haberinin fotoğrafı yapıp servis etmek, ilk seçeneğe göre çok daha ‘insani’ duruyor ne de olsa?
Tüm bunlara karşın iki nokta oldukça önemli. Birincisi, Washington koltuğunda otururken eski başkan Barack Obama’nın, ülkesinin benimsediği Kübalı doktorlara karşı kampanyaya rağmen Afrika’da Ebola ile savaşan Kübalı doktorları tebrik etmek durumunda kalışı. İkincisiyse üç milyonu bulan ödülle ‘insan hakları arayışının’ dahi insan onuruna mesafeli yapılışı. Şimdi sıradaki haberimiz, ABD’nin gerçek anlamda amacını farklı ve daha açık bir örneği oluşturuyor.
Brezilya: Bolsonaro Kübalı doktorların boşluğunu doldurmaya çalışıyor
Venezuela’da oldukça ses getiren program gibi Kübalı doktorlar kısa bir süre önceye kadar Brezilya’nın da yoksul bölgelerinde çalışma yapıyorlardı. Kübalı doktorların görevini sona erdirip ‘evlerine göndermek’, ABD yanlısı neoliberal Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun seçim vaatlerinden biriydi. Nitekim Bolsonaro yönetimiyle birlikte 9 bine yakın Kübalı doktor ülkelerine geri çağrılmıştı. Bununla birlikte Brezilya devletinin sağlık alanında özellikle de yoksul mahallelerdeki yetersizliği ‘Kübalı doktorlar’ gündeminin ülkede sık sık yeniden açılmasına neden oluyor. Noticias RCN’de yer alan habere göre, ırkçı ve neoliberal açıklamalarıyla iktidara geldiği günden beri hem kıtanın hem de dünyanın gündemindeki Bolsonaro, ay başında “Kübalı doktorlar bu kadar iyi olsaydı Chavez’in hayatını kurtarabilirlerdi” ifadelerini kullanmış ve doktorların ülkesinde ‘komünist gerilla hücreler’ örgütlediğini iddia etmişti. Venezuela’nın eski liderli Hugo Chavez, 2011 yılından itibaren çeşitli aralıklarla Küba’da ve ülkesinde kanser tedavisi görmüş ancak 2013 yılında hayatını kaybetmişti.
Pompeo’nun açıklaması ve ABD’nin Kübalı doktorların ‘aklını çelme’ konusundaki iddia, belki Brezilya deneyimi değerlendirildiğinde bir ölçüde doğrulanabilir. Bundan birkaç ay geriye gidecek olursak New York Times’da “Brezilya Kübalı doktorların yerini tutamıyor, 28 milyonun sağlığına zarar veriyor” başlığıyla yer alan haberde konuyla ilgili dikkat çekici noktaları görmek mümkün. Bolsonaro’nun “(Brezilya’dan ayrılmak üzere olan Kübalı doktorların) ailelerinin Brezilya’ya göç etmesine izin verilecek ve eğer yeniden kabulden geçerlerse Kübalı diktatörler tarafından çalınan tüm maaşlarını almaya başlayacaklar” ifadeleri rüşveti gösterdiği gibi Kübalı doktorların başarılarını ve Brezilya gibi bir ülke için bile ne denli hayati olduğunu gösteriyor. Uzun bir süredir çalışan 9 bine yakın doktorun aniden ülkeden ayrılışı sınıf farklarının oldukça belirgin olduğu Brezilya’da belki kimilerince fark edilmese de yoksullar açısından ciddi sorunlar doğurduğu bir gerçek. Nitekim güncel Brezilya yönetimi Kübalı doktorların yaptığına benzeri bir programı gerçekleştirme düşüncesinde. Açık açık ‘rüşvetler’ ve Küba Devlet Başkanı Diaz-Canel’e doğrudan cephe alışlar bunların bir göstergesi. Bolsonaro Kübalı doktorları ‘köle’ olarak nitelemiş, Díaz-Canel ise sağlık çalışanlarının yalnızca ‘başkalarına karşı sevginin’ kölesi olduğu yanıtını vermişti.
Dünya çapında on binlerce sağlık personeliyle Küba bu alanda dünyaya tüm G-8 ülkelerinden daha fazla yardım sağlıyor.
Uganda: Mecliste ‘kung-fu’dan ‘ekselans getto cumhurbaşkanı adayı’
Robert Kyagulanyi Ssentamu, ya da sahne ismiyle Bobi Wine, Ugandalıların yakından tanıdığı bir müzisyen. Wine reggae ve afrobeat müziğini artık kendi seçim kampanyaları için kullanıyor. 2021 yılında yapılacak seçimlerde devlet başkanlığı için yarışacağını açıklayan Wine, otuz yılı aşkın süredir ülkeyi yöneten Yoweri Museveni’yi devirmek istiyor.
Bir önceki seçimlerde bağımsız milletvekili olarak parlamentoya giren ve kendine ‘Ekselans Getto Cumhurbaşkanı’ lakabını beğenen Wine, kampanyasını ‘People Power’ yani ‘Halk Gücü’ isimli hareketle birlikte sürdürüyor. France 24’te yer alan haberde Sudan protestolarının son dönemde kendileri için ilham kaynağı olduğunu söyleyen Wine, geçtiğimiz hafta Museveni’nin ‘canını sıkmakla’ suçlanmıştı.
Öte yandan Wine siyasete girdiğinden beri Museveni yönetimine muhalefeti yer yer farklı boyutlara taşınıyor. Museveni’nin konvoyunu taşlattırdığı gerekçesiyle ‘ihanet’ suçundan hapsedilen Wine için sokak çatışmaları yaşanmıştı. Cezaevi sürecinden önceyse şoförü vurulmuştu. Wine bu nedenle sık sık ölüm tehditleri aldığını, hayatını kaybetmesinin an meselesi olduğunu söylüyor. Halk Gücü hareketine gelince, net bir ideolojik hattı bulunmuyor.
Wine’ın kampanyasında müzik oldukça büyük bir yer kaplıyor. ‘Getto Cumhurbaşkanı Adayı’, milletvekili seçildikten sonra da çeşitli sanatçılarla birlikte siyasi şarkılar yapmaya devam etti. Bu yılın Ocak ayında çıkardığı ‘Tuliyambala Engule’ yani ‘Zaferin Tacını Takacağız’ isimli şarkısı 1 buçuk milyondan fazla izlendi.
Sanatçının daha önce, kendisi için parlamento yolunun açıldığı dönemde yaptığı ‘Freedom’ isimli şarkı da benzeri bir siyasi içerik taşıyor. Şarkı sözlerinde ve klipte Wine, Uganda parlamentosunun sürekli şiddetli kavga görüntüleriyle gündeme gelmesine de göndermede bulunmuş.
İki yıl önce Uganda meclisinde temsilciler arasında çıkan kavga, gelmiş geçmiş en şiddetli meclis kavgalarından biri olarak ‘Parlamentoda Kung-Fu’ ya da ‘Mecliste Amerikan Güreşi’ gibi isimlerle tarihe geçmişti. Wine’ın da bu kavgadaki aktörlerden biri olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Sözkonusu aşağıdaki görüntülerde elinde mikrofon tripoduyla kavgaya koltukların üzerinden atlayarak giren Bobi Wine’ı görmek de mümkün.
Gazete Duvar / 14.08.19