TÜİK, Nisan-Mayıs 2019 millî gelir (GSYH) tahminlerini yayımladı. Ekim 2018-Haziran 2019 istatistikleri daha önemlidir; zira ekonomi o dönemde küçülme eğilimine girmiştir.
Bu yazıda sektörlere ve harcama türlerine göre son dokuz aylık millî gelir verileri gözden geçiriliyor ve istihdam/işsizlik verileriyle karşılaştırılıyor.
Sektörlere, üretime göre millî gelir
Tablo 1, Ekim 2018-Haziran 2019 döneminin sektörlere göre millî gelir verilerini on iki ay öncesi ile karşılaştırıyor. TÜİK’in tahminlerine göre millî gelir son dokuz ayda sabit fiyatlarla yüzde 2,2 oranında düşmüştür. Sektörler arasında önemli farklılaşma gözleniyor.
Dokuz ay boyunca tarım, yüzde 1,5 oranında büyümüştür. İstihdam bakımından önemli bir sektördür. Halkımızın neredeyse beşte biri geçimini tarımdan sağlamaktadır. Millî gelirdeki payı ise marjinalleşmektedir. 2018’de cari fiyatlarla GSYH’ya katkısı yüzde 5,8’dir.
Sanayi, ekonominin önde gelen üretken sektörüdür. GSYH’daki payı 2018’de %22,3’tür. Son dokuz ayda yüzde 4,5 oranında küçülmüştür.
Krizin en ağır etkilediği (hatta ekonominin küçülmesini sürükleyen) sektör, inşaattır. 2018’de millî gelire katkısı (yüzde 7,2 ile) tarımın üstündedir.
Ticaret, ulaştırma, depolama, turizm kolları GSYH’nın “hizmetler” sektörü içinde toplanır. Bu sektör, 2018’de millî gelirin yüzde 23,4’üne katkı yapmıştı. Son dokuz ay içinde yüzde 1,5 oranında küçülmüş; iki büyük üretken sektörün millî gelir üzerindeki olumsuz etkisini kısmen frenlemiştir.
İstihdam istatistiklerinde “hizmetler” içinde yer alan bazı faaliyet kolları, millî gelir hesaplarında ayrı başlıklara dağıtılıyor: Bilgi, iletişim, finans, gayri menkul, kamu yönetimi, destek hizmetleri, diğer… Son dokuz ayda büyüme oranları (yüzde olarak) +3,0 ile -9,3 arasında değişmiştir.
Tabloya bu alt-sektörlerden sadece birini, millî gelire %13’lük katkısı ile en büyük olanını aldım: Kamu yönetimi… Katma değer tahmini güçtür; büyük ölçüde personel harcamaları ile ölçülür. Son dokuz ayda yüzde 6,5 oranında büyüdüğü hesaplanmıştır.
Harcamalara göre millî gelir
Tablo 2, Ekim 2018-Haziran 2019 arasında harcamalara göre millî gelirin bir önceki yıla göre değişim oranlarını gösteriyor. İç talebin üç ana kalemini (özel tüketim, yatırım ve devletin cari harcamalarını) toplayın; mal ve hizmet ihracatını ekleyin; ithalatı çıkarın. Sonuç, harcamalara göre GSYH toplamıdır.
Son dokuz ayda özel tüketim ve yatırım harcamaları yüzde 4,6 ve 15,7 oranlarında daralmıştır. Millî geliri aşağı çeken bu etkenler sonraki üç kalem tarafından kısmen telâfi edilmiştir.
Seçim ortamında AKP iktidarı cari kamu harcamalarını %5 oranında artırmıştır.
Mal ve hizmet ihracatında yüzde 9’u aşan artışa, ithalatta yüzde 24’e yaklaşan daralma refakat ediyor. Bu sayede toplam talebin ülke dışına taşması frenleniyor. Milyar dolar olarak özetleyeyim: Kriz öncesinin dokuz ayında dış ticaret dengesi eksi 40,3 milyardır. Ekim 2018-Haziran 2019 toplamı ise artı 8 milyar dolar…
Küçülen ekonomide dış ticaret dengesinde 48,3 milyar dolarlık bir “düzelme” gerçekleşiyor. Belirleyici (%83’lük) katkı ithalattaki daralmadan (halkın yoksullaşmasından) kaynaklanıyor. Yüzde 17’si ise ihracat artışından… Sanayi daralırken ihracat artışı üretimden değil, büyük ölçüde stoklar eritilerek sağlanmıştır.
Üretim ve harcamalar yoluyla aynı GSYH toplamına ulaşılır: Son dokuz ay içinde yüzde 2.2’lik küçülme…
GSYH bulguları istihdam ve işsizlikle tutarlı mı?
