22 Nisan 2001 tarihinde Ölüm Orucu’nda şehit düşen Hatice Yürekli, mezarı başında gerçekleştirilen bir programla anıldı.
Buca Kaynaklar’da bulunan Hatice Yürekli’nin mezarına saat 11.00’de gelen yoldaşları, kızıl bayraklarla mezarı çevirdi ve Hatice Yürekli şahsında devrim sosyalizm mücadelesinde şehit düşen tüm devrimciler için bir dakikalık saygı duruşu yaptı.
Saygı duruşunun ardından yapılan konuşmada, Hatice yoldaşın 1968 Tokat doğumlu olduğu, 1990’da Ekim ile tanıştığı ve partinin kurucu kadrolarından biri olduğu söylenerek, partili kimliğine, mücadelesine değinildi. Zor dönemlerden geçildiği ama bu zor dönemleri aşmanın Hatice ve diğer şehit yoldaşlardan örnek alınarak, onların açtıkları mücadele bayrağının yükseltilmesinden geçtiği ifade edildi. Partili kimliğin önemine vurgu yapıldı. Şehit yoldaşların mücadele bayrağına leke sürmeden tereddütsüzce ölümü kucakladıklarına dikkat çekildi.
Cezaevlerinin her daim sermaye devletinin hedeflerinde olduğu, Türkiye tarihinde cezaevlerinin her daim açlık grevleri, ölüm oruçları ve katliamlarla gündeme geldiği ve devletin her saldırı politikasına karşı devrimcilerin direnme geleneğinin de tarihe yazıldığı anlatıldı. 2000 ölüm oruçlarının sermaye devletinin devrimcileri teslim alma ve yalnızlaştırma politikasının bir parçası olarak gündeme getirdiği F tipi cezaevlerine karşın hayata geçirildiği belirtildi. 1999 yılındaki cezaevi operasyonunun bu sürecin hazırlığı olduğu söylenerek, dönemin başbakanı Bülent Ecevit’in “Cezaevlerini teslim almadan dışarıyı teslim alamayız” açıklamasın arkasında yatan gerçeklere değinildi. Ve o dönem dünyada ve Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz, siyasal gelişmelere dikkat çekildi. IMF ile yapılan anlaşmalar sonucunda sermaye devletinin saldırı politikalarını hayata geçirebilmek için her yolu denediği, bunun da en önemli ayağının cezaevleri olduğu, devrimciler şahsında toplumu teslim almak, toplumu sindirmek olduğu söylendi.
Bugün ise AKP iktidarının tek adam rejimini sağlama almak için saldırı politikalarını arttırdığı, burjuva hukuku ve yasalarını bile hiç saydığı, dünyada ve Türkiye’de krizlerin derinleştiği bir dönemden geçildiği belirtilerek, “Bugün Hatice’yi anmak, Habib’i, Ümit’i, Alaattin’i, Sinan’ı, Hüseyin’i anmak bizlere bıraktıkları bayrağı daha yükseklere taşımaktan, partini ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızın önüne koymaktan geçmektedir” dendi. “Onları anmak, devrim ve sosyalizm davasını daha da büyütmekten, bulunduğumuz her alanda onların sesi olmaktan geçer” dendi.
Konuşmanın ardından ‘Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ ve ‘Sen Yürürsün Rüzgar Yürür’ şiirleri okundu. Bir dostumuz Hatice Yürekli için yazdığı şiiri okudu. Ardından ablası, Hatice Yürekli ölüm orucundayken ona son yazdığı sözleri aktardı. Ve hep birlikte ‘Bir Görüş Kabininde’ adlı ezginin seslendirilmesinin ardından anma bitirildi.
Ardından, Ekim ayında yitirdiğimiz Teslim Demir’in (Sinan) mezarı ziyaret edildi.
Kızıl Bayrak / İzmir