İsrail 3.5 yıl içinde 5’inci kez sandığa gitti ve sandıktan Binyamin Netanyahu ile birlikte ultra Ortodoks hareketler de çıktı.
Şimdilerde Netanyahu hükümeti kurmaya çalışıyor ancak durum Netanyahu’nun bile kolay kolay içinden çıkamayacağı bir halde.
Ki Netanyahu bölgenin sağcı, popülist siyasetçilerinin başında gelen isimlerinden. İsrail tarihinin en uzun süre başbakanlık yapmış siyasetçisi.
Diğer taraftan hakkında rüşvetten görevi kötüye kullanmaya kadar çok sayıda iddia var. Suçlamalara ilişkin mahkeme süreçleri de devam ediyor. Zaten Netanyahu’nun siyasete geri döneceğinin kesinleşmesi ile birlikte davaların akıbeti de tartışma konusu olmuştu. Savcı ise siyasi durumun davaları etkilemeyeceğini ve işlerine devam edeceklerini söyledi. Ancak seçimden önce bile davaların tanıkları konuşma konusunda tedirginken şimdi çok büyük ihtimalle başbakanlık koltuğuna oturacak olan Netanyahu’ya karşı ne kadar cesur olabilirler, belirsiz.
Seçim sonuçlarının şaşırtıcı ve tedirgin edici kısmı ise ultra Ortodoksların yükselişi oldu, şüphesiz. Artık İsrail siyasetinde belki de Netanyahu’yu bile gölgede bırakacak aşırı sağcı ve popülist bir isim var; Itamar Ben Gvir. Eğer Netanyahu hükümeti kurmayı başarırsa Ben Gvir ismini çok duyacağız ve konuşacağız!
Zaten Ben Gvir de iç güvenlik bakanlığını istiyor. Ayrıca ultra Ortodoksların istedikleri bakanlıklar arasında Filistinlileri doğrudan ilgilendiren izinlerin verildiği ve yerleşim birimlerinin inşasının bağlı olduğu bakanlıklar da var.
Henüz hükümet kurulmadı ancak İsrail basınına bakılırsa aşırı sağcıların sesleri daha gür çıkmaya başladı. Mesela, Yahudilerin çalışmadığı ve ibadet günü olması gereken ‘şabat’ta elektrik bile üretilmesin çıkışı yapıldı.
Ben Gvir de iç güvenlik teşkilatının baştan sona yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunuyor.
Bunların dışında, ekonomi politikasının dini inançlara uygun hale getirilmesi gerektiğini söyleyen de var, bütün Filistinlilere terörist diyen de.
Elbette siyasi havadaki bu değişim halka da inmiş durumda.
Bir kesim tedirgin, gidişattan endişeli, aşırıcı sağcıların yükselişini tehlikeli görüyor.
Gerçi bu görüşte olanlar sadece İsrail halkının bir kısmı değil; Amerika’dan bile “Radikalizme izin vermeyin, Filistin politikanız dengeli olsun, hükümet kurulurken aşırıcı unsurları dışarıda bırakın” gibi uyarılar geliyor.
Tam da bu sebeple Netanyahu bir taraftan hükümeti kurmaya çalışırken diğer taraftan sürekli yabancı basına konuşuyor. “Endişelenmeyin, her şey kontrol altında” mesajları vermeye çalışıyor.
Hükümette kimler yer alacak olursa olsun gidişat Filistinliler açısından hiç ama hiç iyi değil.
Hele de bölge ülkelerinin İsrail ile normalleşme süreçlerini başlatmış olmaları, çok sayıda ülkenin İsrail ile ticari, siyasi, askeri anlaşmalar yapmaları Filistinlilere yönelik desteğin azalması demek.
İsrail’de ılımlı bir hükümetin ortaya çıkması Türkiye dahil bölge ülkelerinin İsrail’i Filistin konusunda makul bir çizgide durmaya zorlayabilirdi belki. Ancak hem aşırı sağcı hem de popülist isimlerin öne çıkması bu ülkeleri ‘ya Filistin ya biz’ seçimini yapmaya zorlayabilir.
Tarihin cilvesine bakın ki, dengeli politika yürütmenin yükü Netanyahu’ya kalacak gibi görünüyor.
Diğer taraftan Filistinli siyasi ve silahlı hareketler bin parça. Kendi aralarındaki husumetleri aynı masa etrafında oturup çözemeyecek kadar birbirlerinden uzaklar.
Ayrıca ortada bir yol haritası, Filistin sorununun çözümü konusunda fikir de yok.
Gazze kuşatma altında, Ramallah’taki Filistin yönetiminin gücü eridikçe eriyor, silahlı direniş örgütleri Suriye’deki ve Lübnan’daki destek hatlarından önceki yıllara göre nispeten yardım alamıyor, dünyanın gözü Filistin-İsrail gerginliğini görmüyor artık.
Bekleyelim görelim diyeceğim ama yarının ne getireceği oldukça açık!
Evrensel / 22.12.22