Dolar fiyatının bir ay gibi kısa bir sürede 11 TL'den 18 TL basamağına çıkışı karşısında Saray iktidarının bulduğu döviz garantili mevduat ya da resmi adıyla Kur Korumalı Mevduat (KKM) formülü henüz tutmuş görünmüyor. Birikimini dövizde tutanların tercihinin, dövize yapılan operasyona rağmen değişmediği gözleniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dolarlaşmanın daha da artmasına önlem olarak düşünülen bu “yeni ürünü” 20 Aralık akşamı açıkladı. Önlemin açıklanmasının ardından iddiaların aksine Türk Lirası’na dönüş beklenen ölçüde gerçekleşmedi. Tersine, birikimlerin dövizde tutulması eğilimi biraz daha da arttı.
Kısa adı BDDK olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun günlük bülteninden bu veriler izlenebiliyor. Mevduat verileri, dövizde tutulan mevduatın operasyon sonrası azalmadığını, tersine 250 milyon dolar dolayında artarak 22 Aralık'ta 163,7 milyar dolara çıktığını ortaya koyuyor. Şirketlerin de döviz mevduatlarını 22 Aralık itibarıyla 1,8 milyar dolar artırarak 98 milyar dolara çıkardıkları anlaşılıyor.
İktidarın, TL mevduatı ya da döviz mevduatını "kur korumalı mevduata" dönüştürenlere döviz getirisini garanti edeceğini ve bu konuda Hazine'den sübvansiyon kullanacağını ilan etmesine, bunun eldeki tüm devlet organları, kamu bankaları, iktidar yanlısı medya ile propagandası yapılmış olmasına rağmen, bu "yeni ürüne" pek ilgi olmadığı gözleniyor. Uzak duruşta güvensizlik ana etken. Operasyonun Merkez Bankası'nın emanet dövizleriyle ve arka kapıdan kamu bankaları kullanılarak yapıldığının ortaya çıkması, güvensizliği pekiştirdi.
“Yeni ürün” mevduatın en az üç ay vadeli yatırılmasını şart koşuyor. Ancak bu, yapısal istikrarsızlık nedeniyle mevduatını genellikle bankada bir aylık vadeli yatırım olarak tutan birikim sahiplerine pek sıcak bir teklif gibi gelmiyor. Mevduatı şu ya da bu nedenle bozduğu tarihte anaparasını o günün kuru ile ancak geri alabilecek mudinin, faizden olmanın yanında anaparadan kayba uğrama riski de yeni üründen uzak durmaya yol açıyor. Operasyon haftası 10 TL dolayına düşen kurun, yılın son haftasında toparlanma ve 12 TL basamağına tutunma eğilimleri de dikkat çekiyor.
Takvimler 20 Aralık gününü gösterirken, son bir ayda 11 TL’den 18 TL’ye kadar yükselen dolar kurunun akıbeti endişe ile izleniyordu. Birikimini Türk Lirası’nda tutmakta direnenlere, çevrelerinden TL’de kalmanın yanlış olduğu, Erdoğan’ın faiz karşıtı söyleminin koyulaşan tonuna dikkat çekilerek dövize geçmesi tavsiye ediliyordu. Yüzde 40-50’leri bulacak bir enflasyon dalgası geliyordu ve bundan korunmak için dövize geçmek en iyi yoldu. Bu telkinlerle 17-18 TL’den dolar alanlar oldu.
O günün akşamı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısı bitiminde önemli bir açıklama yapacağı duyuruldu ve Erdoğan’dan açıklama şöyle geldi: “İnsanlarımızın bankadaki TL varlığının mevduat kazancı, kur artışından yüksekse bu getiriyi elde edecek. Ama kur getirisi mevduat kazancının üstünde kalırsa aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek. Bu kazanç stopaj vergisinden de muaf tutulacak.”
Erdoğan’ın konuşmasının ardından akşam saat sekiz suları olmasına rağmen, dolar kurunun hızla düşmeye başladığı gözlendi. İşlemlerin mobil bankacılık üzerinden döviz birikimine sahip kişilerce o saatte yapılması ne kadar mümkündü? O akşam yürütülen tahminler doğru çıktı. Devreye kamu bankaları sokulmuş ve döviz satışına geçerek kuru hızla aşağı çekmeye başlamış, mobil bankacılık üstünden yetişebilenler de panikle satışa geçerek TL’ye dönüşe katılmışlardı. 21 Aralık sabahı dolar kuru 11-12 TL bandına inmiş görünüyordu. Kamu bankalarının döviz satışını hangi kaynaktan yaptıkları elbette merak konusuydu ama tahminler vardı: Adres olarak Merkez Bankası gösteriliyordu. Merkez Bankası dövizi baskılamak için daha önce 128 milyar doları nasıl elden çıkarmışsa, operasyon akşamı da 7 milyar doları öyle çıkarmıştı. Bu, izleyen günlerde TCMB’nin haftalık tablolarından gözlenecekti.
