Dün proleter sosyalist bir hareket, bir komünist partisi inşa örgütüydük. Bugün partiyiz. İnşa örgütü ile parti iki farklı düzey, iki farklı kimliktir. Bu farklılık bütün bir siyasal yaşamımıza yansımak, etkinliklerimizde kendini göstermek durumundadır. Parti, kendi sınırları içinde bir siyasal faaliyet yürütmeye çalışan bir örgüt değil, sınıf kitlelerine devrimci politika taşıyan, sınıfın bağımsız politik hareketini örgütleyen ve eylemini sermaye düzenini ve iktidarını yıkmaya yönelten öncü bir müfrezedir. Biz sınıf devrimcileri misyonumuza ve sorumluluğumuza bu çerçevede bakmak durumundayız. Örgütsel içi yaşamımızı ve örgütsel işleyişimizi düzenlerken, buna ilişkin sorumluluklarımızı saptarken, hareket noktamız partili yaşam tarzı ve etkinliğidir.
En tam ve eksiksiz bir örgütsel yaşam ve işleyiş! Bu elbette tüm gerçek komünistlerin arzusudur. Ama bu göreceli bir tanımdır. Bu nedenle de döneme göre değişir. Ve her zaman ulaşılan düzeyin daha ideali aranır. Daha ideal olan bir düzeye ulaşabilmek ise parti faaliyetini yüretecek olan kadroların ideolojik-siyasal donanımının sürekli sağlanmasını gerektirir. Parti iç yaşamının devrimci temelde düzenlenmesi ve parti disiplininin oturtulabilmesi için donanım kadar önemli bir başka temel husus ise militan sınıf faaliyeti üzerinden sınıfı örgütlemeye çalışmaktır. Gerçek bir parti disiplini oturtmak ise ancak proleter sınıf zemininde kök tutmakla mümkündür. Bu bize Bolşevizm deneyiminden miras en önemli derslerden biridir.
Bugün sınıf içerisinde henüz köklü bir örgütsel yapıya sahip olmamakla birlikte, ısrarlı bir biçimde siyasal sınıf faaliyeti örgütlemeye çalışıyoruz. Bu yönelimin kendisi bile çalışmaları belli düzeyde disipline ediyor. İş yapmak disipline olmanın bir aracı olmakla birlikte, yine de eksik kalıyor. Evet, siyasal sınıf çalışmasını ısrarlı biçimde yürütmek, fakat mutlaka sınıf zeminine oturmak! Hedef bu olmalıdır. Yetersizliklerin zeminini bu ortadan kaldıracaktır.
Parti faaliyetinin sınıfı örgütleme eksenine oturmuş olması, bu faaliyetin kurumlaşma ihtiyacını da gösterir. Bunun bir başka önemli yönü ise örgüt çalışmasının düzenlenmesi, iç yaşamın devrimin ve devrimci çalışmanın ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesidir. Parti organik ilişkiler içindeki bir örgütler toplanmını anlatır. Siyasal sınıf çalışması üzerinden sağlam bir oturmuşluğa ulaşmak ise parti organlarının pratik çalışmada bir çok açıdan yetkinleşmesini getirecektir.
İşçi sınıfının mücadelesine önderlik edebilmek sağlam bir parti örgütü ve disiplinli bir parti faaliyeti ile olanaklıdır. Bunun için örgütsel yaşamı ve işleyişi düzenleyen ve amaca uygun olmasını sağlayan bir pratik ilke ve kurallar bütünlüğüne ihtiyaç var. Kuşkusuz bunlar teknik, idari ve bu nedenle de salt biçimsel şeyler olamaz. Partinin yaşamıyla doğrudan bağlantılı, yaşamın canlı sorunları karşısında işlevsel, ve nihayet, gerçek bir kavrayış temeli üzerinde uygulanan pratik ilke ve kurallar bütünlüğüdür burada sözkonusu olan.
