Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rus gazına alternatif arandığı bir dönemde, İran’ın Erbil’e düzenlediği füze saldırısının, Kürdistan gazının Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya taşınması için Amerikalılar ve İsraillilerin karıştığı görüşmeleri hedef aldığı iddiası çok dikkat çekti.
13 Mart’ta İran’ın fırlattığı füzelerin çoğunun isabet ettiği yer Kürdistan’ın enerji projelerinde yer alan Kar Grubu’nun kurucusu Baz Kerim Berzenci'nin villasıydı. Reuters’a konuşan Türk ve Iraklı yetkililer, saldırıda temel motivasyonun Kürt gazının İsrail’in yardımıyla Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması için yapılan plan olduğunu öne sürdü. İddiaya göre İsrailli ve ABD'li yetkililer ve enerji uzmanları hedef alınan villada bu planla ilgili iki toplantı yaptı. Hem Berzenci hem Kürdistan yönetimi villada görüşme olduğu iddiasını reddetti.
Rosneft ile birlikte Kürdistan’dan petrol ihraç eden boru hattının hissedarı olan Kar Grup geçen aralıkta Kürdistan yönetimiyle bir anlaşma daha yapmıştı. Anlaşma 16 ay içinde Khor Mor doğalgaz sahasından Erbil'e 36 inçlik ek bir boru hattı ve Erbil'den Dohuk'a 52 inçlik yeni bir boru hattının yapılmasını içeriyor. Şimdilik Dohuk’taki elektrik santralinin ihtiyacını karşılamak üzere yapılsa da bu hattın 35 kilometrelik bir uzatmayla Türkiye sınırına ulaştırılması bekleniyor.
Türkiye 2013’te Kürdistan yönetimiyle yapılan 50 yıllık anlaşma çerçevesinde kendi sınıra kadar boru hattını döşemişti. Kürdistan tarafı da hattı sınıra uzatırsa Kürt gazı TANAP bağlantısıyla Avrupa’ya ulaşabilecek.
İran’ın doğalgaz projesini hedef alma ihtimali dışlanmasa da bu iddia, pek çok tarafın işine gelen zekice bir yönlendirme de olabilir. İranlılar Suriye’de iki Devrim Muhafızı komutanının öldürülmesine misilleme olarak Mossad’ın istihbarat ve eğitim merkezini vurdukları iddiasında. Mantıken İsrail açısından Kürdistan’daki istihbari varlığın teyidi şiddetle kaçınılması gereken bir şey. Böylesi bir itiraf İran’a yanıt vermeyi gerektirdiği gibi Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni de ateşe atabilir.
Berzenci ise Reuters’a demecinde bu meseleyi kimseyle konuşmadığını söyledi. Ayrıca “15 yıldır petrol ve gaz sektöründe çalışıyoruz ve yerel tüketimin sadece yüzde 50'sini üretebildik. Gördüğüm kadarıyla yerel tüketim karşılanmazsa yakın zamanda gaz sınırı geçmeyecek" diyerek Erbil’in gazının 2025’e kadar ihraç edilebileceğine dair projeksiyonuna gölge düşürdü.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kürt gazına yeniden el attığı, Erbil yönetiminin Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) enerji sektörüne çekmek için uğraştığı, ABD’nin Rus gazına alternatif bulmaya çalıştığı, İsrail’in Abraham Anlaşmaları ile yakaladığı olumlu havayı İran’a karşı daha büyük koalisyona dönüştürmek için Negev’de zirve yaptığı bir dönemde “İran’ın hedefinde Kürt gazı vardı” savının kullanım değeri yüksek olabilir.
Kürt gazı, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin 2 Şubat’ta Ankara’da Erdoğan tarafından ağırlanmasından bu yana gündemde. Bu ziyaretten üç gün sonra Irak Yüksek Mahkemesi, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin doğalgaz ve petrol faaliyetlerinin yasadışı olduğuna hükmetti. Hem saldırı hem mahkeme kararının, yarım kalmış doğalgaz planlarına yeniden el atılması ve Bağdat’ta Türkiye ile İran’ın aradığı hükümet formüllerinin çatıştığı bir döneme denk gelmesi farklı yorumlara kapı aralıyor. Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyaretini Kürdistan Başbakanı Mesrur Barzani’nin 16 Şubat’ta Katar temasları izledi. Barzani, Katar Enerji Bakanı Saad el Kaabi ile Kürdistan'ın enerji sektörüne yatırım olanaklarını görüştü. Kürdistan Parlamentosu Enerji Komisyonu Başkanı Ali Hama Salih de daha önce Türkiye’ye gaz boru hattının 2025’de faaliyete geçeceğini duyurmuştu.
Son olarak Mesrur Barzani, 27-29 Mart’ta BAE’de üst düzey görüşmelerle işbirliği imkânlarını ararken Dubai’deki Global Enerji Forumu’nda “Yakın gelecekte Irak'ın geri kalanına, Türkiye'ye ve Avrupa'ya gaz tedariki açısından net ihracatçı konumuna geçeceğiz” dedi.
