AKP iktidarı, Türkiye’yi Körfez emirlikleri için fırsat kapısı haline getirdi. Öyle ki Katar Dışişleri Bakanı Es - Sani, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında gayet açık bir şekilde “Türkiye’nin yaşadığı ekonomik zorluklardan çıkacak fırsatlara baktıklarını” söyleyebildi!
Askerden sonra polis de Katar’a
Ortak basın toplantısı sırasında bir gazetecinin Çavuşoğlu’na “Katar’a mali destek talep etmek için mi geldiniz” diye sorması ve bu sorudan sonra TRT’nin canlı yayını kesmesi tabloyu yeterince özetliyor. O özet şudur: AKP para arıyor; Katar ve BAE ise bu fırsat karşılığında satın alabilecekleri kârlı ve ucuz kuruluş... Ek olarak Katar güvenlik de satın almak istiyor.
AKP’nin açtığı askeri üssün devamı değil sadece Katar’ın talebi; ondan da fazlası. Emir, Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası finallerinde Türk polisinin görevlendirilmesini de satın aldı. Finaller boyunca 3 bin 250 Tük polisi Katar’da görevlendirilecek (Hürriyet, 8.12.2021).
Katar’ın güvenliğini Türkiye’yle eş tutan anlayış
Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’da aynen şöyle söyleyebiliyor: “Katar’ın güvenlik ve istikrarını kendi ülkemizinkinden ayrı tutmuyoruz.”
"Stratejik müttefiklikte” bile müttefikinizin güvenliği sizin güvenliğinizle eş önemde değilken, Erdoğan’ın eş tutabilmesi, ekonomi krizinin çaresizliğidir. Dövize, dolara ihtiyaç, Katar’ın güvenliği ile Türkiye’nin güvenliğini eşitlemiş oldu iktidar katında!
Benzerini Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da dile getirdi. “Katar ve Türkiye, kederde ve kıvançta bir ve beraber olan iki ülkedir” dedi (5.12.2021).
Oysa çok değil, 24 saat önce Katar Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı pozisyon almıştı. Katar Petrolleri, Amerikan ExxonMobil ile birlikte Rumların 5. parsel ilan ettiği bölgede doğalgaz arayacaktı. Türk Dışişleri ise bunu kınıyordu.
Yalnız tepki “güvenliğini kendi güvenliğimizden ayrı tutmadığımız” Katar’a değil, Rumlaraydı. Türkiye, lisans verdiği için Rumları kınıyordu, o lisansı alan Katar’ı değil!
Montrö Sözleşmesi’ni savunmaya dava
Katar’ın güvenliği AKP nezdinde Türkiye’nin güvenliğinden ayrı tutulmazken ve AKP iktidarı, Katar’ın güvenliği için Türk askerini ve polisini seferber etmişken içeride bir başka gelişme yaşandı eşzamanlı...
104 emekli amiralin Montrö Sözleşmesi’nin önemiyle ilgili kamuoyunu bilgilendiren metni, 180 sayfalık bir iddianameye konu edildi ne yazık ki. Erdoğan’ın talimatıyla başlayan kampanyanın sonucunda hazırlanan iddianame, “emekli amirallerin TSK mensuplarını hükümete karşı harekete geçirme amacı güttüğünü” iddia ederek haklarında 12 yıl hapis istiyor!
Bu sadece bir hukuk faciası değildir; ondan öte, Türkiye’nin kuruluş/inşa anlaşmalarını savunmayı cezalandırma çabasıdır, sonuçları itibarıyla Türkiye’nin güvenliğiyle ilgili sözleşmeleri savunmayı suç kapsamına alma girişimidir!
“Katar’ın güvenliğini Türkiye’nin güvenliğinden ayrı tutmuyoruz” diyen iktidarın, Karadeniz’in ve Türkiye’nin güvenliği bakımından kritik önemde olan Montrö Sözleşmesi’ni savunan bir kamuoyu bilgilendirme metnini cezalandırmaya çalışması ibretliktir.
Hele de ABD’nin Ukrayna ve Karadeniz cephesi üzerinden Rusya’ya geniş çaplı düşmanlık yürüttüğü şartlarda. Zira Montrö Sözleşmesi, Karadeniz’in güvenliği bakımından Türkiye ve Rusya’nın da güvenliğinin teminatıdır.
Cumhuriyet / 09.12.21