Devrimci sınıf partilerinin bütün bir deneyimi bize bunu göstermektedir. Örneğin, bu açıdan Portekiz Komünist Partisi’nin Salazar diktatörlüğü dönemindeki örgütlenme çalışmaları deneyimlerine baktığımızda (Yarın Bizimdir Yoldaşlar - Manuel Tiago), devrimci bir partinin işleyişindeki disiplinin, ilke ve kuralların birer söz kalıbı olmadığını, tam tersine, bütün kuralların yaşamda karşılığını bulduğunu, tam da bu nedenle faaliyette bir sağlamlık ve süreklilik olduğunu görüyoruz. Bu kuralların uygulanması sayasesinde, polis operasyonlarıyla karşı karşıya kaldıkları koşullarda bile, örgüt faaliyeti kesintisiz devam edebiliyor. PKP’nin özen gösterdiği bu kurallar nelerdir diye sorulabilir. Sıralandıklarında belki çok basit gibi görünecek. Ama siyasal yaşama baktığımızda, illegal devrimci bir parti için yaşamsal değerde kurallar olduklarını da bütün açıklığı ile görmekteyiz. İç illegalitenin gereklerine tam riayet, örgütsel bilgilerin bir sır olarak korunması ve kimsenin gereğinden fazla bilgiye sahip olmaması, örgüt birim ve organların örgütsel gizlilik yönünden birbirinden tamamıyla yalıtılması, randevularda titizlik, konumlanılan mekanların titiz kullanımı ve düşmandan özenle gizlenmesi, takip alınabilecek yerlerin kullanılmamasına özen, en zor koşullarda bile öz disiplinin korunması, nefsine hakim olmak, esnek ve liberal davranışlara karşı tahammülsüzlük (yoldaşça eleştiri zemininde sert bir mücadele) vb... Belki daha da önemlisi, tüm bu kuralları yaygın ve etkin bir kitle çalışması içinde uygulanıyor olmasıdır. Örgütsel kurallarda titizlik, kitle çalışmasında etkinlik ve yaygınlıkla birleştiğinde, gerçekten de sağlam ve sarsılmaz bir illegalite doğmaktadır. Çünkü böylece kurallar sağlam bir uygulama zeminine kavuşmuştur. İllegal kadro, kitle denizi içinde kaybolmuştur. İllegal örgüt için kitleler hem yaşam alanı ve hem de düşmandan korunma zırhıdır.
Sözünü ettiğimiz kitap (ki yaşanmış olaylara dayalı bir romandır, sözkonusu olan) okunduğunda, kuralların hiç de boşuna ve keyfiyete göre oluşmadığı, yaşamda mutlaka karşılıklarının olduğu görülecektir. En basit örneğiyle, başkasının bahçesinden kızılcık vb. meyvalar yemek yasaktır. Bunu ihlal etmek bir parti suçudur. Normalde bu çok basit ve gereksiz gibi görünüyor. Ama gerçekte anlaşılır nedenlere dayanıyor. Çünkü, daha önce iki partili izinsiz meyva koparıp yedikleri için köylüler tarafından ihbar edilip yakalanmışlardır. Ve bu kadar basit bir olaydan ötürü iki partilinin yakalanması, parti faaliyetinin sürekliliği ve gücü açısından son derece önemli bir kayıptır. Bu, parti faaliyeti açısından tümüyle gereksiz, lüks bir kayıptır.
Parti, gönüllü devrimcilerin birliğidir aynı zamanda. Bunun için partili tüm devrimciler partinin yaşamını düzenleyen tüm kurallara uymak zorundadırlar. Portekizli devrimcilerde en küçük bir kural ihlalinin karşılığı örgüt müdahalesidir. Çelikten bir disipline sahip olmalarından dolayıdır ki, parti en zor koşullarda dahi ayakta kalmayı başarmıştır. Bugünün imkan ve koşullarıyla kıyaslandığında çok daha zor koşullarda, inadına ve güçlü bir inançla yürüyen faaliyet örgütlüyorlar. Günlerinin çoğu yarı aç yarı tok geçiyor. Buna rağmen muazzam bir enerjiyle çalışıyorlar. Fedakarlık ve tam bir adanma duygusu, devrime inanç ve bağlılık, onların en zor koşulların dahi üstesinden gelmelerini sağlıyor.
