Tarihi araştırırken, komplo teorilerinden sıyrılarak gerçeği bulmak hiçbir zaman kolay değil. Hele bu isim ‘Stalin’ ise, öne sürülen bilgileri tekrar tekrar araştırmak/karşılaştırmak şart oluyor! Tarihin tartışmasız en ‘medyatik’ isimlerinden birinden söz ediyoruz aynı zamanda çünkü. Sadece Sovyetler Birliği’ni yönettiği dönemle değil, gençliğiyle, devrim öncesi politik tutumuyla da hep tartışma konusu yapıldı Stalin. Ülkesine yönelik kuşatmanın sembol ismi olduğu için genelde sistematik olarak spekülatif suçlamalarla karşılaştı. Ve bunlardan doğan ‘tartışmalar’ da genelde tek taraflı ilerledi. Bolşeviklerin Tiflis İmparatorluk Bankası’na 1907’de yaptığı banka soygunu -ya da kendi tanımlamalarıyla ‘kamulaştırma eylemi’- Stalin’in gençliğine dair destekli/desteksiz ortaya atılan neredeyse bütün iddiaların doğduğu bir olay.
Bugünün parasıyla yaklaşık 3.9 milyon dolara (341 bin ruble) Bolşevikler tarafından el konulduğu eylemin Kamo’yla birlikte düzenleyicilerinden olan Stalin için neler denmiyor ki: “Çarlık gizli polisi Ohrana’ya bilgi sızdırıyordu, ajandı”, “Eylemi ‘korktuğu için’ uzak bir noktadan izledi”, “Arkadaşlarını ‘çekemediği için’ onları ölüme gönderdi”… Stalin gibi tarihsel bir figürün, doğrusuyla yanlışıyla yaptığı her şeyi tabiri caizse ‘psikopatlığına’ indirgeyen bu iddiaların somutlaştığı 1907 tarihli soygunda olup bitenler tam da bu nedenle ‘gerçeği’ anlamak için önemli.
O halde önce bu olayı anlatalım. Ardından Stalin’in rolüne dair dile getirilen iddiaları inceleyelim.
BANKA KARŞISINDA ‘ÜNİFORMALI’ BİR BOLŞEVİK
Her partide olduğu gibi Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) Bolşevik kanadının da mali işlerden sorumlu bir grubu bulunuyordu. Menşeviklerle yaşanan ayrılığın ardından Bolşeviklerde bu alanda öne çıkan isimler, Lenin, Krasin ve Bogdanov gibi partinin önemli kadroları oldu. Burada Krasin’in adı çok öne çıkmasa da, oynadığı rolün Bolşevikler için oldukça önemli olduğunu söylememiz gerek. Alanındaki yeteneğine bir örnek vermek gerekirse de şu olayı anlatabiliriz: 1900’lü yıllarda, dönemin ünlü aktrisi Vera Komissarzhevskaya, Krasin’in bağlantıları ve çalışmaları sonucunda RSDİP için Bakü’de bir gösteri düzenledi. Komissarzhevskaya’nın elde ettiği tüm gelir Krasin’e teslim edildi ve Bolşevikler bu paralarla Bakü’de bir yeraltı matbaası kurdu. Yani soygunlar ya da ‘kamulaştırmalar’ özellikle 1906’dan sonra Bolşevikler için önemli bir gelir sağlasa da, yegane kaynak değillerdi.
Tiflis soygununa gelecek olursak… Eylemin organizasyonu mali sorumlularla birlikte yapılmıştı. Stalin ve Kamo’nun soyguna ‘alandan’ katılmasındaysa şaşılacak bir şey yok. Birincisi her ikisi de o bölgenin insanlarıydı. Çevreyi ve insanları iyi tanıyorlardı. İkincisiyse Bolşeviklere konuyla ilgili bilgiler iki devlet çalışanı tarafından Stalin aracılığıyla sızdırılmaktaydı. Parayı taşıyan araç ve en yüklü teslimatın ne zaman yapılacağı hakkında detaylı bilgiler biri Bolşevik sempatizanı, diğeri Stalin’in eski bir okul arkadaşı olan devlet görevlileri tarafından doğrudan kendisine iletiliyordu.
