Geçen hafta uluslararası kamuoyunun gündemindeki en önemli konuların başında Süveyş Kanalı’nda çapraz bir şekilde karaya oturarak geçişlerin durmasına neden olan 400 metre uzunluğundaki Ever Given isimli dev kuru yük gemisi vardı.
Tayvan merkezli Evergreen Marine Corporation isimli şirkete ait olan geminin kurtarma operasyonu sürerken, yaşanan bu olay sebebiyle dünyanın en fazla kullanılan ticaret yollarından birisi geçici olarak devre dışı kaldı. Yüzlerce gemi kanaldan geçebilmek için günlerdir sırada bekliyor.
Geminin teknik bakımını üstlenen Bernhard Schulte Shipmanagement (BSM), kurtarma çalışmaları için bölgeye 11 römork gönderdi. Uzunluğu yaklaşık 400 metre olan gemi, genişliği 200 metreyi bulmayan bu dar kanalda çapraz bir halde sıkışmış olarak duruyor.
224 bin ton ağırlığındaki geminin yaklaşık 20 bin konteynerden oluşan kargosunun nasıl boşaltılacağı henüz bilinmiyor. Bu işlem için özel vinçlerin kullanılacağı tahmin ediliyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, geminin karaya oturmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, kazanın global ekonomiye haftalık maliyetinin 6 ila 10 milyar dolar civarında olduğunu belirtti.
Dünya ticaretinin gözü kulağı Süveyş Kanalı’ndan gelecek haberlere kilitlenmişken, bu kaza, Kanal İstanbul’un Türkiye için yine ne kadar gerekli olduğu yönündeki açıklamaların dolaşıma girmesine zemin sağladı.
İstabul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan “Kanal İstanbul - Çok Disiplinli Bilimsel Değerlendirme” kitabında TMMOB Gemi Makineleri İşletme Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın ile uzak yol kaptanları, kılavuz kaptanlar Saim Oğuzülgen ve Sedat Tenker, İstanbul Boğazı’nı ve Kanal İstanbul’u gemi geçişleri açısından değerlendirmişti.
Kanal İstanbul’un nihai ÇED Raporu’na göre, Kanal İstanbul halen bir tasarım projesi olup, 24 deniz mili (45 kilometre) uzunluğunda, en dar yeri 275 metre genişliğinde ve en sığ yeri 20,75 metre derinliğinde olacak.
Zemini beton ve ihtiyaç halinde demirleme imkanı bulunmayacak, benzer hava hareketlerine ve farklı su hareketlerine/akıntıya sahip olacak, su üzerinde su seviyesinden yükseklikleri 70 metre olarak belirlenen sekiz köprüsü olacak. Su altında yüksek gerilim ve iletişim hatları ile su boruları bulunacak, gemilerin geçiş alanından itibaren yerleşim yerlerinin uzaklığı 1000 metre civarında olacak.
İçinden en büyük 275 metre boyunda tanker, 350 metre boyunda konteyner gemisi, 334 metre boyunda yolcu gemisi olmak üzere çeşitli tonajda ve boyda geminin geçişine imkan verecek şekilde tasarlanmaktadır. Yapımının tamamlanmasından sonra 30 römorkörle hizmet verileceği belirtilmektedir.
Yani aslına bakarsak, Süveyş Kanalı’nda karaya oturan geminin Kanal İstanbul’dan geçmesi mümkün değil.
Üç uzmanın makalesinde simülasyon deneylerinin eksik yapıldığında bahsediliyor.
Simülasyonlar, her iki giriş için kanal girişine çok yakın mesafeden ve 8-10 mil süratle başlatılmış. Oysa simülasyonun kuvvetli rüzgar ve fırtınalı havaları da içeren ortamlarda tasarım gemilerinin girişlere yaklaşım manevralarını yapabilecek yeterli mesafede (takribi kanal girişlerine 3-4 mil uzaklıkta) akıntı ve rüzgarın 3-4 mildeki etkilerini de hissederek girişe yaklaşması, bu mesafedeki etkiyi de gösterecek şekilde yapılması gerekirdi.
Yine, tasarım gemilerinin geçiş için süratlenmesiyle birlikte açık deniz derin su seyrine göre iki misli etkisi olan sığ su çökme (squat) ve trim etkisinin de görülmesi ve hesaplanması gerekirdi.