Parti, parti ruhu, parti kimliği, parti bilinci! Onları o kadar güçlü kılan partili sorumluluk bilinci! Partiye karşı sorumluluk sınıfa karşı sorumlulukla birleşiyor. Sınıfın kurtuluşu için mücadele etmek bir sorumlulukla adanmayı gerektiriyor. Burada bireysel kaygılara, bencilce düşüncelere yer olmayacağı, olmaması gerektiği ise çok açıktır. Herşey proletarya davasının çıkarlarına bağlı olmak durumundadır.
Partili günlerini yaşayan hareketimizin militanları da kendi siyasal-örgütsel yaşamlarına partili düzeyin gerekleri üzerinden dönüp bakabilmelidirler. Kuşkusuz, partili yaşam sihirli bir durum değil, fakat sonsuz bir feda ruhunun, bilinçli devrimci bir yaşam tarzının, etkin bir çalışma temposunun, proletaryanın devrimci kültürü, ahlakı, değerlerinin vb. karşılık bulmasıdır.
Partili kimlik, inşa örgütlü sürecinde çok kolay boyveren kimi alışkanlık ve zaafların bir tahammülsüzlükle karşılanacağını gösteriyor. Bu bakımdan partili militanların gerçek bir iktidar savaşımı içinde olduklarını ve buna göre davranmaları gerektiğini kavramaları gerekiyor. Bundan böyle aksama noktalarına, zaaflara, ilkesiz ve kuralsız davranışlara, liberalizm ve laçkalığa, şekilsizlik ve kendiliğinden sürüklenişe kesin bir tahammülsüzlükle yaklaşılacaktır. Partinin geldiği düzey itibariyle tüm sorun ve zaaf alanlarına müdahale kaçınılmaz olacaktır. Proleter disiplin, kültür ve ahlaka dayalı bir örgütsel yaşamın devrimci atmosferine tutunmak her yoldaşın sorumluluğu olacaktır. Hareketin yükünü bugüne kadar omuzlamış olan yoldaşlar kendilerini yenileyebildikleri ve partili kimliği içselleştirebildikleri sürece, yeni ve deneyimsiz yoldaşları tam da bu kimliğin gereklerine uygun bir biçimde eğitip kazanabileceklerdir. Bu bakımdan yeni gelişme sürecini yaşayan genç ve deneyimsiz yoldaşlara hem örnek olmalı, hem de zamanında müdahalelerle onları hatalara düşmekten korumalıyız.
Sınıf kitleleri içerisinde faaliyet yürüten, onun eylemini örgütlemeye çalışan partinin, böyle bir faaliyet yürütebilecek bir kurumsallaşmayı sağlaması ve oturtması, her türlü parti dışı çizgi, davranış ve alışkanlığın ortadan kalkmasını kolaylaştıracaktır. Alışkanlıklar kendi gücünü dar örgütsel faaliyet içerisinde ortaya koyabiliyordu. Bugün siyasal sınıf çalışmasının ihtiyaçlarına uygun bir örgütsel konumlanış ve işleyiş vardır. Bu nedenle bu tür zaafların yaşam alanını ortadan kaldırma sürecindeyiz. Parti güçlerini sınıftan devşirebildiği, parti güçlerinin ağırlığının sınıf içinden çıkan kadrolardan oluştuğu, sınıfın devrimci kültürü ve davranışının parti içinde genelleştiği koşullarda, ara sınıflara özgü eğilim ve davranışlar da etkisiz kalacaktır.
Partili sorumluluk bilinci sınıfa karşı sorumluluk bilinciyle birleştiği koşullarda gerçek mahiyetini kazanacaktır.
Artık parti kazanılmış bir mevzidir. Bu mevziyi güçlendirmek ve geleceği kazanmak için ileri!..
(TKİP Kuruluş Kongresi çalışmaları sırasında kaleme alınan bu yazı, ilk olarak Ekim’in Ağustos 1998 tarihli 197. sayısında F. Sertaç imzası ile yayınlanmıştır...)