Diplomatik ilişkileri 10 yılı aşkın süredir gergin seyreden Türkiye ve İsrail, Cumhurbaşkanları seviyesinde 14 yıl sonra görüştü. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi, Erdoğan’la görüştü. İki cumhurbaşkanı görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısında enerji konusunda yapılacak iş birliğine dair mesajlar verdi. Ankara’nın Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail ile ‘Normalleşme’ adı altında yaptığı görüşmelerin ne anlama geldiğini Gazeteci-Yazar Fehim Taştekin ile konuştuk.
Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’deki enerji kavgasında yaşanan kilitlenme ve Biden yönetiminin iş başına gelmesinin yol açtığı yeni siyasi iklime bağlı olarak normalleşme arayışlarına hız verdiğini anlatan Taştekin Mısır, BAE ve Suudi Arabistan’la ilişkileri eski rotasına döndürme arayışının bir tarafında da İsrail’in olduğunu söyledi. Bu yaşananların birbiriyle bağlantılı ele alınması gerektiğini ifade eden Taştekin “Erdoğan Abraham Anlaşmaları’na çok sert tepki göstermişti ama o anlaşmaların yarattığı yeni gerçeklikte kendi yer arıyor. Zorlayıcı bazı faktörler var: Birincisi Doğu Akdeniz’de askeri tehditle ve Libya ile imzalanan deniz yetki alanları anlaşmasıyla oyunu bozacaklarını ve yeni bir oyun kuracaklarını öne sürüyorlardı olmadı. Bir süre Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Ürdün, İtalya, Filistin ve Fransa’nın dahil olduğu Doğu Akdeniz Enerji Forumunu açığa düşürme hedefi güdüldü. Mısır ve İsrail’le yakınlaşma sağlanırsa Yunanlılar ve Rumların lehine duran bu ortaklığın bozulabileceği hesapları yapıldı. Türkiye East-Med Boru Hattı’nı sabote edebileceğini de göstermekten çekinmedi. Tabii bu proje çok yapılabilir değildi ve nihayetinde ABD desteğini çekti. ABD de eski hesaba geri dönüyor: Rusya’ya alternatif olarak Doğu Akdeniz’deki gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıma fikri tekrar öne çıktı. Bu Ankara’nın öteden beri dillendirdiği bir öneri” dedi.
"Henüz ortada bir şey yok, her şey hayali"
Taştekin Kıbrıs barış görüşmelerine verilen desteğin altında yatan önemli faktörlerden birinin de bu olduğunu söyledi: “Mısır-İsrail bağlantılı hatla Rumların gazı da Türkiye üzerinden taşınacak, enerji barışın katalizörü olacaktı. Hesap buydu. Fakat şimdi Erdoğan KKTC’yi sözde bağımsızlık yoluna sokarken Kıbrıs bağlantılı enerji hattı projesinin ciddiyetinden bahsedilemez. Tabii Kıbrıs’ı da baypas eden bir Akdeniz hattı için Amerikalılardan öneriler gelirse şaşırmamalı. Henüz ortada bir şey yok, her şey hayali. Mısır-İsrail gazının Arap Boru Hattı ile Suriye üzerinden Türkiye’ye taşıma planı da vardı. Bu hattın Hatay-Kilis bağlantısı için Türkiye ile Suriye ortaklık da yaptı. Savaş olmasa bu hattın hızlıca tamamlanması mümkün.”
Kucaklaşmanın altında enerji hesapları var
Erdoğan’ın Suriye yönetimiyle düşmanlığının bu alternatifi de çürüttüğünü söyleyen Taştekin “Şam’ın en kritik destekçisi Rusya da artık Suriye üzerinden böyle bir hatta göz yummaz. Erdoğan’ın İsrail’le kucaklaşmasının altında yatan temel faktör bu türden enerji hesapları. İkinci olarak Biden yönetimiyle istediği uyumu sağlayamamanın verdiği bir güvensizlik hissi var ki Erdoğan’ı çok rahatsız ediyor. Bu girdaptan çıkması lazım. İsrail lobisi eskiden iş görüyordu. Şimdi Türkiye için Kongrede kilidi açan bir pozisyonda değiller. İsrail’le ilişkiler düzelirse Biden yönetimi üzerinde bunun olumlu etkisi olacağı düşünülüyor” ifadelerini kullandı.
