Malum önce Tahran’da bir Erdoğan-Putin-Reisi zirvesi yapıldı. Zirvenin gerekçesi Suriye’ydi ancak Suriye gündemi olan tek ülke de Türkiye’ydi. O zirveden Suriye’ye yönelik bir operasyon için yeşil ışık gelmedi.
Ardından Erdoğan-Putin bir araya geldi. Zirvenin sonuç bildirgesine ve sonrasında Rusya’dan yapılan açıklamalara bakılırsa Türkiye yine Rusya’yı bir operasyona ikna edememiş gibi görünüyor. Zirveyi Rusya’ya yönelik yaptırımların delineceği endişesiyle izleyen ABD ve Avrupa ülkelerini huzursuz eden birtakım sonuçlar çıktı. Mesela Türkiye-Rusya ticaretinde kısmen de olsa ruble kullanılması, ekonomik yaptırımların en önemli ayağı olan uluslararası bankacılık sisteminden izolasyona karşı Rus MIR kart sisteminin Türkiye’de de tanınması gibi… Ki, bu sonuçlar büyük ölçüde Rusya’nın lehine. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılması gibi hedefler de dile getirildi. Şimdilerde 35 milyar dolar civarında olan ticaret hacminden Türkiye’nin Rusya’dan aldığı enerjiyi çıkardığımızda geriye pek bir şey kalmıyor. Üstelik 100 milyar dolar hedefine nasıl ve hangi kalemler sayesinde ulaşılacağı da meçhul. En azından biz, kamuoyu için!
Gelelim Suriye meselesine!
Türkiye bir taraftan seçim havasına girmişken diğer taraftan hükümet Suriye’nin kuzeyine, milliyetçi kitlenin dikkatini çekebilecek bir operasyon yapma niyetinde olduğunu tekrar tekrar duyurdu. Bu yönde bir açıklama Erdoğan-Putin görüşmesinden sonra da geldi. Hatta Moskova’nın “operasyon, İdlip ya da Suriye’ye dair sorunun ne olursa olsun adres Şam, onlarla görüşün!” şeklinde Şam’ı işaret etmesi oldukça iyimser bir şekilde yorumlandı. Rusya’nın Türkiye ile yaptığı bütün görüşmelerde Şam’ı adres gösterdiği aşikar ancak bu durumu “Erdoğan ve Esad telefon görüşmesi yapacak” iddiasına kadar taşıyanlar da oldu. Hükümete yakın bir yayın organında yer aldığı için ciddiye alınan bu iddiaya bakalım önce…
İki ülke liderlerinin telefonda görüşmesi için iki ülke arasındaki ilişkilerin asgari düzeyde olması ve zorunlu kanalların açılması gerekiyor. Tamam, Türkiye ve Suriye güvenlik ve istihbarat birimlerinin Rusya’nın arabuluculuğunda üçüncü ülkelerde görüştüğü biliniyor ancak Ankara-Şam ilişkisinin liderler arası bir telefon görüşmesi yapılamayacak kadar tıkanık olduğu da açık.
Kaldı ki, böylesi telefon görüşmelerinde “Hanım nasıl? Görüşmeyeli uzun zaman oldu, çocuklar da büyümüştür” şeklinde konuşmalar yapılmadığı gibi yine iki başkent arasında görüşülmesi gereken tonla dosya varken böylesi bir iletişimin en azından Türkiye tarafından tercih edilmeyeceğini tahmin etmek güç değil.
Şam elbette Türkiye ile iletişim ve diplomasi kanallarının açılmasını ister ancak bir telefon görüşmesi ile birbirinden ağır dosyaların masaya gelmesinin de kapısı açılmış olacaktır.
Mesela Şam, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığını tamamen çekmesini istiyor ve hangi gerekçe ile olursa olsun “Türkiye’nin Suriye topraklarındaki varlığını toprak birliğinin ihlali ve işgal” olarak nitelendiriyor.
Şam açısından ikinci mesele yine Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların durumu ki, Şam’a göre bu gruplar terörist! Aslında bu silahlı gruplar Türkiye’nin de meselesi olmalı. Nihayetinde maaşları Türkiye tarafından ödenen, askeri eğitimleri, ihtiyaçları yine Türkiye tarafından sağlanan bu gruplara ne kadar bütçe aktarıldığını sorgulamamız gerekiyor.
Evet, Şam aynı Türkiye gibi Fırat’ın doğusunda siyasi-askeri-polis güçleri olan bir yapılanmadan endişe ediyor. Üstelik çok ağır bir krizin yaşandığı bu dönemde Şam’ın Fırat’ın doğusundaki buğdaya, petrole, canlı hayvanlara ve gümrük gelirlerine çok ihtiyacı var. Bu açıdan SDG ve öz yönetim üzerinde Türkiye’den her an gelecek bir tehdidin bulunması Şam tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Ancak aynı zamanda Şam, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığının sebebi, hedefi, Türkiye’nin kaymakam atamaya varan faaliyetleri gibi faaliyetleri sebebiyle de oldukça tedirgin. Bu sebeplerle doğrudan ve İran üzerinden Rusya’ya baskı uygulamaya çalışıyor ki, Rusya da Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi için daha aktif devreye girsin.
Kaldı ki, halihazırda Ukrayna krizi sebebiyle dünyanın önemli bir kısmı tarafından izolasyon uygulanan Rusya’nın Orta Doğu gibi enerji kartını elinde tutan bir coğrafya ile ilişkilerini daha da derinleştirmek istediği açık. Orta Doğu’nun da kapısı Suriye ve Rusya açısından Ukrayna krizinin etkilerinin hafifletilmesi için Orta Doğu’ya yüklenmek kaçınılmaz yeni politik eğilimlerden biri.
Türkiye’nin yeni bir operasyonu ile Suriye’deki huzursuzluğun ve istikrarsızlığın derinleşip daha uzun dönemlere yayılacağını düşünenler arasında Rusya başta geliyor.
Velhasıl, ne Ankara-Şam arasında “Çık aradan Moskova” döneminin başladığına dair bir hava var ne de Rusya ve İran hattının Türkiye’ye Suriye sınırı boyunca ve 30-40 km derinliğe inecek bir operasyonun önünü açmaya niyeti…
Elbette Türkiye-Rusya arasındaki ilişkiler Suriye ile sınırlı olmadığı gibi Suriye konusunda görüş farklılıkları ilişkileri sarsmaz ancak mevcut duruma bakılırsa Türkiye’ye en fazla seçim öncesi milliyetçi kitleyi coşturmaya yönelik ancak pratikte Suriye sahasını pek de etkilemeyen bir operasyon için yeşil ışık yakılabilir.
Evrensel / 11.08.22