Suriye'de yeni bir dönem mi?- Hediye Levent

Her halukarda Suriye’de 12’inci yılına girecek olan vekalet savaşında yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 17 Kasım 2022
  • 11:55

Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin Suriyeli silahlı gruplara bakışının son 11 yıl içinde değişimini aktarmıştım bu köşeden. Tabi bu değişimi bizzat o silahlı grupların dönüşümünden ayrı düşünmek olmazdı. Nihayetinde eski adıyla ÖSO, yeni adıyla Milli Ordu çatısı altındaki silahlı grupların bir kez daha revize edilip tek komuta altında toplanma girişimini ve ÖSO’nun üçüncü versiyonunun yakında görünür olacağını da belirtmiştim.

Son durum itibarıyla;

- Türkiye’nin desteklediği Suriyeli silahlı gruplar iyice kontrolden çıktı.

- Ankara-Şam yakınlaşması bu silahlı gruplar içinde en başından var olan disiplinsizlik, gruplar arası husumetler ve o bölgedeki kaçakçılık hattından sağlanan güç ve paranın kaybı kaygısı gibi durumları iyice körükledi.

- Yine sık sık birbirleri ile çatışan, karşılıklı suikastlar, tutuklamalar gibi eylemlerin hiç eksik olmadığı Türkiye destekli grupların İdlip’teki cihatçılarla ilişkilerinin hiç kesilmediği biliniyordu.

- Türkiye destekli silahlı gruplar arasında Suriye’nin kuzeyindeki kaçakçılık hatlarının paylaşımı konusunda patlayan çatışmalar İdlip’i kontrol eden cihatçılar için kaçırılmayacak altın fırsat oldu. Cihatçılar Türkiye’nin desteklediği bir grubu diğerine karşı korumak üzere araya girdi ve Afrin merkeze kadar etki alanını genişletti. Artık Suriye’nin kuzeyindeki silahlı gruplara ilişkin bütün denklemlerde cihatçılar da var.

- Türkiye birkaç kez bu çatışmaları durdurmaya çalıştı ancak girişimler başarısız oldu. Nihayetinde Milli Ordu çatısı altındaki silahlı grupların tek komutanlık altında toplanması, askeri hiyerarşi oluşturulması, askeri mahkeme sistemi kurulması, buna itiraz edenlerin elenmesi gibi şartlarla yeni bir süreç başlatıldı. Bu girişimin başarı ihtimali şimdilik çok yüksek görünmüyor ancak bekleyip izlemek gerek.

Türkiye son girişimle birlikte birkaç kazanım birden sağlamaya çalışıyor. Sahadaki duruma da bakıldığında Türkiye açısından;

- En başından tam olarak kontrol edemediği gruplar içindeki uyumsuzlar, aşırılıkçılar, silahlı gruplar arasında husumetleri derinleştirenler elenecek.

- Tamamen Türkiye’nin sözünden çıkmayan-çıkamayan bir silahlı yapı oluşturulacak.

- Türkiye, tek komutanlık oluşturulması sayesinde bu silahlı gruplarla organik bağını koparmış gibi görünecek. Bu da bu grupların yaptıkları eylemlerden Türkiye’nin sorumlu tutulamamasını sağlayacak.

Ancak burada birkaç soru ortaya çıkıyor;

- Söz konusu komutanlığa bağlı militanların maaşlarından iaşelerine kadar bütün giderlerini Türkiye karşılamaya devam edecek mi?

- Tek komutanlık emri nereden-kimden alacak?

- Suriye içinde kendi ajandaları olacak mı?

Açıkçası bu sorulara dair konularda değişiklik olacak gibi görünmüyor. Çünkü Türkiye’nin tek komutanlık oluşturma girişiminin arkasındaki en önemli hedefler;

- Bu silahlı grupların derlenip toparlanıp Şam ile pazarlıklar aşamasında güçlü bir kart haline getirilmesi. On binlerce militandan oluşan militanlara karşı Şam’ın tavize zorlanması.

- Fırat’ın doğusundaki Kürtlerin öncülüğünde kurulan silahlı ve siyasi kanatlar üzerinden kısa vadede baskı oluşturulması, uzun vadede bu baskının bu yapıları ilgaya zorlayacak bir yapıya dönüştürülmesi.