Şimdi kabaca eylem gününden bahsedelim: Tiflis’deki Erivan Meydanı’nda bulunan İmparatorluk Devlet Bankası’nın önüne sabah 9.00’da bir at arabası yanaştı. Faytonun içinden solgun yüzlü bir subay indi. Etraftaki güvenlik güçleri sayısı alışılandan çok daha fazlaydı. Subay etraftaki insanlara birkaç saat içinde ‘ortalığın karışacağını’, kendi güvenlikleri için olabildiğince uzağa gitmeleri gerektiğini söyledi. Bir iki meraklı sorunun ardından insanlar meydandan uzaklaşmaya başladı. Bu ‘subay’, kılık değiştirmiş Kamo’dan başkası değildir. Eylemden kısa bir süre önce bomba hazırlarken ciddi bir şekilde yaralandığı ve bu olayın izleri hâlâ silinmediği için açığa çıkma endişesi taşısa da insanlar Kamo’nun kimliğini fark etmedi. Kamo için işler yolunda gidiyordu.
Kamo’nun meydana gelişinden bir saat sonra, on kişi meydandaki ‘Tilipuchuri’ isimli restoranın bodrum katına indi. İki masayı kapatıp yemek sipariş ettiler. Yirmi dakika sonra aralarından ikisi, revolver silahlarını bellerinden çekerek ayağa kalktı. O andan sonra sadece patronların restorana girişine izin verdiler ancak kimseyi dışarıya çıkartmadılar. Diğer iki kişi -Bachua Kupriashvili ve Datiko Chibriashvili- diğer müşterilere restoranda kalmalarını ve yemeye içmeye devam etmelerini kibarca rica etti. Yarım saat sonra başka iki kişi, zamanı geldiğinde banka kapısındaki iki Kozak askere saldırmak üzere önceden belirlenen yerlerine geçti. Başka iki kişi de Ermeni Pazarı yolundaki köşede kaçış rotasını korumak üzere beklemeye başladı. Araba meydana girince saniyeler içinde dört bomba atıldı. Toplam üç polis ve Kozak öldü ancak çatışma çıktı. Her yerde bombalar patlamaya başladı. Kamo’nun görevi, paraları farklı bir faytona aktarıp güvene almaktı. Sonunda bunu başardı da… Üstelik eylemcilerden hiçbiri yakalanmamıştı. Ele geçen para uzun süre ilginç şekillerde saklandı. Bir kısmının piyasaya sürülmesinde sorunlar çıksa da Bolşevikler için önemli bir kaynak elde edilmişti.
STALİN HAKKINDA İDDİALAR
Tiflis soygunu; takibindeki soruşturma, paranın durumu, tutuklamalar gibi başlıklarla aslında çok daha geniş bir yazının konusu olabilir. Ancak biz Stalin’e dönelim. Kimi iddia sahibi yazarların komplo teorileriyle dolu kitaplarında Stalin’in yaşamını incelerken Tiflis olayını da es geçmediklerini söylemiştik. İlk olarak şu ‘polis ajanı’ meselesinden başlayalım.
Soygunun gerçekleştiği yıl da dahil olmak üzere Stalin’in asıl amacı bu gibi yazarlara göre “Bolşeviklerden aldığı bilgileri Ohrana’ya iletmek”ti. Üstelik bunu uzun yıllar boyunca düzenli bir şekilde yapmıştı. Herhalde Tiflis olayıyla ilgili Stalin’le bağlantısı kurulamayan pek çok bilgi içinde en komiği budur. Her şeyden önce soygunda Bolşeviklerin ele geçirdiği para, devlet için öyle hafife alınacak bir miktar değildi. Nitekim akabinde Çarlık yönetiminin konuya büyük önem vermesi, olayın yurtdışı basınında geniş yer bulması; Bolşeviklerin ‘kamulaştırdığı’ bu meblağın önemini tercüme etmeye yardımcı olabilir. Dolayısıyla Stalin eğer polis ajanı olsaydı, hiçbir şey yapmayıp sadece bu eylemin bilgisini sızdırsa muhtemelen ajanlar dünyasına ismini altın harflerle yazdırmış olurdu! Ancak Ohrana ajanlığı iddialarına verilen bu cevaba karşın kimilerinin ürettiği yeni senaryolar da var: Polisin olaydan sonra Stalin’i ‘niye haber vermedin’ diye tokatlaması gibi… Soygun iyi bir aksiyon filmini andırıyor olabilir ancak öne sürülen ‘sorguda ajana tokat’ iddialarının, üçüncü sınıf bir Hollywood filmini hatırlattığını söylemekten başka ne denebilir ki.