"İsrail’le kavga hep ikiyüzlü bir oyundu"
“Erdoğan’ın İsrail’le kavgasının çok ikiyüzlü bir oyun olduğunu da unutmamak lazım,” diyen Taştekin “Erdoğan’ın İsrail’e karşı ağır sözleri ve Filistin davasını sahiplenen duruşuna rağmen izlediği bölge politikalarıyla Yahudi devletine herkesten çok daha fazla hizmeti dokundu. Ayrıca Mavi Marmara krizinden beri İsrail’le ticari ilişkiler kat kat arttı. Elbette Herzog’un ziyareti iki tarafça da önemseniyor. Fakat şimdilik sembolik değeri öne çıkıyor. Barış, iş birliği, istikrar mesajları öne çıkıyor. İsrail tarafı uzlaşmazlık konularında uzlaşmadan bahsediyor. İsrail’in Hamas’la ilişkilere dair itirazları baki. İlişkilerdeki güven unsurunun eksikliğine dikkat çekiliyor. Belki İsrail tarafı daha temkinli hareket edebilir, bekleyip görmek lazım. Kısa vadede Erdoğan Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı nedeniyle enerjide kaynak çeşitlendirmek için İsrail’le bu koldan ilişkileri geliştirmek isteyebilir. İsrail’den zaten LNG geliyor, miktarı artabilir” yorumunu yaptı.
"Ülkeler Erdoğan’a güvenmiyor"
Erdoğan’ın içeride ve dışarıda sıkıştığını ifade eden Taştekin “Erdoğan Körfez’in parasına, İsrail’in gazı ve lobi gücüne bakıyor. Mısır’ın Libya denklemindeki etkisini ve Doğu Akdeniz’deki enerji kavgasındaki rolünü göz ardı edemiyor. Suudi-Emirlikler arasında patlak veren kavga, ABD’nin İran’la nükleer anlaşmaya dönmesi ihtimali ve çevresel tehdit algısının yükselmesi Erdoğan’ın hızlıca BAE ile barışmasına imkan verdi. Fakat Suudi Arabistan’la Kaşıkçı cinayetinin bıraktığı ağır tortu hızlı bir normalleşmeye engel teşkil ediyor. Erdoğan’ın İhvan’a desteğini tamamen kesmemiş olması Mısır için hâlâ bir sorun. Daha önemlisi Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığı Kahire-Ankara ilişkilerinin normalleşmesinin önündeki en büyük engel. Arap Birliği artık neredeyse her ortak bildirisinde Türkiye’nin Libya’daki askeri varlığını kınıyor. Bu ülkeler Erdoğan’a güvenmiyorlar. Somut değişim bekliyorlar. Ayrıca ilişkileri umutsuzca normalleştirme ihtiyacı duyan taraf Türkiye iken ötekiler taviz verme ya da geri adım atma gereği duymuyor. Bedeli Erdoğan’ın ödemesi gerektiğini düşünüyorlar” dedi.
İsrail’le barışılırsa sırada Sisi ile el sıkışma var
Erdoğan’ın Filistin’den yana gözüken söylemi ile Arap dünyasında hedeflediği yeri bulamadığını söyleyen Taştekin “Müslüman Kardeşler ve benzeri bazı İslamcı yapıların gösterdiği teveccühleri kastetmiyorum. Abraham Anlaşmaları’ndan beri İsrail İran’a karşı Körfez ekseniyle ortaklığını daha aleni hale getirip istihbarat ya da teknik destek dahil pratik boyutlar ekledi. Erdoğan’ın İran’a karşı kamptaki koltuğu her zaman rezervlidir. Amerikalılar ve Körfez’le ilişkilerde İran’a karşı ortak duruşun işlevselliği var. Şimdilerde Irak’ta bu iki kamp yeniden karşı karşıya gelirken Türkiye’nin rolü tekrar öne çıkıyor. Suriye’de de İran-Suriye eksenine karşı Türkiye dolaylı olarak İsrail’le aynı hedeflere yüklendi ve ilan edilmemiş bir ortaklığı paylaştı. Erdoğan’ın İsrail’e en büyük hizmet alanı Suriye oldu. Erdoğan karşılıklı elçiler atanır da İsrail’le barışırsa sırada en fazla aşağıladığı Mısır Lideri Sisi ile el sıkışması olacaktır. Bu barışla ‘eski Ortadoğu’ düzeni yeni bir cilayla vitrine çıkacak. Bu gelişmelerin stratejik kurgular, kronik sorunlar ya da Ortadoğu barışı gibi uzak hayallerle ilgili ciddi bir açılım yaratması zor. Bu yönelim Erdoğan’ın kendi sıkışmışlığını aşmak için iklimi değiştirme çabasından ibaret” ifadelerini kullandı.
Erdi Tütmez – Evrensel / 12.03.22