Ayrıca Erbil’in İsraillilerle doğalgaz konusunda herhangi bir görüşmeye ev sahipliği yapmadığını ve bombardımanın meşru gerekçesinin olmadığını vurguladı. Bununla birlikte petrol ve gaz sektörünün gelişmesinin, İran'ın çıkarına olmayabileceğini, bölgeyi engelleme girişimlerinin füzelerle sınırlı olmadığını, manipüle edilen kurumların da bulunduğunu kaydetti. Barzani bu sözlerle özellikle Irak Yüksek Mahkemesi’nin kararına atıf yapıyor.
Erdoğan, 24 Mart’ta NATO zirvesinden dönüşte bölge ülkeleriyle oluşturulan yeni vizyonun Türkiye’nin önüne yeni kapılar açacağını belirterek “Şu anda açıklamayacağım. İnşallah bu yaptığımız görüşmelerle enerjide çok daha farklı alanlar açılacak ve bunu duyduğunuzda ‘Bu da nereden çıktı’ diyeceksiniz” sözleriyle merak uyandırmıştı. Bu müjde hem Kürdistan hem de İsrail’le normalleşmeye takiben Doğu Akdeniz gazıyla ilgili olası gelişmelere işaret ediyor.
Neçirvan Barzani’ye yakınlığı ile bilinen Kürdistanlı gazeteci Rebwar Kerim Wali İran füze saldırısının, doğalgazı değil Kürdistan Demokrat Parti (KDP) lideri Mesut Barzani’nin Bağdat’ta Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin hilafına Sadr Grubu ve Sünni Egemenlik Koalisyonu ile çoğunluk hükümeti kurma ısrarını hedef aldığını düşünüyor.
Wali Al-Monitor’a şunları aktarıyor: “İran’ın Kürdistan’ın zenginleşmesiyle ilgili hiçbir problemi yok. İran, Kürdistan’la büyük bir sınırı paylaşıyor ve milyarlarca dolarlık ticaret hacmine sahip. İran bugüne kadar Kürtlerin dünyaya petrol satışını sabote etmedi. Hatta Kürdistan’ın petrolü İran üzerinden Afganistan’a satılıyor. Doğalgazı da İran’a stratejik tehdit olarak görmemek gerekiyor.”
Barzani’nin Mukteda Sadr ve Sünni liderlerle hükümet kurmaya çalıştığını söyleyen Wali şöyle devam ediyor: “2005’ten bu yana gelen hükümetlere İran karar verdi. Bu sefer İran’ı karşılarına aldılar. İran’ın öfkesi bundan dolayı. İran çeşitli yollardan Barzani’ye ‘Bunu yapma, Şii evinin dağılmasına müdahil olma’ diye mesaj gönderdi. Barzani ısrarla devam etti. Saldırı bu ısrarın sonucudur. Doğalgazla alakası yok.”
Irak Kürdistanı’ndaki teknoloji ve altyapı eksikliklerine de işaret eden Wali Kürdistan gazının en erken beş yıl içinde ihraç edilebileceğini ekliyor. Wali’ye göre kısa süre öncesine kadar üzerinde çalışılan Çemçemal bölgesinden çıkan gazın Irak üzerinden Ürdün’ün Akabe limanına indirilmesi planına İran da destek veriyordu ancak plan Irak Başbakanı Mustafa El Kazımi’den onay alamadı. Bu hattın iki amacı vardı: Biri Kürdistan’ın Süleymaniye bölgesini özerk haline getirmek, ikincisi Türkiye güzergâhını yok etmek.
Gaz için Türkiye güzergâhı Kürt tarafıyla karara bağlansa da mesele Ankara’nın Bağdat’la müzakere ettiği pek çok dosyayla birlikte ele alınıyor. Türkiye’nin Musul yakınlarındaki tartışmalı Başika Üssü’ne kısa zamanda düzenlenen üç roketli saldırı da Türkiye’nin Bağdat’ta hükümet senaryolarına müdahil olması, kuzeyde askeri operasyonları genişletmesi ve enerji dosyasına el atmasına bir tepki olarak görülüyor. Bu dosyalar arasında Fırat ve Dicle’den gelen suyun paylaşımıyla ilgili anlaşmazlıklar da dahil. Ankara 2013’te Erbil’le imzaladığı 50 yıllık anlaşma, Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’nın Irak tarafını baypas eden Kürdistan hattı, hem bu yeni hat hem de tankerlerle Türkiye’ye petrol sevkiyatı nedeniyle uluslararası tahkimde davalık oldu. Erdoğan’ın Kürt gazında gözü var ama tahkimden 24-26 milyar doları bulması muhtemel cezayı önlemek ve Irak’la ilişkileri daha fazla hırpalamamak için Bağdat’la orta yol bulmak durumunda.
Ankara KDP ve Sünni blokun ağırlık kazanacağı bir hükümetin kurulmasını İran’ın bu projeler üzerindeki olumsuz etkisinin geriletilmesi bakımından önemsiyor. Hedeflenen hükümet kurulsa bile doğalgaz ve petrolde Erbil ile Bağdat arasında ihracatı mümkün kılan bir yolun bulunması hâlâ bahse açık bir konu.
Al-Monitor / 08.04.22