Stalin’in mitleştirilen ‘gaddarlığı’na ilişkin de bu soygunda çok malzeme bulunmuş. Eylemde kullanılan şiddetin yükü de onun omuzlarına yüklenmiş. Yöntemin yanlışlığını doğruluğunu tartışmıyoruz. Ama şuradan yaklaşalım: Koskoca Bolşevik örgütünün kendi tarihindeki en büyük soygunlardan birinin planını en ince detayına kadar bir tek kişinin eline vermiş olması pek mantıklı görünmüyor. Yani Stalin eylemin uzaktan yöneticisi olsa da atılan/atılmak zorunda kalınan bomba sayısını da onun belirlediğini iddia etmek ‘hayatın olağan akışına’ çok da uygun değil.
Bu ‘gaddarlık’ suçlaması şimdi ele alacağımız konu için de çarpıcı. Pek çok kişi dönemin polis raporlarından yola çıkarak Stalin’in ‘bir köşede sigara içmesinden’ dem vurmuş. Bu iddiayı öne sürenlerin, eylemde ölen atlara kadar zayiatı bir bir sıraladıktan sonra Stalin’in ‘rahatlığına’ takılması ilginç. Stalin de tıpkı Kamo gibi olayın en önünde yer alsa, bir-iki bomba da o atmış olsa -ki bunu da iddia edenler var- daha mı tatmin edici bir ‘imajı’ olacaktı? Kısacası aynı kaynaklardan yayılan bütün bu iddialardaki sorun gerçekle ilgilerinin olup olmamasının ötesinde birbirleri ile tutarsızlıklarında da kendini belli ediyor.
‘ELEŞTİRİ’ Mİ ‘ŞEYTANLAŞTIRMA’ MI?
Son olarak Kamo’nun 1922’deki trafik kazasındaki ölümünün Stalin tarafından planlandığını da söyleyenler olduğunu belirtelim. Buna gerekçe olarak da Stalin’in Tiflis soygununda kazandığı itibar dolayısıyla Kamo’ya beslediği ‘kıskançlık’ gösteriliyor! Kamo’nun Marksizmle tanışmasında Stalin’in rolü, ikilinin arasındaki güçlü bağ, ortak geçmişleri… Hepsi gözardı ediliyor yani. Ancak yarım yamalak iddialarla da hiçbir inandırıcılık sağlanamıyor. Ortada bir ölüm görür görmez sağına soluna bakmadan ‘cinayet gerekçeleri’ bularak suçu Stalin’e yükleme çabasına girişmek, bunca yıldır devam eden şeytanlaştırma politikalarının aslında bir tülü başarılı olamadığının da kanıtı gibi.
Bu yazılarda sık sık belirttiğimiz gibi: Yargılamak bizim üzerimize vazife değil. Ancak Dünyanın üçte birine hükmeden, İkinci Dünya Savaşı’nı Hitler Almanyasına karşı neredeyse tek başına kazanan bir devletin liderini ‘ne yaparsa yapsın kabahatli’ bir figüre dönüştürme çabasındaki çarpıklıkları da tespit etmek gerekiyor. Bu yaklaşımımızı Stalin’i ne pahasına olsun hata yapmamış biri olarak da anlamamak lazım. Ancak komplolara malzeme olmuş olaylara yaklaşırken tarihin gerçeğine daha yakından bakabilmeyi sağlayacak tek yol herhalde bu tip bir şeytanlaştırmaya kapalı, eleştiriye ise açık bir tavır takınmakla mümkün olacak. Asırların karanlığı ve kirliliği içinde gerçeği arayanlara gerçekten kolay gelsin…
Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler:
https://www.rbth.com/history/326093-bolshevik-life-hacks-how-to
https://www.evrensel.net/haber/30825/genc-stalin
DEATH ONLY WINS: THE STALIN TRILOGY – Ravi Ravindranathan
https://www.nytimes.com/1908/01/19/archives/held-as-tiflis-robbers-russian-woman-and-two-men-caught-314000.html
https://erenow.net/biographies/youngstalin/5.php
https://georgiaabout.com/2014/10/17/freedom-square-in-tbilisi/
https://plantureux.fr/12-07-2018-pwt-26-2018-history-of-political-party-funding-the-1907-tiflis-bank-robbery/
Gazete Duvar / 25.05.19