Rusya, NATO’nun sınırlarına doğru iyice genişlemesi karşısında geçen ay ABD ve NATO’dan dokuz maddelik bir güvenlik garantisi istemişti. Moskova yönetimi, maddeler üzerinde spekülasyon olmaması için ABD ve NATO’ya sunduğu “güvenlik anlaşması taslağını” yayımlamıştı.
Washington, önce bu taslağı görmezden geldi ancak Moskova’nın baskısı nedeniyle, taslağı müzakere etmeyi kabul etti. Önce 10 Ocak’ta Rus ve ABD heyetleri arasında görüşülen taslak, ardından 12 Ocak’ta NATO-Rusya Konseyi’nde ele alındı (yazıyı yazıişlerine teslim ettiğimde, toplantı hâlâ sürüyordu), bugün de AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) toplantısında ele alınacak. Böylece Rusya’nın talepleri ABD, NATO ve Avrupa düzlemlerinde müzakere edilmiş olacak.
Moskova’nın ilan ettiği üç vazgeçilmez
Rus heyeti ile Amerikan heyeti arasındaki yedi saat süren ilk müzakereden bir uzlaşma çıkmadı. ABD yetkililerinin taslakla ilgili zaman zaman yaptığı açıklamalar, zaten ilk müzakereden bir uzlaşı çıkabileceğine işaret etmiyordu.
Sert müzakereyi özetlemek gerekirse, Rusya’nın “üç vazgeçilmez”i ile ABD’nin “iki kabul edilemez”i karşı karşıya geldi.
Rusya’nın üç vazgeçilmezi şunlar:
1) NATO, genişlemeyeceğine dair yasal garanti vermek zorunda.
2) NATO, Rusya sınırları yakınında, Rus topraklarındaki hedefleri vurabilecek silahlar konuşlandırmayacağına dair yasal garanti vermek zorunda.
3) NATO, 1997’den sonraki genişleme politikası çerçevesinde Doğu Avrupa ülkelerine yerleştirdiği silahları ve askeri tesisleri geri çekmeli.
Rus heyetine başkanlık yapan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, yedi saatlik müzakerenin ardından yaptığı açıklamada, bu üç maddenin “vazgeçilmezleri” olduğunu dünyaya ilan etti.
ABD’nin iki kabul edilmezi
Amerikan heyetine başkanlık eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın ilk müzakere sonrası yaptığı açıklamalar ise ABD’nin, Rusya’nın “üç vazgeçilmez”inin karşısına, “iki kabul edilemez” koyduğunu gösteriyor.
ABD’nin o “iki kabul edilemez”i şunlar:
1) NATO’nun merkezi unsuru olan “açık kapı” politikasının engellenmesi kabul edilemez.
2) ABD, kendisiyle çalışmak isteyen ülkelerle işbirliğinden asla vazgeçmeyecek.
Nitekim Sherman’dan sonra ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi Julianne Smith de bir açıklama yaptı ve “uzlaşı konusunda pek fırsat görmediğini” belirtti.
Kuşkusuz bu açıklamalar, sonraki iki müzakere öncesi el tutma hamleleriydi. Ancak ABD’nin Rus talepleri karşısında esnemeyeceği şartlarda da gerçekten bir uzlaşı görünmüyor.
Uzlaşı yok ama sıcak çatışmaya da dönüşmez
Bu üç müzakereden bir uzlaşı çıkmaması, elbette “soğuk çatışma”nın “sıcak çatışma”ya evrileceği anlamına gelmiyor.
Bir kere ABD’nin buna gücü yok; daha doğrusu o gücü sağlayacak müttefiki yok. Washington, NATO’yu da bir araç olarak kullanmasına rağmen, Berlin-Paris eksenli Batı Avrupa’yı Çin ve Rusya’ya karşı “daha ileri gitmeye” ikna edebilmiş değil. ABD bu amaca, sadece Polonya merkezli Doğu Avrupa’yı ikna edebilmiş durumda.
ABD Rusya’yı, batısında ve güneyinde rahatsız etmek için kışkırtıcı eylemlerini sürdürecek. Doğu Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya üzerinde, “özel savaş” konseptli ABD eylemleri olası. Nitekim RAND öneriler listesinden Pentagon belgelerine kadar pek çok emare, ABD’nin “rejim değiştiremese” bile, Rusya’yı rahatsız etmek amacıyla fırsat buldukça bu coğrafyalarda çeşitli eylemlerde bulunacağını ortaya koyuyor. ABD’nin geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yine Rusya’nın “sinirleriyle oynamak” amacıyla, Karadeniz’de sık sık plansız tatbikatlar yapacağını söyleyebiliriz.
Peki, Washington’ın bunlardan bir sonuç elde edebilmesi mümkün mü? Değil elbette; hegemonyası zayıflayan ABD’nin, kurulmakta olan yeni dünyayı geciktirmeye yönelik nafile hamleleri sadece...