Peki bu nasıl mümkün olacak?

Sahadan gelen açık haberlere ve iddialara göre, geçtiğimiz hafta üst düzey isimlerin de olduğu ABD ve İngiltere heyetleri Kamışlı’daydı. SDG Komutanı Mazlum Abdi ile görüşen heyetlerin bu ziyaretlerine dair iddialara bakılırsa Türkiye’nin ve ABD’nin buluştuğu bir nokta var; Fırat’ın doğusu dahil Suriye’nin kuzeyindeki on binlerce militanlı, yüzlerce silahlı gruplu, cihatçısından Kürt milliyetçisine farklı eğilimdeki gruplar arasında birkaç haneli mezralara kadar bölünen yapıların sona ermesi gerekiyor.

Bu çerçevede, ABD’nin Türkiye’nin desteklediği silahlı gruplar dahil kuzeydeki silahlı militanları SDG çatısı altında toplama niyeti olduğu öne sürülüyor.

Elbette, kolay olmayan ve başarı olasılığı oldukça düşük bir niyet ancak birkaç ön basamağının başarılı olması halinde gerçekleşmesi ihtimali de var.

Nedir o ön basamaklar?

Yazının başında artık Suriye’nin kuzeyine dair bütün denklemlerde cihatçılar da olacak demiştim ya; Türkiye’nin son ÖSO-ÖSO çatışmasında ipin ucunun çoktan kaçtığının aşikar olmasının ardından cihatçı meselesi de patlamış oldu. İki sorunu bir arada çözmenin tek yolu da cihatçı grupları Türkiye’nin desteklediği gruplar içine dağıtarak mümkün olduğunca eritmek.

Muhtemelen “Olur mu öyle şey?” diyenler olacaktır. Olur. Sonuçta İdlip’i kontrol eden cihatçılar örgüt olarak terör listelerine girdi. Örgütün militanlarının isimleri tek tek o listelerde değil. Yani çok bilinen, belki komutanlık düzeyindeki bazı isimlerin dışında cihatçıları aslında kimse tanımıyor.

Peki cihatçılar buna ne der?

Açıkçası cihatçılar içinde itirazların olacağı kesin. Şu anda bile Türkiye’ye karşı olanlar ya da mesafeli durulması gerektiğini savunanlar, örgütün El Kaide çizgisinden uzaklaştığını düşünenler ve öfkelenenler var. Ancak diğer taraftan örgütün İdlip’e sıkışıp kaldığı ve bir çözüm bulunamadığı da açık. Bu nedenlerle cihatçı militanlar isteyerek ya da mecburiyetten böylesi bir girişime dahil olur.

Türkiye’nin desteklediği gruplar açısından hava hoş, zaten cihatçılarla aralarındaki makas da çıkar, para ve güç gibi faktörler devreye girdiğinde tamamen kapanabiliyor.

SDG ne yapar sorusunun cevabı biraz bulanık. Elbette SDG, Türkiye’nin desteklediği gruplarla yan yana gelmek istemeyecektir. Bu gruplar içine dağıtılan cihatçılarla aynı çatı altında olmayı hiç ama hiç onaylamayacaktır. Ancak onlar açısından da göz ardı edilemeyecek şartlar var. Mesela, Türkiye’nin sürekli operasyon ihtimali, coğrafi açısından küçük bir bölgeye sıkışmışlık hali…

Peki bu iddialarda Rusya ve Şam nerede? O kısımlar hâlâ belirsiz. Rusya açısından istikrarın ve güvenliği ‘Nasıl sağlanırsa sağlansın’ seviyesinde öncelikli olduğunu biliyoruz. Şam’ın pozisyonu ise biraz seçim arifesindeki Türkiye iç ve dış siyasetine, biraz Rusya’nın duruşuna ve çokça da Arap dünyası ile ilişkilerini toparlayıp elini güçlendirmesine bağlı.

Her halukarda Suriye’de 12’inci yılına girecek olan vekalet savaşında yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz.

Evrensel / 17.11.22