Makalede, ayrıca şu önemli ifadelere de yer verildi:
“Sonuç olarak yetersiz bir simülasyon ortamında yapılan ve birçok belirsizliğin olduğu simülasyon deneyleriyle sorumluluğunu bilen, basiretli ve dirayetli hiçbir gemi kaptanı kanaldan geçiş riskini almak istemez. Uzun yıllardır denenmiş, riskleri ve tedbirleri bilinen İstanbul Boğazı’ndan daha emniyetli geçmek varken, riskleri bilinmeyen Kanal İstanbul’dan geçmek tercih edilmeyecektir.”
Emekli Kılavuz Kaptan Sedat Tenker ile Süveyş Kanalı’nda meydana gelen kazayı ve böyle bir kazanın Kanal İstanbul’da olması ihtimalini konuştuk:
“Anlatılanlar doğruysa geminin o bölgede 7-8 milden daha fazla hızı olmamalıydı. Ancak hızı 13-14 mile kadar çıkmış. 11 metreden sonra burası daralıyor, dümdüz bir rotada gitmeliydi. 400 metrelik geminin baştan 10 metresinin ve kıçtan 10 metresinin karada olduğu düşünülecek olursa, 380 metresi boşlukta duruyor.
Kanal İstanbul nihai ÇED raporuna göre, buradan en fazla 275 metrelik tanker ve 350 metrelik konteyner geçebilir. Ancak benzer bir durumun Kanal İstanbul’da gerçekleştiğini düşünecek olursak, her taraf beton olduğu için karaya oturma vaziyeti olmaz, parçalanma olur. Herhangi bir demirleme betonda tutmaz.
Kanal İstanbul’da akıntı dezavantajı var, beton dezavantajı var, sığ suda batarak manevra yapma güçlükleri var. Süveyş Kanalı’ndan geçerken arıza durumlarında gemiyi oturtun deniyor, römorklar orada hazırdır. Kanal İstanbul’da oturtma diye bir şey söz konusu değil. Tankerleri buradan seyir yaptıramadıktan sonra bu kanalın ne anlamı var? Ben her zaman İstanbul Boğazı’nı gözümüz gibi korumamız gerektiğini söylüyorum.”
İstanbul Boğazı’ndan son beş yılda geçen gemi sayılarına bakıldığında, 2015’te 43 bin 544, 2016’da 42 bin 553, 2017’de 42 bin 978, 2018’de 41 bin 103, 2019’da 41 bin 112 ve 2020’de 38 bin 404 gemi geçtiği görülüyor.
2020 yılında İstanbul Boğazı’nda tek bir kaza meydana gelmiş. İddia edildiği gibi İstanbul Boğazı kaza açısından son derecek güvenli iken, Kanal İstanbul gerek teknik özellikler gerekse eksik/yanlış simülasyonlar sebebiyle büyük belirsizlikler arz ediyor.
Dolayısıyla, Süveyş Kanalı’nın bulunduğu alan kumlu bir bölge, dibi kumla kaplı. Kanal İstanbul projesinde ise hem kıyılar hem de kenarlar beton olacak. Bu duruma hem kanal hem de gemiler açısından çok büyük risklerle karşılaşma olasılığı yüksek.
Üstelik, Süveyş Kanalı’nda kaza yapan gemi kadar uzun olmasa da, 250-300 metre uzunluğundaki gemilerin Kanal İstanbul’dan geçişinde aynı akıbetin yaşanması ihtimali epey yüksek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde, “Onlara rağmen Kanal İstabul’u da yapacağız, inadına yapacağız” demişti. Bu sözlere İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da tepki göstererek, “İstanbul ile inatlaşmayı hâlâ kendisine marifet görenlere, 23 Haziran’ı hatırlatıyorum. Ama unutulmasın İstanbul, bir şeyi kanıtlamıştır; İstanbul, 1’den büyüktür” demişti.
Akıl, tecrübe ve bilimsel veri varken böylesi devasa projeleri inatla yapmanın yaratacağı tehlikelere ve kayıplara yönelik önemli bir örneği daha deneyimlemiş oluyoruz.
Artı Gerçek / 30.03.21