Orta Doğu çekişmenin, çatışmanın, kanın durmadığı bir coğrafya. Yüzlerce milyon insanla birlikte bölge için bugünlere rahmet okutacak dönemler kapıda!
Bu coğrafyada insan da doğa da, ya politika kurbanı ya da politikasızlığın. Bütün dünyada daha yüksek sesle konuşulmaya başlanan iklim krizinin en sert etkilerinin yaşanacağı yer Orta Doğu olacak, bu konudaki çalışmalar öyle diyor. Çünkü yeşil alanların ranta kurban verilmesi, ihtişamlı ve gücün göstergesi binaların kurulması yanında elbette dile bile getirilmeyecek bir bedel. Su kaynaklarının hiç bitmeyecekmiş gibi kullanılması, su politikası belirlenmesinin yüksek perdeden siyasi gerilimlerin yanında tırı vırı işlerden sayılması oldukça normal. Sanayi yatırımlarının bile doğal kaynaklarla uyumu gözetilerek değil kâr hesaplanarak yapılması da bu zihniyetin ürünlerinden!
Çalışmalar diyor ki, Orta Doğu iklim krizinin doğrudan etkilerini yaşamaya başlayalı çok oldu. Mesela bütün dünyayı etkileyen küresel ısınma dünyanın geri kalanında yıllık ortalama 0.27 derece sıcaklık artışı ile kendini gösterirken Orta Doğu’da ve Arap coğrafyasında son 40 yıldır yaklaşık yarım derece artış var.
Yine bu alandaki çalışmalara göre, Orta Doğu ve Arap coğrafyasında bu durumdan yaklaşık 400 milyon insan öyle ya da böyle etkilenecek. Listenin başında sağlık sorunları var. Yaşlıları, kronik hastalığı olanları, hamileleri ve çocukları, solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere birçok problem bekliyor.
İkinci sırada insan, hayvan ve doğanın yaşaması için en temel ihtiyaç yani su var. Hızla yükselen hava sıcaklıkları içme suyunu buharlaştırıp tuzluluk oranını artırıyor. Ayrıca kuruyan göller, nehirler tarım arazilerini küçültürken hem tarım sayesinde geçinenleri aç bırakıyor hem de piyasaya sürülen tarım ürünlerinin miktarını, çeşidini azaltıyor.
Irak’ın sürekli toz fırtınaları yaşamasının sebebi de kuraklık. Üstelik normalde yılda birkaç gün yaşanan bu fırtınalar önümüzdeki 15 yıl içinde yılın yarısında yaşanır hale gelecek. Her toz fırtınasında hayatlarını kaybedenler oluyor ancak Arap medyasında bile birkaç satırlık haberden fazla yer bulamıyor henüz. Her toz fırtınası, hem içme suyunu hem de tarım arazilerini de biraz daha kirletiyor elbette.
Susuzluğa, kuraklığa ve fakirleşmeye bağlı olarak salgın hastalıkların giderek yaygınlaşması da bir başka sorun. Geçen ay Irak’ta kolera salgını vardı, bugünlerde Suriye’de… Daha şimdiden Suriye içinde 300’den fazla kolera vakası olduğu ve biri 5 yaşında bir çocuk olmak üzere 7 kişinin hayatını kaybettiği biliniyor.
Siyasetçiler yukarıda, ülkeler daha da yukarıda kavga ededursun, savaşlar, yıkımlar, ekonomik ambargolar iklim krizinin etkilerinin çok daha sertleşmesine muhteşem uygun şartlar sağlıyor. Mesela, Suriye ambargo altında ve savaş sebebiyle iç ilaç üretim kapasitesi neredeyse tamamen çöktü. Şimdilerde ne insanların sağlığını koruyabileceği şartlar var ne de salgın hastalıklarla mücadele edebilecek yeterli donanımı.
Yine savaşlar, ambargolar, yıkımlar, global krizler, Ukrayna’nın işgali gibi küresel gergilimler Mısır’ın kırsalında ya da Ürdün’ün çölünde insanı doğrudan etkiliyor. Bir taraftan yükselen petrol fiyatları ve hem her alanda üretim maliyetlerinin artması hem de bütün bu sarsıntıların en temel yiyecek fiyatlarını el yakar hale getirmesi gerçeği var.
İklim krizinin somut sonuçlarının ortaya çıkması uzun bir süreçti ancak bu sonuçların belirginleşmesi ile birlikte etkileri çok daha kısa sürede bölgeyi kasıp kavuracak gibi görünüyor.
Orta Doğu ve Arap dünyası son birkaç yıldır kirli suyun temizlenmesi, deniz suyunun içilebilir hale getirilmesi, fosil yakıtların etkilerinin azaltılması için temiz enerjiye geçiş gibi konuları konuşuyor. Ancak bütün bu hamlelerde hem pahalı hem de projeleri gerçekleştirecek yeterli beyin gücü yok. Yani bölgenin tamamının iklim krizinin etkilerini hafifletecek parası da yok imkanı da.
Mısır gibi bazı ülkeler on yıllardır havada kalın bir sis bulutu bırakan fabrikaları kapatmaya varan tedbirler almaya çalışıyor. Irak cumhurbaşkanı su sorununun ulusal güvenlik çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor. Uluslararası kuruluşlar bölge ülkelerine susuz tarım gibi alternatif üretim için destekler sağlıyor. Ancak bütün bunlar için geç kalınmış olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Üstelik iklim krizinin etkileyeceği milyonlarca insanın açlık ve susuzluk gibi sınır-silah-tedbir-güvenlik tanımaz zorunluluklar sebebiyle arayışa girmesi oldukça muhtemel.
Bütün bölgenin Orta Doğu’daki meşhur dengeleri, dağıtıp dağıtıp durdukları kartları, koltuk kavgalarını bırakıp seferber olması gereken tek konu bu; iklim krizinin bağıra bağıra gelişi…
Evrensel / 15.09.22