Yabancı iktisatçılar Nisan-Haziran 2019 döneminde Türkiye millî gelirinde önemlice bir daralma öngörüyorlardı. TÜİK’in son bulguları onları şaşırttı.
Bir Batı bankasından adını vermeyen bir iktisatçı konuşmuş: “Kriz ortamının ve daralmanın hızlanması öngörülüyordu. Gerçekleşmedi. Nedenini bilmiyorum ve anlamıyorum.” Bir diğeri ise kötümser öngörülerle TÜİK’in bulguları arasındaki farkı, “2016’da GSYH hesaplamasına getirilen yöntem değişimine” bağlamış; ayrıntıya girmemiş (Financial Times, 2 Eylül).
TÜİK’in GSYH hesaplama yöntemlerini değiştirmesini diğer meslektaşlarımla birlikte eleştirmiş; sonraki millî gelir bulgularının güvenilirliğini tartışmıştım. Burada o tartışmaya dönmüyorum.
Bunun yerine Türkiye ekonomisinin son iki krizinin (2008-2009 ve 2018-2019’un) ilk dokuzar aylık verilerini, millî gelir, istihdam ve işsizlikte gözlenen değişim oranları açısından karşılaştıracağım. Tablo 3 bulguları veriyor.
Önceki krizin GSYH’ya yansıması bugünkü krize göre daha serttir. Önceki ve sonraki dokuzar ayı, yüzdeler olarak karşılaştıralım (sütun 1): -6,8→-2,2…
Krizlerin istihdama yansımasında ise (sütun 2) tam ters sonuç çıkıyor: On yıl önce daha sert küçülen ekonomide toplam istihdam değişmemiş (yüzde olarak +0,1); Ekim 2018-Haziran 2019’da ise düşmüş (-2,1) görünüyor.
2008-2009 krizindeki GSYH → istihdam bağlantısı on yıl sonra da geçerli olsaydı, ekonominin bugünkü küçülme oranı, yüzde 2,2 ile sınırlı kalamazdı; yüzde 6,8’i de aşması beklenirdi.
İki ayrı dönemin istihdam ve GSYH verilerinde tutarsızlık vardır. Hangisi hatalı?
Yanıtı peşinen vereyim: On yıl öncesinin istihdam, 2018-2019’un millî gelir istatistikleri kusurludur. İpuçları, tablonun son sütununda, işsizlik istatistiklerinde gözleniyor.
On yıl önce istihdam sabit kalırken işsiz sayısı nasıl olup da artmıştır? Mümkündür, ama işgücüne yeni katılan genç nüfusta işsizlerin oranı fazlasıyla yükselmekte ise… 2008 döneminde faal nüfus, işsizlerin sayısını yüzde 40 oranında sıçratacak boyutta artmış olabilir mi? Mümkün görülemez…
Kusur, o tarihte istihdam verilerinin hesaplanma yönteminde yatıyor: Tarımsal istihdam, kırsal nüfusun yaş ve cinsiyet dağılımından belli katsayılar kullanılarak türetilirdi; anketler uygulanmazdı. 2008-2009 krizi öylesine sert seyretmiştir ki, sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinde istihdam hızla daralmış; iki yıl içinde 377.000 kişi iş aramayı sürdürürken köylerine taşınmıştır. Köylere dönen kent işsizleri tarımda “görünüşte çalışanların” sayılarını artırıyordu.
2000 sonrasında kesintisiz düşmeye başlayan tarımsal istihdam, 2008 krizinin patlak vermesi ile (yapay ve geçici olarak) artmaya başladı. Toplam istihdam bu nedenle değişmedi.
Gelelim Ekim 2018-Haziran 2019’un millî gelir tahminlerine… İki krizde millî gelirdeki daralmaları, işsiz sayılarına bakarak kestirmeye çalışalım. İşsiz sayısındaki artış oranlarına bakınız: 2008-2009 krizinin daha sert seyrettiği anlaşılıyor: %40,1 → %31,5
İlk krizin GSYH verilerini (dokuz ayda yüzde 6,8’lik küçülmeyi) güvenilir kabul edelim. İşsiz sayısındaki artış ile GSYH’daki daralma arasında doğrusal bir bağlantı olsaydı, Ekim 2018-Haziran 2019’da millî gelirin yüzde 5,3 oranında düşmesi beklenirdi.
Bu hesaplamayı alternatif bir tahmin olarak değil, TÜİK’in büyüme verilerini sorgulamak için yapıyorum. İşsizliğin sıçradığı (üstelik toplam istihdamın da düştüğü) Ekim 2018 sonrasında millî gelirin yüzde 2,2’yi aşan bir tempoda küçülmesi beklenmeliydi.
Önceki tespitlerimizde ısrar etmeliyiz. TÜİK’in 2016’da GSYH hesaplarında kullanmaya başladığı veri tabanına güvenemiyoruz.
soL / 20.09.19