Eğitim ve sağlıktan çok faize bütçe - Mustafa Sönmez

Faiz giderleri 2022 bütçesinde eğitimin önüne geçerken, pandemi şartlarında büyümesi gereken sağlık bütçeleri de sınırlı.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 04 Kasım 2021
  • 22:58

Son iki yılın kamu bütçelerinde, verilen bütçe açıklarından çok bütçenin nerelere harcandığı hep dikkat çekti. Çünkü son iki yılın bütçeleri tüm dünyada pandeminin toplumsal yaşama damgasını vurduğu bütçeler oldu. Toplumlar devletlerden özellikle bu dönemde sağlık hizmeti, ekonomik ve sosyal yardım beklentisi içine girdiler. Birçok yönetim de bu beklentiye uyarak “sosyal devlet” tavrı gösterdi. Aralarında Türkiye’nin olduğu bazı ülkelerde ise devlet sosyal değil, “pinti devlet” tavrı sergiledi ve bütçe açığından sakınarak yardımları esirgedi. Sonuçta belki bütçe açıkları büyümedi ama geride destek yerine borçlanmaya mecbur bırakılmış bir toplum kaldı. 

Bugünlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında tartışılmaya başlanan 2022 merkezi bütçe taslağında da 2021’in gerçekleşen ve 2022’nin hedeflenen açıklarından çok harcamaların nereye yapıldığı, sosyal harcamaların yanında güvenlik, faiz bütçelerinin büyüklüğü konuşuluyor. 2021’de uygulamasına geçilen “program esaslı bütçe” optiğinden bakıldığında 2022’de devletin faiz harcamalarının eğitim harcamalarının önüne geçtiği ve uygulamada arayı açacağı görülebiliyor. Pandeminin ciddiyetini koruduğu şartlarda sağlık için bütçede pinti tutum sürdürülürken “ulusal güvenlik programlarında” yani asker-polis harcamalarında hiçbir kısıntı yer almıyor. 

Pandeminin damgasını vurduğu son iki yıla bir üçüncü yılın ekleneceği COVID-19 ile ilgili verilerden ortaya çıkıyor. 2020 başından 2021 Ekim ayı ortalarına kadar COVID-19 vaka sayısı dünyada 250 milyonu buldu ve 5 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Aşı önlemine rağmen pandemi aşılabilmiş değil ve son iki yılda olduğu gibi 2022 yılında da devletlerin sosyal desteklerine ihtiyaç duyuluyor.

Son iki yılda kamu bütçelerine pandemi gerçekliği damgasını vurdu ve devletler, bütçe açığı verme kaygısını bir yana bırakıp hem sağlık bütçelerini hem de toplumla dayanışma için sosyal yardım bütçelerini alabildiğine genişlettiler. Örneğin bütçe açıklarının milli gelire oranı 2019 yılında gelişmiş merkez ülkelerde yüzde 3,2 iken 2020’de yüzde 7,4’e, 2021’de yüzde 7’ye kadar çıktı. Bu ülkelerin kamu borç stoklarının milli gelire oranı pandemi öncesi yüzde 103 iken pandemi yıllarında yüzde 122’ye kadar çıktı. Sosyal devlet olma zorunluluğu birçok yükselen ülke bütçelerinde de açıkları büyüttü, kamu borç stoklarını kabarttı. 

Türkiye dünyada pandemiden en çok etkilenmiş altıncı ülke gibi görünüyor. Konsolide vaka sayısının 8 milyonu geçtiği ve yaşamını kaybedenlerinin sayısının da 70 bini aştığı bildiriliyor. 

Türkiye’de Erdoğan yönetimi, bütçe desteklerini genişleten ülkelerin tersine, pandemi koşullarında sosyal yardım programlarını dar tuttu, sosyal destek ve sağlık bütçesi için borçlanmayı göze almadı, faizleri indirerek halka borçlanmayı önerebildi ancak.

Orta Vadeli Program’da yer aldığı gibi 2019’da kamu açığı/GSYH oranı yüzde 2,9 iken 2020’de yüzde 3,9 oldu ve 2021’in gerçekleşme tahmini yüzde 3,6. Bu oranın merkez ülkelerde sağlık ve sosyal yardım bütçelerinin genişletilmesinin etkisiyle yüzde 7’leri aştığını tekrar hatırlatmak gerekli.

Pandemi tehdidi ve toplumsal tahribatı sürerken 2022 bütçesinde öngörülen kamu açığı/GSYH hedefi de yüzde 3,5’dan ibaret. Aynı eli sıkı tutum devam ediyor. 