Koordineli bir operasyon gözleniyordu. Erdoğan “yeni ürünü” anons ediyor, eşanlı olarak kamu bankaları Merkez Bankası’ndan alınmış dövizlerle satışları ateşliyor, iki büyük banka Ziraat Bankası ve İş Bankası’nın genel müdürleri ellerinde veri olmadan 1-1,5 milyar doların üstünde döviz satıldığını kamuoyuna açıklıyorlardı.
Böylece dolar kuru 18.36 TL düzeyinden 10.23 TL’ye kadar indi. TL karşısında üç buçuk ayda yüzde 121.5 yükselen dolar, üç günde bunun yüzde 44’ünü geri verdi. En tepeden en düşüğe yüzde 44.2’ye varan düşüşün en büyük kısmı da 20 Aralık gecesi gerçekleşti. Erdoğan bunu şöyle ifade ediyordu: "Tedbir paketini açıkladığımız an kurun üzerindeki köpüğün bir günde ortadan kalktığını gördük."
Operasyon sert eleştirilere uğradı. Adeta dövizin yükselmesi beklenmiş, hatta Erdoğan demeçlerinde faiz karşıtlığını daha da keskinleştirmiş ama arka planda “yeni ürün” kamuoyuna hissettirilmeden tasarlanmıştı. Bunu Saray’ın “pususu” olarak niteleyen çoktu.
Ana muhalefetin tepkisi de sert oldu. CHP Sözcüsü Faik Öztrak Twitter hesabından şu ifadeleri kullandı: "Erdoğan, sürekli konuşarak sebebi olduğu kurdaki artışa şimdi 'köpük' diyor. 'Köpüğü bir günde aldık' diyerek, bir de milletle alay ediyor. Yaptığınız işin adını doğru koyun. Yapılan, köpüğü almak değil milleti çarpmak, millete tuzak kurmak. Millet de sizi sandıkta çarpacak."
Kur için sahneye konulan kurgu netleşince iktidarda telaş da başladı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na kısa süre önce getirilen Nureddin Nebati başlarda “Devlet tüm enstrümanları kullanır” diyerek yapılanları savunurken, 27 Aralık’ta kamu bankalarının satış yapmadığını iddia etti ve şöyle dedi: "O gece dolar satılmadı. Kamu bankaları devreye girmedi. Hiç kimse devreye girmedi. Bireysel satıcılar devreye girdi. Birbirleriyle yarıştılar.”
Kuru geriletmek için kullanılan “pusu” ortaya çıktıkça iktidarın baskısı da koyulaştı. Erdoğan, önce eski Merkez Bankası Başkanı, muhalefetteki İyi Parti’nin milletvekili Durmuş Yılmaz’ı hedefine aldı ve "Merkez Bankası'nda geçmişte başkanlık yapmış olan zat, o suçu işlemiştir. Cezalarını çekecekler. Bunun bedelini ödeyecekler” dedi. Ardından BDDK, aralarında Yılmaz’ın ve bu satırların yazarının da olduğu 26 kişiyle ilgili kur manipülasyonu yapmak savıyla suç duyurusunda bulundu.
Yıl biterken, doludizgin dolarlaşmanın yarattığı büyük endişeye AKP iktidarı henüz işe yarayıp yaramayacağı belli olmayan bir fren bulmuş gibi ama şimdilik sadece dövizde tırmanış durdu. Dolarlaşmanın gerilemesi, dövizden TL’ye dönüşün belirtileri yok. BDDK’nın günlük bültenlerinden izlenen, hem gerçek kişilerin hem şirketlerin mevduatlarında dövizin payının azalmadığı. Bu da dolarlaşmanın gerilemediğinin ve “yeni ürüne” beklenen ilginin pek olmadığının göstergesi. Bankaların TL mevduata birkaç puan daha faiz vermeleri, yeni ürüne ilginin artması için Merkez Bankası’nın bankalara ek teşvikler sağlamasının işe yarayıp yaramadığını yeni yılda göreceğiz.
Al-Monitor / 28.12.21