Türkiye, Suriye’nin kuzeyine yönelik bir askeri operasyon için nabız yoklarken hiç beklenmedik bir yerde, Irak’ta kriz çıktı.
Geçtiğimiz hafta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi içindeki Duhok’ta bir piknik alanına yapılan saldırıda biri bebek, biri 5 günlük yeni evli bir erkek olmak üzere 9 kişi hayatını kaybetti. 30 kişi de yaralandı. Saldırının hemen ardından Bağdat fail olarak Türkiye’yi gösterdi. Türkiye, saldırıyı bir terör eylemi olarak nitelendirerek PKK’yı işaret etti.
Türkiye ve saldırı sebebiyle kınama yayınlayan ülkeler olayın araştırılması gerektiğine vurgu yaptı. Bu kınama açıklamalarında Türkiye’yi fail olarak gösteren olmadı.
Nitekim, Bağdat’ın talebi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Duhok saldırısı ile toplandı. Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin de bir konuşma yapmak üzere oturuma katıldı.
Hüseyin’in BMGK’da yaptığı konuşma ve Bağdat’tan gelen açıklamalar olayın “9 sivilin hayatını kaybettiği saldırı” çerçevesinden çıkmaya başladı.
Gidişata bakılırsa öncelikle Türkiye’nin bu saldırıyı kimin, nasıl, hangi sebeplerle yaptığının ortaya çıkarılması için çaba göstermesi gerekiyor. Bence TSK’nın bilerek bir piknik alanını vurması mantık dışı ve böylesi bir saldırının tamamen Türkiye’nin aleyhine döneceği açık. Bu nedenle Türkiye’nin kasıtlı olarak saldırıyı yapmış olması mantık dışı!
Dönelim Irak tarafının iddialarına ve taleplerine…
Fuad Hüseyin’in BMGK konuşmasında saldırının Türkiye tarafından yapıldığına emin olduklarını söyledi. Saldırıdan hemen sonra bir araştırma heyeti oluşturulduğunu ve bu heyetin saldırı bölgesinden topladığı deliller çerçevesinde emin olduğunu anlatan Hüseyin, saldırıda kullanılan mühimmatın TSK’nın envanterinde olduğunu anlattı.
Hüseyin’in açıklamasına göre Irak tarafı 2018 yılından bugüne Türkiye’ye 296 nota vermiş. Irak’ın toprak bütünlüğünün ve egemenlik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Türkiye’ye verilen nota sayısı 22 bin 700 civarında.
Bağdat’ta siyaset Bağdatlılar için bile içinden çıkılması güç labirent gibi. Zaman zaman Türkiye ile iyi ilişkiler yürütülmesi gerektiğini savunan Iraklı siyasetçiler olduğu gibi Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığına son verilmesi çağrısı yapanlar da oldu.
Ancak Irak Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün de belirttiği gibi, Irak’tan Türkiye karşıtı böylesi bir açıklama son 40 yıl içinde ilk kez yapılıyor. Hüseyin de BMGK’da açıkça Türkiye’nin Irak’taki askeri varlığının yasal olmadığını, Irak Hükümeti tarafından davet edilmediğini, herhangi bir güvenlik anlaşması ile de desteklenmediğini söyledi.
Özellikle Duhok saldırısının ardından sıklaşan “Türkiye Irak içindeki askeri varlığına son vermeli” çıkışını Hüseyin de yaptı.
Irak basınında yer alan ve büyük ölçüde Irak dışişleri bakanlığı ve ordu kaynaklarına dayandırılan haberlerde Türkiye’nin Irak içinde 5 ana üste ve 100’den fazla askeri noktada 4 bin civarında asker bulundurduğu belirtiliyor. Türkiye, Irak’ın kuzeyinde 40 km derinlikte bir kuşak oluşturmaya çalışmakla suçlanıyor. Ayrıca Irak topraklarına yönelik sınır ötesi operasyonların, bu operasyonlar için mecliste yapılan tezkere oylamalarının Bağdat ile koordinasyon halinde gerçekleştirilmediği belirtiliyor.
Tam da burada şöyle bir soru doğuyor; “Senin topraklarında da Türkiye’nin terör örgütü olarak tanımladığı, fiilen sıcak çatışmalara girdiği bir örgüt var, sen neden bir şey yapmıyorsun?”
Fuad Hüseyin’in BMGK konuşması bu açıdan da ilginç. Hüseyin önce PKK meselesini Türkiye’nin iç meselesi olarak nitelendiriyor. Ardından da “Türkiye’nin iç meselesi bizim topraklarımıza sarkarak bizim de istikrarımızı ve güvenliğimizi tehdit ediyor” diyor.
BMGK’yı PKK ile mücadele konusunda Bağdat’a destek vermeye çağıran Fuad Hüseyin’in bu çıkışı karşılık bulur mu bilinmez ancak eğer bulursa Türkiye açısından gerçekten en azından Kuzey Irak’taki varlığını alt-üst edecek gelişmeleri tetikleyebilir.
Bu arada hem Hüseyin hem de Bağdat’tan yapılan açıklamalar, PKK ile mücadeleden Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Bağdat ile koordinasyon içinde sorumlu olduğuna vurgu yapıyor. Bu da ayrıca ilginç bir durum çünkü IKBY ve Bağdat arasında “petrol geliri kimin, bütçe payımı vermedin-verdim” gibi yıllardır devam eden sorunların yanı sıra güvenlik birimleri arasında da koordinasyonun nasıl sağlanacağı sorusu cevapsız.
Erbil, Türkiye’nin Kuzey Irak operasyonlarına istihbarat başta olmak üzere çeşitli düzeylerde katılıyor. Bu bilinen bir şey ancak Türkiye’nin operasyonlarının Şengal’e kadar sarkması, hem Irak ordusu hem de Haşd Şaabi güçlerle karşı karşıya gelecek kadar mevziler arasındaki mesafenin kısalması gibi sorunlar bir süredir zaten vardı.
Ancak her halükarda Duhok’ta sivillere yönelik saldırının zaten çok da iyi olmayan Ankara-Bağdat ilişkilerini sarsacağı açık.
Evrensel / 28.07.22