Erdoğan yönetiminin hazırladığı 2022 bütçe taslağında her bütçede gözlenen adaletsizlikler hem vergi hem harcama ayağında korunuyor. Vergi ayağında, çoğundan firmaların, servet sahiplerinin yararlandığı ve teknik terimle “vergi harcaması” olarak adlandırılan “bağışlanmış vergiler” yani istisnalar, vergi muafiyetleri, bu bütçede de toplanması hedeflenen vergilerin dörtte birini oluşturuyor. Vergi cennetlerine kaçırılmasına göz yumulan servetleri, gelirleri saymıyoruz bile. 

Toplanacak verginin ise üçte ikisi, her bütçede olduğu gibi dolaylı vergilerden, yani ağırlıkla tüketim vergilerinden oluşacak. Doğrudan vergilerin de ağırlıklı kısmını ücretliler ödeyecek. Asgari ücretten bile net ücretin yüzde 10’u kadar vergi alan iktidar, ücret, maaş bordrolarından, kaynağından hatırı sayılır miktarda gelir vergisi alıyor. Varlıklı kesimin ödediği gelir, servet vergileri, firmaların ödediği kurumlar vergisi ise 2022 bütçesinde yine düşük oranlarda kalacak. 

Adaletsizlik, bütçenin harcama ayağında daha büyük. Çünkü bu ayakta toplanan vergi ve öteki gelirler harcanmakla kalmıyor, toplum adına borçlanmaya da gidiliyor ve toplumun borç yükü büyütülerek geleceği ipotek altına alınıyor. 

Bütçe 2021’den itibaren “program esaslı” hazırlanıyor. Sayıları 69’u bulan programların her birine ne kadar ödenek ayrılacağı tasarlanıp uygulanıyor. Bu sınıflandırmadan yola çıkıldığında Hazine’nin ödeneklerinin tamamına yakınını oluşturan faiz giderlerinin, öngörülen bütçenin yüzde 13’ünü tek başına oluşturduğu görülüyor. Buna karşılık, temel, orta eğitim ve yüksekokul olmak üzere üç ayrı programdan oluşan eğitim harcamaları 2022 bütçesinden ancak yüzde 12 pay alabilecek. Yani faiz harcamaları, eğitim harcamalarını geçecek. Faiz harcamalarının 2022 bütçesinde ilk sıraya çıkması, kamu borç stokunda yabancı para ile borçlanmaların artması ve tırmanan döviz kuru nedeniyle faiz ve kur zararlarının artmasından kaynaklanıyor. Hazine’nin 2021 eylül itibarıyla 2,1 trilyon TL (yaklaşık 221 milyar dolar) tutarındaki borçlarının yüzde 58’i döviz cinsinden borçlar. Hazine dışarıdan dövizle borçlandığı gibi, içeriden de dövize endeksli borçlandı. Döviz cinsi borç 2017 yılında toplamın yüzde 39 idi ve 2021’de yüzde 58’i geçti. 

Faiz giderleri bütçede eğitimin önüne geçerken, pandemi şartlarında büyümesi gereken sağlık bütçeleri de sınırlı. Tedavi edici ve koruyucu olarak sınıflandırılan sağlık harcamaları bütçede yüzde 6,3’ten, yani faize ayrılanın yarısından ibaret. Buna karşılık “ulusal güvenlik ve toplumsal güvenlik” olarak tanımlanan asker-polis bütçelerinin toplamdaki payı yüzde 10,7.

2022 bütçesi, pandemi şartlarında artan yoksullukla mücadele için toplam bütçenin ancak yüzde 2,8’ini ayırabilmiş durumda. Engelliler için ayrılan pay da yüzde 1,4’den ibaret. 

Yıllığı yüzde 20’yi bulan tüketici enflasyonunun en önemli ayağı olan gıda enflasyonu yılı yüzde 30 ile kapatabilecek. Bu sonuçta tarımın ihmali, destekten yoksun bırakılmış olması önemli. 2022 bütçesi tarım programları için sadece yüzde 2,3’lük bir payı yeterli görmüş durumda. 

2022 bütçesi, açıkları da hızla büyüyen sosyal güvenlik sistemine toplam ödeneklerin yüzde 11,5’unu ayırmayı tasarladı. Buna karşılık yerel yönetimler bütçeden ancak yüzde 8,4 pay alabilecekler. Bu da demokratikleşmenin önemli göstergesi olan yerele kaynak tahsisinde ne kadar eli sıkı davranıldığını bir kez daha ortaya koyuyor. 

Özetle, 2022 bütçesi pandemi koşullarını yine görmezden gelip sosyal ödenekleri sınırlı tutarken, hükümetin dövizle borçlanmaya mecbur kaldığı yanlış politikalarının sonucu olarak bütçe kaynaklarından faiz için daha çok ödeme yapmak zorunda kalacak. Bunun için de yeniden ve yeniden borçlanarak kamu borç stokunu büyütmeye mecbur kalınacak gibi görünüyor.

Al-Monitor / 03.11.21